1. YAZARLAR

  2. Ömer BEZCİ

  3. MİLLİYETÇİLİK VE ULUSALCILIK
Ömer BEZCİ

Ömer BEZCİ

Ortak Ses
Yazarın Tüm Yazıları >

MİLLİYETÇİLİK VE ULUSALCILIK

A+A-

Bugünlerde en çok tartışılan konu millet, milliyetçilik ve ulus, ulusalcılık kavramlarıdır. Gerek köşe yazarları gerekse siyasiler bu konularda görüş bildirmektedirler. Önündeki cam ekrana bakmadan yol tarif edemeyen siyasiler milletin tanımını yapmaya kalkmakta ve kime hizmet ettiği bilinmeyen satılık kalemler bilinçli olarak toplumsal kutuplaşmayı körüklemektedirler. Geçtiğimiz günlerde Zülfü Livaneli Ulusalcılık terimini yapıcı, milliyetçilik terimini ise yıkıcı olarak tarif etmiş; dün ise Ahmet Hakan milliyetçileri köylü, ulusalcıları da şehirli olarak anlatmıştır. Halbuki Türk Dil Kurumu’nun resmi internet sayfasındaki arama kutucuğuna millet yazıp arattığınızda kelime karşılığı olarak ulus çıkmaktadır. Ne yazık ki biri Arapça diğeri de Türkçe kökenli olan bu kavramlara farklı anlamlar yüklenerek kardeşlik hukukumuzun altına dinamit yerleştirilerek yeni kavga ve çatışmalara zemin hazırlanmaktadır.

Bizim için millet; Tük milletidir ve Türk milleti de Türkiye’yi kuran insanlar topluluğudur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olma durumudur. Bu milletin dili Türkçe, dini ise İslam’dır. Laboratuar ve coğrafya ırkçılığına karşıyız. Bunu diğer insanlarımıza böyle anlatmalıyız. Biz bu topraklarda yaşayan herkesi engin bir hoşgörü ve derin bir sevgi bağı ile seviyoruz. Hepsini kardeşimiz olarak görüyoruz. Fakat bu hoşgörü ve sevgimiz mevzu bahis vatana ihanet olduğunda son bulmaktadır. Bu hevese kapılmış kimseler kökeni ne olursa olsun Türk, Kürt, Laz, Arap, Çerkez ve hatta öz kardeşimiz dahi olsa bizim can düşmanımızdır ve iki elimiz yakasındadır. Bölücülüğe tahammülümüz yoktur.

Gündemi meşgul eden bir diğer konu ise ana dilde savunma hakkıdır. Aynı mihraklar millet tanımında olduğu gibi bu konuda da vatandaşı yanıltmakta ve yönlendirmektedir. Ana dil, annenin konuştuğu dilmiş gibi anlatılıp, herkes annesinin konuştuğu dili konuşabilmeli, denilerek Türkçemizin yanına ikinci bir dil dayatılmaktadır. Ana dil annenin konuştuğu dil değildir. Buradaki ana “ temel, esas, asıl” anlamındadır. Ana dil ise “Kendisinden başka diller veya lehçeler türemiş olan dil”dir. Kürtçe böyle bir dil değildir. Dil bilgisi kuralları incelendiğinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde konuşulan Kürtçe coğrafi farklılıklar göstermekte ve bırakın şehirleri iki komşu köyde ikamet eden kişiler bile birbirlerine anlamakta zorluk çekmektedirler. Üzülerek söylüyorum ki, daha kendi içinde bir bütünlüğü olmayan uydurma bir dil son kabul edilen yasayla devlet organlarımıza ikinci bir dil olarak girmiştir.

Unutulmamalıdır ki, aynı dili konuşmayan insanlar aynı düşünce sistemine sahip değildirler; çünkü insan önce düşünür, sonra konuşur ve ardında da yapar. Dil birliği kurmayan insanları ortak duygu ve düşünce sisteminde toplamak mümkün değildir. Bu insanlar bir araya geldiklerinde, yapay bir millet olurlar ve belli bir zaman sonra da dağılıp giderler.

Dil; bir milletin yüreğidir, beynidir. O milletin gelenek ve görenekleri, töresi, anıları ve acı hatıraları dili sayesinde korunur. Dilini kaybeden bir millet, hafızasını yitirmiş demektir.

Milliyetçilik yalnızca vatanını ve milletini sevmek değildir. Türk gencinin esas görevi; dilini, dinini, kültürünü, töresini, sanatını, müziğini ve milleti millet yapan daha birçok hasletleri korumak, kollamak ve zenginleştirerek gelecek nesillere aktarmaktır.

Kısaca özetlemek gerekirse; millet aynı ortak kaderi paylaşan insanlar topluluğu; milliyet, bu millete duyulan mensubiyet şuuru; milliyetçilik ise bu millete duyulan sevgi ve temel özelliklerini koruma ve kollama güdüsüdür. Bölünmenin, parçalanmanın, ayrı bir dil konuşmanın bu topraklarda yaşayan tek bir vatandaşımıza dahi faydası olmayacaktır. Tam aksi, acıları daha da derinleştirecek, kavgayı daha da büyütecektir.

Hepinizin bildiği gibi 2014 yılının Mart ayında Türk milleti sandık başına gidecek ve kendi şehirlerini yönetmeye talip olan kişilere yaşadıkları ili, ilçeyi ve köyü idare etme yetkisi verecektir. Şüphesiz ki, bu tercihini yaparken adayların kimliği ile beraber niteliğini ve mensup olduğu siyasi partiyi de göz önünde bulunduracaktır. Seçilecek olan kişiden beklenilenler; toplumun her kesimine aynı mesafede durması; siyasi parti, etnik köken gibi ayırıcı özellikler gözetmemesi, şehrin gelişimini sağlaması; oyun park ve sahaları, şehir kütüphanesi, dinlenme yerleri, spor merkezleri gibi belediyenin idare ve tahsis edeceği; çocukların, gençlerin, kadınların ve yaşlıların ücretsiz ya da ucuz fiyatlarla faydalanıp sosyalleşebileceği bazı merkezler inşa etmesidir. Bununla beraber, yatırımcıların dikkatini bölgeye çekip, gençler için yeni iş sahaları yaratması da bir başka görevidir.

Yoksul vatandaşlarımız da en azından sosyal alanda zengin insanlarımızın sahip olduğu imkanlara sahip olmalıdır. Bize göre bir belediye başkanı bu imkanları sağlamakla mükelleftir.

Önümüzdeki yerel seçimler iyilik alametidir ve hayırlı günlerin habercisidir. Türk milletinin hak ettiği muameleyi görmesi ve layık olduğu hizmeti alması için bir fırsattır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.