Kızgın evlat, ölü evlattan yeğdir...
Yabancı bir film izlemiştim yıllar önce. Bir baba, çocuğu ile tartışıp ona kimi kurallar koymuştu ve geri adım atmıyordu. Bu konuda eleştiriye uğrayıp “İyi mi yaptın yani kızdırdın onu!” yorumunu aldığında “Kızgın evlat, ölü evlattan iyidir” demişti. O gün bu gündür düşünürdüm ölçüyü kaçıran aileleri. Bugünlerde bir daha geldi aklıma; ambalajlı küçük keklerden çıkan uyuşturucu tatlandırıcılarını görünce.
Kimileri, çocuğum üzülmesin, bana öfkelenmesin, ileride başıma kakmasın; ona muhtaç olduğumda bana öyle karşılık vermesin vb düşünceler ile çocuklarını, başıboş bırakabiliyor; sigara, alkol vb ile çocuk yaşta tanışmalarına ya da zararlı besinleri aşırı tüketmelerine göz yumuyor. Kimileri, çocuk ağlamasın diye eline tablet, telefon vb aletleri tutuşturuyor. Çocuk, duygusal açlığını yanlış yerde doyurmaya çalışıyor.
Ailede eğitilip doğru yönlendirilmeyenler, başkalarından kınama, dayak, darbe görebilir hatta ölebilir. O durumda aile de yanıp yıkılabilir; tıpkı “Kızını dövmeyen, dizini döver. Oğlunu dövmeyen, böğrünü döver” sözündeki gibi. Biz, dövmek derken, illaki dayak atmayı değil; onları yanlıştan koruyacak otoriter bir gücü üzerinde hissettirmeyi anlamaktayız. Siz, çocuklarınız üzerinde otorite kurup onları eğitmediğinizde; başkalarına zarar verip onlardan zarar gördüklerinde; bundan dolayı canına, ırzına bir zarar geldiğinde dövünüp durursunuz. Belirli bilinç düzeyine gelmemiş çocuklar ve gençler, bilinçlenene değin en azından “Babam kızar, ceza keser” diyerek kendini, sakıncalı işlerden uzak tutmuş olur. Hatta kimi uzmanlar şöyle uyarmaktadır: “Babası ölen bir çocuğun yakınında bir amca, dayı, dede figürü olmazsa bu otorite boşluğunu doldurmak için mafya vb örgütlere katılabilir.” Sonunda da, su testisi suyolunda kırılır.
Burada biyolojik baba gibi devlet baba ve devlet ana da; yani resmi kurumları yönetenler de sorumludur. Uyuşturucu satanlar, bozuk gıda ile insanları zehirleyenler, silah kaçakçıları, teröristler, hırsızlar, katiller vs suçlular, adaletten kaçınca, toplumun geneline zarar verilebiliyor; tıpkı “kurda merhamet eden, kuzuya zulmetmiş olur” sözünde olduğu gibi. Suçlular, bir yönden bize yakınsa, ‘bizden’ diyerek kayırmak ya da “bana dokunmaz” demek de, yanlıştır. İnsanı yabancı biri kurşunladığında bıçaklandığında ölüyorsa; kendi babası, kardeşi yaraladığında da ölebilir. Keskin sirke, küpüne zarar verir; kazan yanına varınca, karası bulaşır; kahpe yanına varınca belası bulaşır.
Suçluların nefretine, hıncına, eleştirisine uğrama ya da oy kaygısıyla ödün verilirse hem kendilerinin hem de başka insanların başını yakarlar. Bu nedenle toplumun tümünü eğitmek için eğitim seferberliği başlatmalı. Bununla birlikte toplum o düzeye erişinceye değin de, ceza, yaptırım vb ile frenlemelidir. Günümüzdeki “yakalanacağı riski algısı oluşturmak” deyimindeki gibi.
Bizim bu dönemde çözemediğimiz sorunlar, bizden sonraki kuşakların başına çok daha büyük sorunlar olarak gelecektir. Bizim göz yumduklarımıza bizden sonrakiler göz yummayabilir. “Alimden zalim; zalimden alim doğar” sözünde olduğu gibi; Bizden doğanlar, çok farklı görüşlere sahip olabilir ve bizim kol kanat gerdiğimiz kişilere karşı mücadele etmek gereği duyabilir. Belki ilahi adalet, bizim yanlışlarımızı düzeltme görevini evlatlarımıza verir.
“Çocuklarımızın istikbalini kurtaralım” diye verdiğimiz ödünler, onların başına çorap ve çuval olarak dönebilir. Bu nedenle gerek kendi çocuklarımız gerekse milletin evladı için bugünden önlem almalı. Adaleti ödünsüz uygulamalıyız. İnsanları kızdırmak pahasına, geleceğini güvence altına almalıyız. Yani, çocuklarımızı gerekirse kızdıralım; ancak ölümden koruyalım...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.