Kaz Dağları'na kıymayın...
Kaz Dağları neden kaz gibi yolunuyor? Kaz Dağlarında siyanürle altın çıkarılacak, Kanadalı özel şirket ve Türkiye’deki bileşenleri zengin olacak. Gel gör ki senin coğrafyan zehir emecek.
Nedir Kanada?
Kanada akçaağaçlar ülkesidir. Kanada’nın bayrağı ağaç yaprağıdır.
10 milyon km kare toprağa sahip Kanada, bir ağaç-orman ülkesidir. Ülkenin 1/2'si ormandır, yani yarısı.
Türkiye’nin altı katından biraz fazla ormanlara sahiptir. Faunası, florası, yaban hayatı el değmemiş, bozulmamıştır. Neden acaba?
Kanada’da ağaç kesemezsiniz!
Ağaç kesme işi, pek çok gelişmiş medeni ülkede olduğu gibi ancak ve ancak; gençleştirme ya da yenileme maksatlıdır. Onun dışında sıkı mı ormana balta vurmak!
Şimdi sıkı durun.
Aynı Kanadalı bir özel şirket, 9 bin km uzaktaki Türkiye’de Türkiye’nin 200 bine yakın akciğerlerini hem de devletin izniyle kesebiliyor! ÇED raporuna göre 45 bin, Orman Genel Müdürlüğüne göre 15 bin, Sendika ve çevrecilere göre 198 bin ağaç kesildiği söyleniyor. Hepsi de doğru. Ama olaya nereden ve nasıl baktığınız da önemli. Çapı 8, boyu 130 cm’den küçük olanları ağaç saymazsanız 45 bin ya da 15 bin'dir, ama ağaçlandırma yaparken bunları da ağaçtan saymıyor musunuz?
Ey akıl, ey vicdan, ey mantık neredeysen lütfen ya çık ya da ses ver.
Düşünün!.. Elin adamı kendi ülkesinde değil bir ağaç, bir yaprağa bile dokunamaz iken senin ülkende ağaçları rahatlıkla ve yasal olarak kökleyebiliyor!
Bilmem cinayetin boyutlarını anlayabildiniz mi?
Hem yerli hem milli türküsünü ağızlarından düşürmeyenler; Kanadalı'nın nesi yerli, neresi milli?
Yani arkadaş!
Altın maltın hikâyeden geyik!
Amaç, senin akciğerlerin, senin geleceğin!..
Eğer illa ki altın çıkacaksa; tüneller nasıl kazılıyorsa, yollar nasıl ki metrelerce dağların altından geçiriliyorsa, madeni de tüneller marifetiyle çıkarsanız kıyamet mi kopar?
Sonra ne ki yüzde iki ya da dört, akıl işi mi yoksa hinlik mi? Yüz kg altının iki ya da dört kg'nı alsan ne olur ki, işin sonunda Türkiye’nin eline yaklaşık 198 milyon dolar kalacakmış!
“Kıyamet kopuyor olsa da elindeki hurma çekirdeğini toprağa ek” diyen bir Peygamber'in, “Ağaçlarımdan dal kesenin kellesini keserim” diyen bir Fatih'in ve “Yeşili görmeyen göz, göz değildir” diyen bir Atatürk’ün evlatlarına bu hoyratlık yakışıyor mu?
Esen kalınız.
NOT: Çanakkale AKP’li vekil Turan, “Ağaçlar kesilirken neredeydiniz?” diye uygunsuz bir laf etti. Kendisine sorayım; Siz nerelerdeydiniz muhterem?
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.