Kazık garantili projeler
Halk giderek fakirleşiyor, ucuz ekmek kuyrukları uzuyor. Rezalet ötesi ekonomi politikaları yüzünden her şeyin fiyatı çılgınca artarken birileri de zenginleşiyor, varlıklarına varlık katıyorlar. Genellikle sosyal bilimler üzerine yazarım ama gözümüzün önündeki ekonomik tablo iktidarın tercihinin halktan değil, bir avuç müteahhit ve zenginden yana kullanıldığını gösteriyor. Açık kaynaklardan ulaştığım bazı bilgileri sizlerle paylaşmak isterim;
Şehir merkezlerinden uzak şehir hastaneleri, yeterli sayıda yolcunun kullanmadığı havaalanları, araç sayıları öngörülenin çok altında olan otoyol, köprü ve tüneller. TEPAV verilerine göre kamu özel işbirliği projelerin devlete toplam yükü yaklaşık 153 milyar dolar. Osmangazi Köprüsü'nde 40 bin, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nde 135 bin, Çanakkale Köprüsü'nde 45 bin araç geçiş garantisi bulunuyor. Bu köprüler farklı geçiş alternatifleri olduğu için bu yoğunlukta kullanılmıyor. Uzun bir gelecekte de kullanılması mantığa aykırı. Ancak geçmeyen araçların bedelini devlet, yani “biz” ödüyoruz.
Sayıştay’ın tespitlerine göre 2020 yılında Avrasya Tüneli için 25 milyon 376 bin 878 araç geçiş garantisi verilmiş, geçen araç sayısı 12 milyon 609 bin 103’te kalmış. Devletin kasasından sadece bu tüneli işleten şirkete 456 milyon 310 bin TL ödeme yapılmış.
Osmangazi Köprüsü'nün geçiş ücreti anlaşması dolar üzerinden yapıldığı için kur fırlayınca bedel 668 liraya ulaştı. Köprüden geçişi teşvik etmek için miktar 185 liraya indi, aradaki fark bilin bakalım kimin cebinden çıkıp kimin cebine girdi? Elbette halkın cebinden çıkıp müteahhitin cebine!
İstanbul’dan İzmir’e Osmangazi Köprüsü üzerinden gitmenin maliyeti; 1065 tl.. Aynı yoldan geri dönerseniz 1065 daha. Toplam 2130 tl. Yakıt hariç.
Çanakkale Köprüsü'nden geçiş garantisi verilen araç sayısı 45 bin, geçen araç sayısı 6 bin civarında.
Havalimanları da farklı değil. 2020 yılında yolcu garantili havalimanlarında istenen sayıya ulaşılamadığı için devletin, yani “bizim” cebimizden 172 milyon dolar daha çıktı.
Sağlık Bakanı yalanlasa da, şehir hastanelerine dair hasta garantisi verildiğine dair söylentiler bitmiyor.
Kısacası bol kepçe garantilerle yapılan hiçbir projede beklenen rakamlara ulaşılamıyor. Para halkın cebinden alınıp bir avuç müteahhit ve işletmecinin cebine aktarılıyor. Cumhurbaşkanı'nın; “Bir kuruş para vermedik” sözünün altı da boş kalmış oluyor. İşin en acısı da salgında vatandaşını kaderiyle baş başa bırakan iktidarın bitmiş garantili projeler için müteahhitlere ödeme yapmaya devam etmesi. Sokağa çıkma yasağı ve şehirlerarası yolculuk kısıtı varken. Vatandaşına beş maskeyi dağıtmayı beceremeyen iktidar, belli ki para almamaları konusunda müteahhitleri ikna etmeyi de becerememiş.
Bu aziz millet bilmeli ki, kendisi pazarda ezik çürük sebze meyve toplamak için akşam saatlerini beklerken, evine bir lira ucuz ekmek götürmek için saatlerce sıra beklerken, market market gezip her şeyin en ucuzunu ararken kendi hakları olan para dolar olarak başkalarının cebine girmektedir.
Önümüzdeki seçimler “geçiş garantili” köprüden son çıkış şansıdır. Ya bu şansı doğru kullanacak ya da ezilmeye devam edecektir.
Not; Bu makalede dw.com’da 22.04.2022 tarihinde yayınlanan, “Kamu kaynakları mega projeler yerine çalışana aktarılabilir mi?” adlı yazıdan yararlanılmıştır.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.