Kaz Dağları ağlıyor!
Öğretmen olarak ilk görev yerim Çanakkale'nin Yenice ilçesindeki Mehmet Bodur Lisesi'ydi.
Atama yazısını aldığımda mutlu olmuş ve çok heyecanlanmıştım. Çünkü uzun bir süredir öğretmen olarak atanmak istiyordum, ama bir türlü olmuyordu. Bu sefer olmuştu. Hemen otobüs biletimi aldım. Yenice'ye ev tutmak için gidecektim. Çok iyi hatırlıyorum; Ramazan ayındaydık ve otobüs sahur saatindeydi. Biraz erken saatte sahura kadar uyumak için yatağa uzandım, hayallerle birlikte çok geçmeden uykuya dalmışım. Davul sesiyle birlikte gördüğüm rüyayı hatırlayarak uyandım. Yüksekten kuş uçuşu bakıyorum; yemyeşil bir dağ sırasının hemen yanındaki düzlükte kurulmuş bir yerleşim yeri, yerleşim yerinin altında boydan boya uzanan bir kara yolu, hemen ilçenin girişinde görev yapacağım okulu görüyorum.
Sahurda bir şeyler atıştırdıktan sonra, üç çocuğumu öptüm. Çocuklarımdan en küçüğü henüz kırk günlüktü. Belki de atanmam onun şansıydı. Eşimle de vedalaşarak otobüs terminaline gittim. Çok geçmeden otobüs geldi ve yola çıktık. Sabah saatlerinde muavin Yenice'ye geldiğimizi söyleyerek nerede ineceğimi sordu. Mehmet Bodur Lisesi'ne gideceğimi yakın bir yerde indirmelerini rica ettim. Tam okulun önünde indireceklerini söylediler. Bir iki dakika sonra otobüs durdu ve inmem için bana işaret ettiler. Kapıya yöneldim ve otobüsten indim. Etrafıma bakınmaya başladım. Bir anda tüylerim diken diken oldu. Ne göreyim! Rüyamda gördüğüm manzara karşımdaydı. Hem de birebir aynısı. Bu bir mucizeydi. Yüce Allah'ım bana rüyamda, gideceğim yeri önceden görmeyi nasip etmişti...
Hemen okula yöneldim. Şaşkınlığım hala devam ediyordu. Gözlerimi bir türlü dağlardan alamıyordum. Sigaramı yaktım ve derin derin içime çektim. Bir an önce kendime gelmek istiyordum. Okula girdim ve okul müdürüyle görüştüm. Öğretmen arkadaşların bazılarıyla tanıştım. Onların da yardımıyla evimi tuttum ve birkaç gün sonra taşınmak üzere Karamürsel'e geri döndüm. Dönüş yolu boyunca yaşadığım mucizenin etkisinden çıkamadım.
* * *
Okul açıldı ve ben Mehmet Bodur Lisesi'ndeki görevime başladım. Çok mutluydum. Kısa zamanda çok değerli arkadaşlar edindim. Öğrencilerimin çoğu beni ben de onları çok sevdim. Bazen okul çıkışı arkadaşlarla beraber dağa çıkıp mangal yapıyorduk. Bazen de dağdaki derelere ve çaylara balığa gidiyorduk. Tuttuğumuz balıklardan bir kısmını hemen oracıkta temizleyip, pişirip karnımızı doyuruyorduk. Bu dağlar artık benim için sığınacak birer mekan haline gelmişti. Resmen dağların güzelliğine aşık olmuştum belki de büyülenmiştim.Çünkü artık istesem de ondan uzak duramıyordum. Çanakkale Yenice'de yaşadığım dört yılda çok değerleri anılar biriktirdim.
* * *
Yenice'den zorunlu hizmet için istemeye istemeye ayrılmak zorunda kaldım. Ancak dağlar beni çekmeye devam etti. Ayrılalı yirmi bir yıl olmasına rağmen, bazı yıllar bir, bazı yıllar iki defa Yenice'ye gidiyorum. Misafir olduğum arkadaşlar iyi bildiği için, beni hemen dağlara çıkarıyorlar ve mangal yaptığımız, balık tuttuğumuz yerleri yeniden gezdiriyorlar. Suyundan içtiğim çeşmelerden yeniden su içmemi sağlıyorlar. Değerli arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Hatta arkadaşlarım; birçok Çanakkaleli ve Balıkesirli'den daha çok bu dağlarda gezdiğimi, birçok yerini de onlardan daha iyi bildiğimi de söylüyorlar. Çok haklılar; çünkü o dağların hemen her yerini defalarca gezdim...
* * *
Değerli dostlarım bahsettiğim dağların adı Kaz Dağları. Kaz Dağları, son günlerde Kanadalı bir şirket tarafından çıkarılacak siyanürlü altınla gündemde. Dağın bir bölgesinde binlerce ağaç kesilmiş, her taraf kepçelerle, dozerlerle perişan edilmiş durumda. İçim yanıyor. İsyan etmek istiyorum...
Yapmayın, etmeyin kıymayın Türkiye'nin ciğerlerine, kıymayın doğaya ve oradaki yaban hayatına. Ben hakkımı, siz sorumlulara helal etmiyorum. İnşallah vebali altında kahrolursunuz.
'Kaz Dağları'nın üstü altından zengindir.' şeklinde son zamanlarda sosyal medyada paylaşımlar görüyorum. Kaz Dağları'nın hakikaten üstü çok zengin. Çünkü, o havayı hiçbir yerde bulamazsınız. Gelin vazgeçin bu doğa katliamından, vazgeçin daha fazla beddua almadan... Hiçbir bedel Kaz Dağları'ndan daha değerli değildir. Kaz Dağları'na yapılan ve yapılacak ihanet; vatana ihanettir.
Bütün siyasi partileri, sivil toplum kuruluşlarını ve çevre örgütlerini bu doğa katliamını önlemek için göreve davet ediyorum.
O dağlar; bu sefer beni ve sizleri ağlayarak yardıma çağırıyor.
Evet inanın, Kaz Dağları ağlıyor...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.