Konuşma çalış... Söyleme yap...
Ahmet Bey, sabah saat 07.00'de;
Casio* masa saatinin alarmıyla gözlerini açtı.
Puffy* yorganını kaldırdı.
Hugo Boss* pijamalarını çıkarıp
Adidas* terliklerini giydi.
WC*'ye uğradıktan sonra banyoya geçti.
Clear* şampuan ve
Protex* sabunuyla duşunu aldı.
Colgate* ile dişlerini fırçaladı.
BRAUN* ile saçlarını kuruttu.
Bill's* gömleğini ve
Pierre Cardin* takımını giydi.
Lipton* çayını içti.
Sony* televizyonda medya özetlerini ve
flash* haberleri izledi.
Citizen* kol saatine baktı. Aile fertlerine
'BYE'* deyip
Hyundai* otomobiline bindi.
Blaupunkt* radyosunu açarak,
rock* müziği buldu. Ağzına bir
Polo* şeker attı. Şehrin göbeğindeki
Mega Center*'daki ofisine varınca,
Toshiba* bilgisayarını çalıştırdı.
Microsoft Excel*'e girdi.
Ofisboy*'dan
Nescafe*'sini istedi. Saat 10.00'a doğru açlığını yatıştırmak için
Grissini* yedi. Öğlen
Wimpy's Fast Food* kafeteryaya gitti. Ayaküstü,
Coca Cola* ve
hamburgeri* mideye indirdi.
Camel* sigarasını yakıp
Star* gazetesini karıştırdı. Akşam üzeri iş çıkışı
Image Bar*'a uğrayıp
JB* viskisini yudumladı, sonra köşedeki
Shopping Center*'a uğradı. Eşinin sipariş ettiği
Ariel* deterjan,
Ace* çamaşır suyu,
Palmolive* şampuan,
Gala* tuvalet kağıdı,
Sprite* gazoz ve
Johnson* kolonyayı alarak kasaya yanaştı.
Bonus* kartıyla ödemeyi yaptı.
Hafta sonu eşi Münevver'le
Galleria*'ya giden Ahmet Bey,
Showroom*'ları dolaşıp
Kinetix* ayakkabı,
Lee Cooper blue jean* satın aldı.
Akşam evde bir gazetenin verdiği
TV Guide*'a göz atan Ahmet Bey, kanallar arasında
zapping* yaparak,
First Class*,
Top Secret*,
Paparazzi* gibi programlar izledi. Aynı anda
Outdoor* dergisini karıştırdı.
Uykusu gelen Ahmet Bey, televizyonu kapatıp yatak odasına geçerken, kendini mutlu hissetti.
'Ne mutlu Türk'üm diyene!'* diye gerindi ve uyudu.
Hâlâ da uyuyor. Ne zaman uyanacağı da belli değil.
• Öncelikle, Raşit Günşan beye teşekkür ediyorum. Çok güzelin ötesinde, gerçekler sıralanmış. Hatta çok DEĞİL, az bile yazılmış. Yazacağım onlarca ve yüzlerce ürün var. Gerek görmüyorum.
• Sahi, biz ne zaman fark edeceğiz? 84 milyonumuzun tüm emekleri, kazançları ve yarınları “siyonist, emperyalist, gavur, kötü, zalim” dediğimiz ülkelere su gibi akıyor. Nereye kadar mı? Hep böyle gidecek ve biz böyle uykuda kalacağız. Hatta "Ne mutlu Türk’üm diyene" ile yetinmiyor, şimdi; "Ne mutlu Türk’üz, Müslümanız ve büyüğüz" demeye başladık. Nasıl oluyorsa!!!
• Yukarıda, kaç tane Türkçe kelime olduğunu saydınız mı? İki tane: Ahmet ve Münevver. (Onların da kökleri Türkçe değil). Markamız yok. Markalarımız vardı, onlar da uçmadan gittiler. Türkçe kelimeleri bile katlettik. Anadolu’nun kapılarını açan Alparslan, üç cihana hükmeden Fatih ve Dünyaya meydan okuyan Mustafa Kemal Atatürk’ün ruhlarını incitiyoruz. Kendi evlatlarımızın yarınlarına zararlar veriyoruz. Böylesine büyük ve ölümlü uykudayız.
"Konuşma çalış, söyleme yap" Eğitim sistemini kurmadığımız sürece, uyanmadan göçüp gideceğiz.
Mübarek günler ve Cumalar...
Tatlı uykular...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.