Nahl suresi 90. ayet meal ve tefsirinde "Fahşa"
Nahl Suresi 90. Ayeti; Kur’an'da İki Yediler olarak bilinen Fatiha ve Maun surelerinden sonra toplum hayatımıza yön veren önemli ayetlerden biridir.
Bu özelliğinden dolayı ilk defa V. Halife Ömer bin Abdülaziz tarafından Cuma namazında hutbeden sonra okunmaya başlanmış, günümüze kadar da İslam aleminde bütün camilerde okunmaya devam etmektedir. Önceleri sadece Arapçası okunan ayet, yaklaşık 25 yıldır Türkçe meali ile beraber okunmaktadır. Doğrusu da budur. Cuma namazlarına giden Müslümanlar her hafta bu ayeti dinledikleri halde ayetin vermek istediklerine ne kadar uyulmaktadır? Günümüzde hayatımızın çeşitli sahalarındaki uygulamaları, ayetin anlamları ışığında değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Ayet meali:"Şüphasiz Allah, adaleti, ihsanı, akrabaya yardımı emreder. Çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor." anlamındadır. Özetle ayette üç istek, üç de yasak emri vardır. Allah’ın insanlardan istediği bu emir ve yasakları nelerdir? Kelimelerin Arapça ve Türkçe’deki anlamlarıyla ayeti açıklamaya çalışalım.
Adalet, herkes tarafından farklı tanımlar yapılsa da, hemen hemen aynı ortak noktalarda birleşilir. İnsanın içinde bulunduğu yerden başlayarak devlet idaresi de dahil her türlü toplumsal ilişkilerinde yerine getirmesi gereken doğruluk, hakkaniyet ve hakkı olanlara hakkını vermek durumudur. Adalet toplum düzenini sağlamada, haksızlıkları önlemede en önemli yere sahiptir. Devletle eş anlamlı kullananlar bile olmuştur. ‘Adalet mülkün temeli’ diyenler, adaleti devletin varlığı ile bir tutanlardır.
İhsan, hiçbir karşılık beklemeden sadece Allah rızası için yapılan her türlü yardım, bağışlama, dayanışma, sevgi, saygı, hoşgörü, güzel olan herşeydir. Adaletin tamamlayıcısıdır. İyiliktir.
Akrabaya yardım, yardım bir ihsan, iyilik durumu olmasına rağmen, ayette akrabalar için özenle ayrı zikredilmesi düşünülmeye değer. Allah, insanların yakınlarından başlayarak bütün bir toplumu kucaklamasını istemektedir.
Ayette yapılması istenen bu üç emir; Toplumların birlik, dirlik, huzur, dayanışma içinde yaşaması için Allah’ın istediği olmazsa olmazlardandır. Bu emirlere uymayan fert ve toplumların felah bulması mümkün olmaz, olmamıştır. Geçmiş tarih olumlu ve olumsuz örneklerle doludur.
Allah ayette, insanların yapılması gerekenlere uymayacağını hesap ettiğinden, devamla yapılmaması gereken yasakları getirmiştir. Belki öğüt alırlar diye. Bu yasaklar ise; Fahşa, din ve ahlak açısından çok çirkin ve aşırı olup, açığı da gizlisi de yasaklanmış olan her çeşit söz ve davranışlara uygulamalara denir.
Münker, Her tür kötülüğe verilen anlamdır. Kişileri vicdanen rahatsız eden söz ve davranışlardır. Ma’ruf'un (iyilik) zıtdıdır.
Bağy, Azgınlık, zulüm, isyankarlık, kardeşe düşmanlık, hakka karşı gelme manalarına gelen bu kelime Kur’an'da çok ayette geçmektedir.
İlgili kelimelerin anlamlarını öğrendiğimizde, bu ayetin toplumların dirlik ve düzenliğinin bozulmaması için, ikazların önemini yaşadığı çevrede herkesin fazlasıyla kabul ettiğine inanıyorum. Benim üzerinde duracağım esas önemli konunun Fahşa yasağının Müslümanlar tarafından dar anlamda kullanılır olması üzerine olacaktır.
