Müzik aletlerinin çokluğu kıyamet alametlerinden midir?
Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu bir konuşmasında, Müzik aletlerinin çokluğu kıyamet alametlerindendir demiş. Hatipoğlu’nun söylediklerinden dolayı hakkında yazı yazmak hiç aklımdan geçmemişti. İlahiyatçı bir akademisyen olarak söylediklerinin İslam dini ile uzaktan yakından alakası olmayan uydurmalar olunca cevap verme açısından yazmak zorunda kendimi hissettim.
Nihat Hatipoğlu kimdir? Gaziantep İslam bilim ve Teknoloji Üniversitesinde Rektör, Vekaleten aynı üniversite de Fakülte Dekanlıkları yönetiyor. Aynı zamanda Ankara’da YÖK üyesi. Her gün gazetede yazıyor, İstanbul’da bir TV kanalında her akşam iftar, gecesinde savur şovu sunuyor. Bu arada Üniversiteyi ve vekaleten baktıkları dekanlıkları, YÖK’teki görevini nasıl yapıyor, nasıl idare ediyor soran yok.
TV’lerde anlatırken, ağlamaklı bir ses tonuyla parada pulda, mevkide dünya malında gözü olmadığını ondan iyi anlatan yok. ‘’ Biraz da biz fakir olalım, nasip et Ya Rab’’ diyor, dedirtiyor. Fakirlik edebiyatını fakirlerinden almasını da ustaca yapıyor. Otel zincirleri, diğer mal varlıkları üzerinde durmayacağım. Benim zoruma giden, fakir fukaraya ‘’Hiç oldum’’ ilahileriyle hiç olduklarını unutturmaları. Kendilerinin iftar sofralarında devasa masalarda yiyecek konacak yer kalmamasına rağmen, Peygamberimiz bir hurma ve zemzem ile orucunu açardı diye ağlamaları. İnsanlara fakirliği büyük bir meziyet gibi anlatıp, fakirlerin zenginlere göre 500 yıl daha önce cennete gidecekleri masalını anlatmaları. (Sanki hesap günü fakirler için 500 yıl daha önce olacakmış gibi)
Allah’ın Kur’an’da olmayan müzik aletleri ile ilgili ayetleri varmış ve Kıyamet alameti gibi anlatan Nihat Hatipoğlu, Bakara suresi 219. Ayeti okuyup, ‘’ İhtiyaçtan fazlasını infak (dağıtmak) ediniz’’ emrini yerine getirseydi yukarıda hakkında yazılanların hiçbiri olmayacak ve iyi bir mümin olarak bahsedilecekti. Yaşadıklarıyla söyledikleri arasında koca uçurumlar olan birine İslam’da Yuraün (Riyakâr, Münafık) denmekte, söyledikleri doğrular bile muteber sayılmamaktadır.
Hatipoğlu’nu TV’lerde ne diyor diye seyrettiğim zamanlar oldu. Açıkça söyleyebilirim ki; söylediklerinin büyük çoğunluğu, İslam’la ilgisi olmayan, hikâye masal ve hurafelerle doldurulmuş, Kur’an ve akıl yerine kişilerin basit nakillerini din olarak anlatan, gerçeklerden ziyade gönül okşayan algıları Din diye İslam’ı bilmeyenlere yutturan adının önünde Prof. Dr. Olan birinin son olarak ‘’Müzik Aletlerinin çokluğu Kıyamet alametlerindendir’’ demesi Allah’a, Kur’an’a iftiradır bühtandır.
Kur’an’ın hiçbir ayetinde müzik aletleri, çalgılarla ilgili tek bir kelime yoktur. Peygamberimiz söylemişti diyerek aklınızdan geçenleri, Peygambere iftira atamaz, O’nu şahit gösteremezsiniz. Çünkü: Peygamberimizin tebliğden sonra ikinci görevi inen ayetleri tefsir etmekti. Olmayan ayetlerin nesini tefsir edecekti? Ki böyle bir konuda görüş de bildirmemiş olması en normal olanıdır. Bu konularda ayet bulamayanlar, hep kendi görüşlerini Peygamberin görüşü, hadisi diye kuvvetlendirmek istemişler, bundan dolayı da büyük günah işlemişlerdir. Bilhassa Emevi Döneminde bu tür uydurma hadisler zirve yapmıştır.
Biz Müslümanların esas meselesi okumamaktır. Okumayan düşünemez, düşünemeyen akledemez. Neticede her söyleneni doğru yanlış demeden kabul eder. Halbuki; akletmek farzdır. Allah, Yunus suresi 100. Ayette: ‘’Aklını kullanmayanlar pislik içerisindedirler.’’ Demektedir. Yine Sad suresi 29. Ayette: Allah Kur’an’ı anlatırken, ‘’Temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz, mübarek bir kitaptır.’’ Diyor. Hatipoğlu, anlattığı hikâye ve hurafelerle aklı örtmeye çalışmaktadır. Bilmeyen kişi bunun farkına varamaz. Böyleleri Kur’an’dan ayetlerinden hiç bahsetmez, Peygamberimiz kendi yanından konuşmazdı, O ne söylüyorsa Allah’ın söylediklerini açıklar diyerek, Kur’an’la alakası olmayan, hatta çelişen rivayetlerine Allah’a itaat, Resulüne itaatten geçer diyerek, söyledikleri rivayetleri Peygambere de tasdik ettirirler.
