Gündem İYİ Parti kongresi, bir çarşaf liste almış başını gidiyor. Farklı eleştirel bir açıklama yaptığınızda sözde demokrasi adına adeta elinde balta, hemen linç ediliyorsunuz. Yıllarca demokrasi mücadelesi vermiş olsanız bile, neden, niçin dahi sormadan sırf ekipcilik, komitacılık, adamcılık adına linç ve eleştiri yağmuruna tutulursunuz... Ama ben yine de söyleyeceğim ve yazacağım.

Çarşaftan evvel öncelikle sağlıklı bir üye ve sayıya sahip olursunuz. Bizim ilk olağan kongremizde kurucular kurulunun genel kongresini YSK kabul etmediği ve "İl, ilçe kongrelerini tamamlamanız gerekiyor" dediği için sırf seçime yetiştirmek için ilçelerde 50 üye, il kongrelerini de mevcut 150 üye delege yaparak kongre yapıldı. İl başkanları ilçe başkanları baktı ki ufukta erken seçim var, aday olmayı düşünen her il başkanı kendine göre yönetim keyfine, göre üst kurul yazdı. Kongreden bir ay sonra gördük ki tüm taban uyarılarına rağmen "Etmeyin, eylemeyin; Parti henüz yeni il başkanları, ilçe başkanları aday olursa seçime dönük yönetimler dağılır" dedik. Aslında kuruluşta böyle bir teamül olduğu halde, ısrar ile 16 kurucu il başkanına müsaade edildi fakat maalesef sadece bununla sınırlı kalmadı 43 il başkanı ve bir çok ilçe başkanı da adaylık için istifa etti. Sıralamaya girenler oldu giremeyenler oldu. Giremeyen bir çok kişi kendisi ile birlikte ekiplerini dahi istifa ettirdi.

Bu şekilde Ahmet gider, Mehmet gelir ama kimse Süpermen değil! Sistem ve yöntem ortaya koymadan sadece isimler değişir, hatta emin olun daha berbat daha kötü olma ihtimali bile var.

Şimdi diyorsun ki güzel kardeşim 'Bu delege sağlıklı' öyle mi?

Bir il başkanına bile 50-60 kişiyi yazma imkanı veriyorsun. Fakat hepimize vazgeçebileceğini ispat etmiş, koltuk derdi olmadığını göstermiş, lafa geldi mi hepimizin abla dediği kişiye güvenmeyeceksin! Türkiye’de iki büyük liderin sadece kendi ismi ve markası ile karizmasını çizmiş, ülkede Partili Cumhurbaşkanlığı sistemine rağmen yüzde 65 - yüzde 25'lik dengesizliği yüzde 50-50 dengeye gelmesini sağlamış. Kamplaşma ve partizanlık dilini en aza indirgenmesini sağlayarak, korku duvarlarını yıkmış, demokrasinin önündeki dikenleri temizlemiş bir insana 50 kişiyi bile çok göreceksin!

Hadi buyurun hodri meydan; Gelecekte siyaset şöyle olur; Tüm illerde her mahallede sağlıklı delege seçimi yapacak üye sayısına ulaşılır, bu üyeler her mahalledeki seçmen sayısına göre kaç delege düşüyorsa o kadar delegeyi seçimle yapar. Kaç ilçe başkan adayı varsa o mahallede delege listesi sunar, üyeler oylar, seçilen 400 delege ilçe başkanını, ilçe yönetimini ve il delegelerini seçer. Tüm ilçelerden seçilen il delegeleri, il başkanını, yönetim listesini ve üst kurul delegelerini seçer. Buradan seçilen üst kurul delegeleri, genel idare kurulunu seçer, genel idare kurulu da başkanlık divanını seçer. Al sana demokrasi böyle olur.