Fahşa; Yukarıda belirtildiği gibi her türlü çirkin söz, yaşayış, uygulamalardır. Bizde ise sadece zina yapan kadınlar, veya eşcinsel erkekler için kullanılmıştır. Bu kötü davranışı yapanlara Türkçemizde fahişe, mesleğe de fahişelik denmiştir. Halk arasında Farsçadan geçen rüsva sözcüğü de bu anlamda kullanılır. Yaptığım araştırmalarda ulema’nın büyük çoğunluğu fahşa’ya cinsellik buna bağlı yapılan yanlışlar üzerinden anlam vermişlerdir. Hayatın diğer boyutlarındaki fahşa’lara hemen hemen hiç değinmemişler veya başka şekilde yaklaşmışlardır. Neticede toplum, Allah’ın istemediği, hoşlanmadığı kötülük ve iyiliklerin ayırt edilemediği ucube bir yapıya dönüşmüştür.
Allah, Nisa suresi 58. Ayette ‘Emanetleri ehline veriniz' diyor. Günümüz Türkiye’sinde devletin bütün kurum ve kuruluşlarında işe eleman alımlarında bu emre ne kadar uyuluyor?
Gün geçmiyor ki, üniversitelerimize akademik hoca alımlarında torpilsiz bir imtihan yapılır olsun. Rektör veya dekan yakını ne kadar yüksek okul bitirmiş varsa hepsi kadroda veya bir makama yerleştirilmiş haberleri duymayalım. Alımlarda kişinin özelliklerine göre ilanlar açılır, komisyonlarda onları alacak şekilde ayarlanır. Formaliteler tamamlanır. Neticede önceden belirlenen kişiler kadrolara alınır. Ehil olanlar aynı senaryoların tekrarını görmek için bekleşir. Şimdi soruyorum. Bu anlatılanlar, yazılanlar doğru ise; O sınavları yapanlar, haksız yere kadroları işgal edenler, onaylayanlar ve bunlara hoşgörü ile bakıp itiraz etmeyenler fahşa, yani fahişe değiller mi? Fahişeliği meslek haline getirmemişler mi?
Belediyelerde kişilere göre imar planları değiştirip büyük rantlar oluşturup paylaşmak, insanların temiz hava alıp dolaşacağı yeşil alanları, ormanları, meydanları imara açarak birkaç kişiyi zengin edip topluma zarar vermek, gökdelenler dikerek büyük çoğunluğun manzaralarına, güneşlerine engel olmak, partili yakınlarını işe alıp, olmayanları atmak; fahşa, yani fahişelik değil mi?
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın; ayetlere rağmen ev almak için bankalardan alınan faizli parayı caiz, promosyonu haram göstermesini ne ile izah edeceğiz? Mahalle aralarına açılan öğrencisiz Kur’an Kurslarına atanan öğretmenleri maaşa bağlamaya, ihtiyaç olmadığı halde 50 metrekarelik mescit açıp iki görevliyi köyden alıp orada oturmalarına izin vermeye, 20 kişiyi umre için bulup yazdırana, umreye gidiş kıyağını yapan Diyanet mensuplarına, (Ben eşimle yazılmaya gittiğimde, seni kim yönlendirdi diye sordular. Hiç kimse dedim. Bunları falancaya yazın dediler. O zaman öğrendim.) Emekli olacak imamın becaişle köydeki yakının merkeze alınmasına vesile olup, yakınları olmayanların ömrünü köyde tamamlamalarına göz yumanlara. Her yıl Diyanetin kadrosunu yüksek tutarak, KPSS’den 30-40 puan alanları önce imam, stajyerliği kalktıktan sonra diğer kurumlara memur olarak atayan zihniyete ne diyeceğiz? Aynı sınavlardan 80-90 puan alanlar bu durumda adı geçen diğer kurumlara girememekte. Bu yüksek puanlıların hakkını yiyenler, yedirenler kul hakkı yediklerinin, yedirdiklerinin farkında değiller mi? Bunlar çirkin işler değil mi ? Allah fahşa sözünü sadece zina yapan kadınlar için mi söyledi?
Örnekleri çoğaltabiliriz. Yukarıda verdiğim kötü uygulamaların hepsi fahşa kapsamında.
Adaletteki Fahşa’yı yazmaya gerek duymuyorum. Adalet olsa yukarıdaki örnekler zaten olmaz. Veya en az olurdu.
Timurlenk gibi zalim bir komutan "Memleket kılıç ile alınır; lakin adalet ile muhafaza olunur" diyorsa, bize başka söz düşmez.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.