Sanatı, müziği, çalgı aletlerini yasaklayan ayetleri sorduğunuzda cevap veremezler. Peygamberin hadislerine, Ülemanın söylediklerine inanmıyor musunuz? diye geçiştirmektedirler. Daha da ileri giderek ‘’Bin yıldır İslam Üleması yanlış söylemiş, yanlış yorum yapmış da siz mi doğruyu söylüyorsunuz’’ diye bir de çıkışırlar.
İşte, zan üzeri din algısı yüzünden İslam Alemi; sanatta hiç mesafe alamamışlardır. Resim yasak demişler, gördüklerini minyatür ile anlatmaya çalışmışlar, resim yapmamışlar, Müslüman olmayanlara resimlerini yaptırmışlar. Bugün o resimleri onlarca milyon döviz vererek Avrupalılardan geri alıyoruz.
Şimdi Hatipoğlu gibi müzik ve müzik aletleri haram diyen ve kıyamet alametleri olarak niteleyenlere aynı soruyu tekrar soruyorum. Yasakla ilgili bir kanıt getirin biz de inanalım. Aynı kişi TV programlarına müzikle başlar, Dini Musiki diye arkasında zaman zaman çalgılı korolar vardır. Onları dinlerken İslam adına, Allah Peygamber adına haz alır, mest olur, kendinden geçer.
Allah aşkına müziğin, güzel duygunun, güzel sesin, bu güzelliklere eşlik eden enstrümanların, çalgıların, dinlisi-dinsizi olur mu? Güzelliğin, estetiğin tamamı Allah vergisidir. Allah’ın verdiği bu duyguları ses ve görüntü olarak insanlığın gönlüne, kulağına, gözüne yansımasını haram olarak düşünmek, yorum yapmak haramdır. İnsanları yanıltmak ise büyük günahtır.
Artık müziğin girmediği bir alan mı var? Hatipoğlu’nun telefonunu görmedim ama bir melodi ile çaldığını, kapı zilleri, savura kaldıran çalar saatleri ayrı melodilerle çalarken ve Hatipoğlu bunları dinlerken, günaha mı girmektedir. TV ve radyolardan türkü şarkı dinleyip dinlemediğini sormayacağım. Eğer bu basit örneklere haram diyor ve dinlemeye devam ediyorsa, imanında bir problem var demektir.
Beş vakit okunan ezan bilenler bilir, her vakti ayrı bir makamda okunur. Sela’nın makamı ayrı, Selavat-ı Şerife’nin makamı ayrıdır. Her güzellik bir nimettir. Sesin, çalgının ister kadın söylesin veya çalsın ister erkek çalsın söylesin haramı olmaz. Haram, Kur’an’da olmayanı var gibi anlatmaktır.
Hatipoğlu’na basit bir tavsiyem: Bir ormana gitsin, ormanın vadisinde akan suyun yanında bir taşın üzerine otursun, veya yaylada çayırda dolaşsın. Kaç çeşit birbiriyle uyumlu ses duyacağını not edip, tabii müzik aletlerini dinlesin ve o derin hazza mazhar olsun. Allah’ın tabii olarak yarattığı o muazzam musikiye vakıf olduktan sonra belki söylediklerinden utanır.
Tabii musikinin yanında yine Allah vergisi olan, insanların duygularını müzik aletleriyle ahenkli sese yansıtarak, söyleyene ve dinleyene bir hoşluk, haz verilmesini haram, günah, hele de Kıyamet alametleri olarak nitelemek, Kur’an’ı ve Allah’ın bu konudaki muradını hiç bilmemektir.
Güzel sesin, güzel müziğin, kötülüklere sevk edeceği; ahlaksızlıklara hazırlık olacağı görüşü külliyen yanlıştır. Müzik eşliğinde alkol ve uyuşturucu kullanarak yanlış yapılmasının suçu, müzik ve aletleri değil; alkol ve uyuşturuculardır. Dini musikide helal olan çalgılar, diğer müzik türlerinde haram olamaz.
Son olarak şunu söylemek isterim. Aydınlar Ocağı olarak beş yıl önce Kosova ‘ya gittiğimizde bizleri Prizren şehrinde tekkelerde çalgılı İlahilerle karşıladılar. İlahilerle hoş geldiniz dediler. Kur’an okumayı, meal ve tefsirini bilmedikleri halde Tekkelerde ilahilerle İslam’a tutunduklarını gördüm. Aynı tutunmayı Kırım’a giden arkadaşlarda söylemişlerdi. Demek ki İlahi sözleriyle uyumlu çalgılar, İslam’dan çıkmayı değil, İslam’a bir şekilde tutunmayı sağladıkları için tavsiye edilmelidir. Aynı durum her türlü şarkı ve türküler içinde geçerlidir.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.