KÜLTÜREL MÜCADELE
Ülkemiz kültürel temelde ayrışma siyasal arenada ise rekabet yarışı bilek güreşi acımasız devam ediyor. Siyaset dili kutuplaştırıcı olunca seçmen kitlesi buz tutuyor geçirgenlik azalıyor yenilenme çözüm olmadığı için kısır çekişme kayıkçı kavgası gibi devam ediyor. Kültürel ayrışma Osmanlı dönemi batılılaşma hareketleri ile başlıyor hala devam ediyor. Batılılaşma öncelikle askeri alanda dışarıdan askeri uzman getirme askeri okulların modernizasyonu ve yeni batı tipi okullar kurulması ile başlıyor. Mesela Fransa' dan hocalar getiriliyor Osmanlı’da. 1734 yılında Hendesehane kuruluyor. Böylelikle de, kültür eksenli bir ayrışmanın eğemem olduğu bir toplum ortaya çıkıyor. Ve demokrasiye geçtiğimiz zaman da, siyasi rekabet, iktisadi temelli olmaktan çıkıyor, kültürel temelli oluyor. Bugünkü kutuplaşma olarak nitelendirilecek olayın altında bu tarihi arka plan yatıyor.
Bu durum, Fransa dan ya da İngiltere’den farklı bir gelişim. Orada ayrışmanın nedeni kültürel değil iktisadi bizde ise ekonomik değil kültürel. Türkiye de demokrasi, genişlemeler ve daralmalar şeklinde gerçekleşiyor. Bir genişleme döneminin ardından bir daralma geliyor.
Ülkemiz ne yazık ki batının demokrasi mücadelesini vererek elde ettiği kazanımları mücadele ile elde etmedi. Batıda gelişen sanayi devrimi sanayileşme ile birlikte burjuvazinin doğuşu ile tarihsel mücadele ile gelişmiş kurumsallaşmıştır demokrasi. Demokratik bir nizamın kurulabilmesi için sağlam bir Anayasa’ya, dürüst bir kontrol sistemine, siyasi partilere ve hür basına ihtiyaç vardı. Doğru, fakat bunlar yetmezdi. Çünkü gerçek bir demokrasinin tesisi için elverişli bir ekonomik ve sosyal zemin gerekiyordu. Böyle bir zemin olmadığı için bugüne kadarki bütün tercümeler başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Hala feodal ve ataerkil bir toplum yapısının ve aile yapısının yaşandığı ülkelerde fert hürriyeti ve serbest seçimler, kısa süren rüyalar olmaktan öteye geçemezdi. Yüksek burjuvazisi henüz teşekkül etmemiş, sadece işçi, memur ve gazetecilerin değil, sanayici, ithalatçı ve ihracatçı iş adamlarının bile devlet eline baktığı bir ülkede tam manası ile demokrasi mümkün değildi. Yani hem devletçi hem demokratik olunamaz ve henüz dörtte üçü okuma yazma bilmeyen bir ülkede çağdaş medeniyet seviyesinde bir hürriyet nizamı kurmak, hürriyet şairlerini coşturan bir güzel hayal olmaktan öteye geçemezdi. Peyami Sefa o nedenle ülkemize demokrasi gelmesi çok güzel bir hayal olarak değerlendirmiş.
Soner Yalçın bitmeyen kültürel cenk demiş ve modern Türkiye tarihini Tanzimat ile başlatarak sıralamış:
– Tanzimat'a karşı II. Abdülhamit…
– II. Abdülhamit'e karşı İttihatçılar…
– İttihatçılara karşı Hürriyet-İtilafçılar…
– Hürriyet-İtilafçılara karşı Kemalistler…
– Kemalistlere karşı Gardrop Atatürkçüler…
– Gardrop Atatürkçülere karşı Refah Partisi…
– Refah Partisi'ne karşı 28 Şubat…
– 28 Şubat'a karşı AKP…
Ayrıştırma değil birleştirme, kutuplaştırma değil barış hoşgörü diline ihtiyaç var. Mücadele haklar çıkarlar temelli rasyonel olmalı daha fazla özgürlük refah adil paylaşım daha yaşanabilir çevre adil hukukun üstün olduğu çağdaş bir gelecek için olmalı.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.