Kazanacak aday...
Seçimlerin resmi olmayan sonuçları belli oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimi 2. Tura kaldı. Fakat yüzde 49,5 oy alan R. Tayyip Erdoğan yüzde 45 oy alan K. Kılıçdaroğlu’na göre 2. tura psikolojik ve sayısal üstünlükle başlayacak.
Sosyolojik olaylar iki kere ikinin dört etmesi gibi kesin öngörülebilir değildir.
İki hafta sonraki seçim için şu soruların cevabı belirleyici olacak:
İkinci turda adaylar ilk turda kendilerine oy veren seçmenlerin hepsinin yine kendisine oy vermesini sağlayabilecek mi? Karşı adaya oy verenlerden bazılarını kendisine oy vermeye ikna edebilecek mi? Ve Sinan Oğan’a verilen yüzde 5,2 oy ikinci tura kalan adaylara hangi oranlarda gidecek?
* * *
Mevcut durumun çok da sürpriz olmadığını kavrayabilmek için bu seçim sonucunu en belirleyici hususa bir göz atalım.
Millet İttifakı adayı belli olmadan araştırma şirketleri kamuoyuna üç muhtemel adayı, yani Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ile Cumhur İttifakı adayı R. Tayyip Erdoğan yarışırsa kime oy vereceklerini soruyordu.
Bütün anketlerde Mansur Yavaş yüzde 56 civarında bir oy ile en önde görünüyordu. İkinci sıradaki Ekrem İmamoğlu da yüzde 50 barajının az üstünde oy alabiliyor fakat Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 42- 45 civarında oy alabileceği anlaşılıyordu.
R. Tayyip Erdoğan’ın seçim kampanyalarında, devletin de bütün imkanlarını kullanarak, yüzde 3-5 geriden başladığı yarışı bile kazanma becerisi de biliniyordu.
Bu yüzden İyi Parti ve Meral Akşener "kazanacak aday" vurgusu yapıyor, İki belediye başkanından birinin aday olması gerektiğine dair açıklamalar yapıyordu.
Meral Akşener ve İYİ Parti’ye göre, Kemal Kılıçdaroğlu kazanabildiği taktirde Cumhurbaşkanlığını en iyi şekilde yapabilecek bilgi, donanım, tecrübe ve çalışkanlığa sahip dürüst bir adaydı. Ama Türkiye’nin sosyolojik yapısı, sağ seçmenin CHP’ye karşı taşıdığı önyargı ve geleneksel siyasal kültürü sebebiyle “asla CHP’ye oy vermem” diyen bir kesimin varlığı göz önünde tutulmalı idi.
Ancak Kemal Kılıçdaroğlu ve ittifakın diğer partileri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığında ısrar edince Meral Akşener "masadan kalktı". Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı olarak sisteme dahil ettirerek masaya döndü.
Metropoll’ün araştırmasına göre, kamuoyunda sevilen bu iki Belediye Başkanının Millet İttifakı’nın propaganda sürecine girmesiyle, Kılıçdaroğlu’nun oylarında yüzde 3 civarında katkı sağlayacağı ölçüldü.
Her iki Büyükşehir belediye başkanları mitinglerde gerçekten iyi performans gösterdiler.
Yani bu ölçüm doğruysa Kılıçdaroğlu, "masadan kalkma" olayı olmadan aday olsaydı, Cumhurbaşkanlığı seçimi ilk turda açık ara farkla Erdoğan lehine bitmiş olacaktı.
Bugün Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi için ikinci turda hala bir umut varsa “masadan kalkma” olayı sonrası iki belediye başkanının sürece dahil edilmesi sayesindedir.
Millet İttifakı’nın ileride yapacağı özeleştiride en çok düşünecekleri konu şu olacaktır:
Millet İttifakı Mansur Yavaş’ı Cumhurbaşkanı adayı yaparak seçime girse idi, HDP oylarından bir kısmı oy vermeyecekti. Ancak Sinan Oğan aday olmayacak ve Yavaş, MHP seçmeninden de çok oy alacaktı. Yüzde 56 civarındaki oy zaten HDP’yi de kapsayan tüm seçmenlerden alabileceği oy idi.
Belki de "şu anda bunları konuşmanın zamanı değil".
Olan oldu ve şimdi önümüzdeki iki haftaya odaklanmak lazım.
* * *
Değişim isteyen herkesin pes etmemesi ve önümüzdeki iki haftayı iyi değerlendirmesi şart.
Sinan Oğan’a oy veren herkesin ve hatta Erdoğan’a oy veren seçmenlerin bir kısmının gönlünü kazanarak Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermeye ikna etmek gerekiyor.
Zor ama imkânsız değil.
Rakip AKP bu kadar kötü bir yönetim sonucu fakirleştirdiği, orta sınıfını eritip alt sınıf haline getirdiği toplumumuzdan bu kadar oy alabildi. Hem de Türkiye’yi ekonomik büyüklük açısından dünyada 17. sıradan 22. sıraya düşürdüğü ve yolsuzlukların bir kanalizasyon patlaması gibi ortaya döküldüğü şartlarda bu oyları alarak başarılı olabildi.
AKP’nin demokratik teamüllere uygun olmayan, adil olmayan, etik ve ahlak kurallarına da aykırı söylem ve eylemlerle, devletin bütün gücünü ve kaynaklarını kullanarak bu başarıyı sağladığını biliyorum.
Ama bunları Türkiye’de mazeret olarak ileri süremezsiniz. Çünkü bizim halkımızın çoğunun bu türlü değerlerin çiğnenmesi karşısında tepkisi "bizden olana mubahtır" şeklindedir.
Yine de ahlaki, dini, akla ve vicdanlara hitap eden bir söylemle bu zihniyete karşı mücadele edilmeli.
Son sözü yabancı bir yazarın kitabından aldığım bir özdeyişle bitirelim:
“Tanrım, bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret, değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sabır ve ikisi arasındaki farkı anlayabilmek için de bilgelik ver.”
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.