Kim bu deniz hıyarları?..
Çok üzülüyorum, bu yıl korona nedeni ile yapılamadı ne yazık ki... İki yıldır üst üste davetli olarak katıldığım Fethiye’de 37 metrelik lüx gulet gemide yaptığımız uluslararası resim çalıştayımızdan söz ediyorum. Önceleri bir hafta boyunca değişik ülkelerden de katılan on beş sanatçı arkadaşımızla birlikte geçirdiğimiz bir sanat birlikteliğinin dışında benim için deniz, sıcak yaz günleri sularında serinlediğim ve keyifle balıklarını yediğim bir yerden öte pek gitmiyordu.
Bir hafta boyunca gemide Fethiye’nin bakir koylarında gezmiş ve bol bol resim yapmıştık. Sevgili şair ressam Mine Sarmış'ın küratörlüğünü yaptığı çalıştayımızda profesyonel dalgıçlar eşliğinde dünyada ilk kez su altında yağlı boya resim kursu, su altında atölye çalışması yaptıktan sonra su altında resim sergisini de açarak ulusal basının yanı sıra Amerikan CNN'de bile haber konusu olmuştuk. Elbet burada amaç denizlerimize dikkat çekmekti. Emekli amiral Ekmel Totrakan paşa işin inceliklerini öğretirken, dünyaca ünlü su altı belgeselcimiz Tahsin Ceylan da belgeselimizi çekmiş ve bu konuda düzenlenen seminerde müthiş bilgiler vermişti…
Öğrendiklerimden kimileri ise şöyleydi:
Bir kere Cumhuriyet tarihimizde denizlerimize de ilk sahip çıkan büyük önder Atatürk’ümüz imiş. Kurtuluş savaşı sonrası “Denizlerimizle ilgili her şeyi biz yaparız, siz gidin” demiş emperyalist güçlere ve yeni Türkiye’nin Deniz Kuvvetlerini kurmuş. Ancak ondan sonra biraz ihmal edilmiş denizlerimiz. Koruyamamışız… Son zamanlarda da artık tehlikeli boyutlara ulaştı ne acı ki!.. Oysa topraklarımız kadar denizlerimiz de çok önemli.. Yani denizlerimiz bizim MAVİ VATANIMIZ…
Öyle önemli ki!..
Örneğin hani son günlerde hepimizin yüreğini yakan ormanlarımız yandıkça “CİĞERLERİMİZ YANIYOR!” diyoruz ya!.. Çünkü soluduğumuz havanın oksijeninin hepsini ormanlar üretiyor diye biliyorduk ya!.. Meğer yüzde 30 unu ormanlar, geri kalanını denizler üretiyormuş. Deniz altındaki yosunlar, bitkiler ve zinciri oluşturan canlılar bunun işçileri imiş…
Hani gemiler, tekneler demir atıyor ya!.. Hepimiz çok masum sanıp önemsemeyiz... Oysa öyle değilmiş!.. İşte o çapa gemi ya da tekne durana kadar denizin dibinde o oluşumları koparıyor, zarar veriyormuş... Böylece kendi oksijen kaynaklarımızı yok ediyormuşuz.
Kirlenme, poşet, pet şişe, çöp ve plastik atıkların zararı ise korkunç boyutlarda imiş. Hem oksijen tarlalarımızı, hem de deniz canlılarımızı yok ediyormuş.
Böylece ayağımıza bir yerde de kurşun sıkmış olmuyor muyuz sizce de?.. Artık dünyada pek çok yerde tekneler ve gemiler bu çapa atma uygulamasından vazgeçmişler, büyük ceza uygulamaları varmış…
Ayrıca bir de deniz patlıcanı ya da deniz hıyarı konusu var. Eskiden Mordoğan'da yüzerken görüp ayağıma değecek diye çekindiğim bu canlılar yüksek protein içeriğinden dolayı Çin tıbbında ve aynı zamanda pişirilerek gıda olarak da kullanılmaktaymış. Çok pahalı olan bu ürün talep doğrultusunda kaçak avlanarak ihraç ediliyor ne yazık ki!.. Artık ben de yüzerken rastlamıyorum...
Oysa deniz patlıcanları denizlerin filtresi gibi çalışırmış ve bir deniz patlıcanı yılda 150 ton kumu filtre ederek temizleye biliyormuş. Özellikle sularımız kirlendiğinde denizlerimiz için kurtarıcı olabilecek bir canlı imiş ve denizlerimizin geleceği için büyük önem taşımaktaymış. Bu canlı mı, yoksa onları para için kaçak avlayarak geleceğimizi çalan hainler mi deniz hıyarı?..
Çocuklarımızın geleceği olan denizlerimize, Mavi Vatan'ımıza sahip çıkalım…
Dip not : Kaçak avlanma için Sahil Güvenlik Komutanlığı ALO 158 hattını, Jandarma Komutanlığı ALO 156 hattını ve Polis Teşkilatı ALO 155 hattını arayabilirsiniz...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.