Genel seçimde milletvekili aday adayları müracaatını yapar ve genel idare kurulu tüm illerde genel merkez kontenjan sayısını açıklar (Genel başkanın olası bir hükümet durumumda teknik ve bürokratik olarak ihtiyacı olanlar delege seçiminde seçilme şansı olmadığı için bunlar delegeye götürülmez). Kontenjan dışı yerler il delegeleri tarafından hakim huzurunda seçimle belirlenir. Sıralamada en çok oy alandan başlanarak resmi sıralama yapılır. Al sana demokrasi, al sana çarşaf böyle olur.

Böyle demokrasiye hodri meydan. Zaten bu kadar üyeden, delegeden çıkan adama genel merkez de, taban da 'eyvallah' diyecek, herkes canla başla çalışacaktır. En ücra köşedeki partili üyeniz ve delegeniz bile kendini değerli hissedecektir. Unutmayalım ki; her insanın kendisini özel ve biricik hissettiği bir çağdayız. Kimseyi aşağılama, küçümseme, yok sayma hakkımız yoktur. Bakın sosyal medyaya her erkek Kenan İmirzalıoğlu, Kıvanç Tatlıtuğ, Burak Özcivit, herkes Cüneyt Arkın... Bakın kadınlara herkes Anjelika Joli, herkes Türkan Şoray, yani herkes en yakışıklı, her insan en güzel, en başarılı, herkes adeta filozof... Kimsenin parası, evi, arabası, makamı artık kimseyi alakadar etmiyor. Bunu yadırgamıyorum, ne güzel herkes kendini iyi hissediyor, ya da iyi hissedecek, özel hissedecek bir sebep bulabiliyor. O zaman 'hodri meydan' seçimler de böyle olsun. Merak etmeyin Meral hanımın da bundan sonraki tüm kurulların belirlenmesinde hayali emin olun budur.

Ama henüz daha doğru dürüst üye yapmayan, yapamayan il ilçeler var. Önümüzdeki kongreler dönemi ve seçimler dönemi böyle olacağına eminim. Hadi görelim böyle bir sistemden yukarıda senelerdir teşkilatçılık yapanları beğenmeyen kaç kişi ilinden, ilçesinden çıkabilir? İşte o zaman liyakat, hitabet, demokrasi, teşkilatçılık, örgütçülük, öne çıkacaktır.

Bu sistemde iki-üç tane kendini bilmez yeri geliyor bırakın üyeyi, delegeyi, yönetimler adına dahi söz söyleyip, rapor düzenleyip merkez yönetimi aldatabiliyor. En güzel örneği genel seçimlerde milletvekili sıralamasının belirlenmesinde Uşak örneğidir. Uşak'da kendi istediklerini belirlemek, seçtirmek adına tüm ilçeler, yönetimler adına hiç kimseye sormadan üçwbeş kişinin iftira dolu raporları Genel Merkez'in sağlıklı karar vermesinin önüne geçmiştir.

İşte bir çok ilde aynı sıkıntı yaşandı, katılımcı tam demokrasi olsaydı kimse kırılmaz, kazanan da kaybeden de sıralamaya giren de girmeyen de gönül kırgınlığı yaşamaz, kimse kimseye kumpas kurarak, ayak oyunu yaparak Genel Merkez kararlarını değiştirme gayretinde olmazdı. Yani merkez yönetimini yanıltan bizlerin, teşkilat yöneticilerinin suçu olmayacak, yanılttığımız yalan, söylediğimiz kişilerin bizlere güvenmesi suç, günah olacak. Yanılan yanıltılan olmaması için yukarıda ayrıntısı ile bahsettiğim sistem ilk il, ilçe ve vekillik seçimlerinde gelecektir.

Bunu her ilde kuracağınız mahalle teşkilatları üzerinden yaparsanız hem her mahallede yeterli sayıda sağlıklı, adil üye yaparsınız, hem de mahalle teşkilatları ile kendisini özel hisseden insanları da yönetime, belirleyici olmaya teşvik ederek önemli olduklarını hissettirir, her mahallenin sokaklarına kadar insanlara dokunmuş olursunuz. Bunu başaran hangi parti olursa olsun iktidar yolunda en şanslı parti olacaktır.