Merkez Bankası Başkanı görevden alındı
T.C. Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’nın Cumhurbaşkanı tarafından görevden alınması önemli bir olaydır.
Bu tür makam sahipleri kolay kolay görevden alınmaz, hatta alınamaz. Birlikte çalışmak istenmediği mesajı verilir, istifaya zorlanır. TCMB Başkanının da önce istifaya zorlandığı kanaatindeyim.
TCMB Başkanı muhtemelen bağımsız bir kurumun başında olduğunu ve Anayasa ve Kanunlara göre görevden alınamayacağını düşünmüş. Ya da istifa etmektense görevden alınmayı tercih etmiştir.
Gerçekten Merkez Bankası Başkanlarının diğer bürokratlardan farklı bir özelliği vardır. “Kendisi istifa etmediği sürece, Merkez Bankası Başkanı'nın görevden alınması mümkün değildir. Bu güvence MB bağımsızlığının ayrılmaz bir parçasıdır.”
Anayasa ve kanunlarda böyle yazsa da Türkiye’nin bir yıldan beri Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçtiği ve partili Cumhurbaşkanının tek adam gücüne sahip olduğu unutuldu.
Bir kişiye bu kadar yetki verilmez diyenlere inat, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ‘ekonomik OHAL’ yetkisi veren kanun bile çıkarıldı. “Finansal sisteme sirayet edebilecek olumsuz bir gelişme” durumunda cumhurbaşkanına kurumların yetkilerinin üzerine çıkarak müdahale etme yetkisi dahi verildi.
İşte şimdi böyle olağanüstü bir yetki kullandı. “Anayasaya ve kanunlara aykırı” diyebilecek bir yargımız var mı?
******************************
GÖREVDEN ALMA SEBEBİ
Hürriyet'te yer alan habere göre, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Merkez Bankası Başkanını görevden almasının sebebini açıkladı:
"Kendisine ekonomi toplantılarında defalarca faizi indirmesi gerektiğini söyledik. 'Faiz düşerse, enflasyon düşer' dedik. Gerekeni yapmadı. Aynı kulvarda değildik" dedi.
Bir başka rivayete göre de, MB Başkanı Murat Çetinkaya “para politikasındaki başarısızlık” sebebiyle görevden alındı.
Ancak Merkez Bankası'nın sorumlu olduğu tek konu fiyat istikrarı ve enflasyonu engellemektir. Eğer açıklanan “Haziran ayında TÜİK 10 binde 3 fiyat artışı gerçekse TCMB Başkanı başarılıdır. Değilse TCMB Başkanı başarısızdır.
Fiyat artışı rakamı doğru değilse, TÜİK Başkanı hakkında yorumu siz yapın.
***
MERKEZ BANKASI BAĞIMSIZ DEĞİL
Bu olay neden önemli? Öncelikle Türkiye ekonomisi çok ciddi bir darboğaz içinde. Yılda 200 milyar dolar dış borç ödemesini yapabilmek dışarıdan yeni borç bulmaya ihtiyacımız var. Bunun için uluslararası finans çevrelerinde ekonominin gerektirdiği reel kararların alınıp uygulandığı bağımsız bir yapının olduğuna inandırmanız gerekiyor.
Bunun için Merkez Bankalarının bağımsız olması gelişmiş bütün ülkelerde kabul edilmiş temel bir ilkedir.
TCMB Başkanının görevden alınması, hem de Erdoğan’ın “faiz indirin” talimatını, ekonomik gerekçelerle uygun bulmadığı ve uygulamadığı için azledilmesi Merkez Bankamızın bağımsız olmadığını gösterdi.
******************************
FAİZ ENFLASYONUN SEBEBİ Mİ?
Merkez Bankası Başkanının değiştirilmesi, bundan sonra ekonomistlerin asla kabul etmediği ama Tayyip Erdoğan’ın ısrarla vurguladığı “faiz enflasyonun sebebidir” tezine göre karar alınacağını gösteriyor.
“Öyleyse faizleri sıfırlayın, enflasyon da sıfır olsun” dememizin bir faydası yok. Onlar da biliyor ki faizler sıfırlanır veya gerçekçi olmazsa bankalarda TL mevduatı kalmaz, önce yandaş zenginler paralarını dövize çevirir veya bankacılık sisteminden çıkarırlar. Bu da felaket olur.
Buna rağmen ilk etapta yeni başkan ekonomik şartlar oluşmadığı halde yüzde 3 civarında bir faiz indirimi yapmak zorunda kalacaktır.
***
KURUMLARA GÜVEN KALMADI
TÜİK Başkanı değiştirilip, Damat Bey’in arkadaşı TÜİK Başkanı atanınca enflasyon hızla düşmeye başladı. Benzinden motorine, elektrikten çay ve şekere kadar her şeye zam yapıldığı halde artmayan bir enflasyon becerisini ilgiyle izliyoruz.
Biz ilgiyle izlesek de kurumlara güvenin kalmaması ekonomi yönetimine de güvensizlik yaratıyor. Nihayetinde ekonomik dengeler olumsuz etkileniyor.
Enflasyon oranı TÜİK’in açıkladığı gibi yüzde 15 ise, faizlerin yüzde 24-25 mertebesinde olması doğru değildir. Ama ya enflasyon rakamı doğru değilse?
******************************
KUVVETLER AYRILIĞI ŞART
Cumhurbaşkanlığı Sistemi uygulamasının beşinci ayı dolduğunda şu cümleleri yazmışım:
Hz. Mevlana’ya ait olduğu söylenen şu beyit çok anlamlı:
“İnsanı öğrendim / Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu…
Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim...”
Bunun için gelişmiş ülkelerde “kuvvetler ayrılığı” ile “denge ve denetim” sistemlerine dayalı demokratik yönetimler uygulanıyordu.
Çünkü “Güç insanı bozar, mutlak güç mutlak bozar” sözünün doğruluğu tarihte çok test edilmiş, doğrulanmıştı.
İşte bizim “Cumhurbaşkanı partili olmamalı” ve “bir tek kişiye bu kadar yetki verilmemeli” dememiz böyle yanlışlıklara yol açacağını öngörebildiğimiz içindi.
Eğer bu “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” denilen yönetim şekli kabul edilirse, kuvvetler arasında dengenin de, etkili bir denetimin de kalmayacağını söylüyorduk.
Bu sistemle “bir Cumhurbaşkanı seçiyoruz, geri kalan her şeyi Cumhurbaşkanı seçiyor. Bu çok yanlış” demiştik.
Bütün bu yanlışlıklar oldu, olmaya da devam ediyor.
Sistemin birinci yılında ekonomiden dış politikaya, hak ve özgürlüklerden güvenliğimize kadar her alanda daha kötüye gittik.
Sistemi ıslah etmeli, muhakkak kuvvetler ayrılığını tesis etmeliyiz.
04 Nisan 2017’de benimle röportaj yapan bir yerel gazeteye söylediğim endişelerimi tekrar ediyorum:
Büyük devletler bu tarz durumları fırsat olarak kullanıyorlar. Saddam, Kaddafi, Esad gibi tek adam gücüyle yönetilen ülkelerde o isimlere büyük hatalar yaptırdılar ve sonunda da geldiler o ülkeye el koydular.
Biz zaten Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP) bir ayağıyız. Böyle bir durumda Türkiye'nin dış müdahaleye kapısı açılır.
Bu müdahale ekonomik de olabilir, silahlı da.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.