NAMUSLULAR DA NAMUSSUZLAR KADAR CESUR OLMALI
Yazının başlığındaki “namuslular da namussuzlar kadar cesur olmalı” sözü Victor Hugo’ya ait. Meşhur “Sefiller” romanında geçen bir cümle.
Nedense bu cümle son zamanlarda en çok aklıma takılan sözlerden biri oldu.
Şu sıralarda televizyonlarda tartışılan konulardan biri Reza Zarrab’ın bakanlara ve bir devlet bankasının genel müdürüne verdiği rüşvetler.
Diğeri ise Cumhurbaşkanının en yakınlarının, kara para aklama cenneti olarak bilinen, Man Adasından para transferleri konusu. Bir de bunlara eklenen ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti kabul eden kararı.
Bu olayların açıklamasında Ak Parti sözcüleri ile TV’lerde konuşlandırılmış lejyonerleri çelişkili beyanlarda bulundular.
Daha önce yere göğe koyamadıkları, Türkiye’nin cari açığını kapatan adam ilan edip ödül verdikleri “hayırsever işadamı” Zarrab’ın bu defa malvarlığına el koydular. Hain, casus, kripto fetöcü olarak anlatmaya başladılar.
Man adasından yapılan para transferleri konusunda da bir gelgit yaşadılar. Önce “evraklar sahte” dediler. Sonra Cumhurbaşkanı, Ak Parti Genel Başkanı Erdoğandâhil hepsi “para çıkışı yok, girişi var” dediler. “Şirket satışından elde edilen gelir transfer edildi” açıklamasını yaptılar.
CHP bu işin üzerine gitmeye devam etti. CHP Parti Sözcüsü Bülent Tezcan şu soruları sordu:
“Birinci soru, Hangi şirketi sattılar? İkinci soru, Bu şirketin ortakları kim?Üçüncüsü sermayesi ne kadar bu şirketin? Bu şirketin bilançosu varlıklar ne? Devir senetleri nerede? Ne zaman kurulmuş o şirket? Ne kadar faaliyet yürütmüş, ne kadar para kazanmış?Bunları kamuoyunun bilme hakkı var.”
Bu sorulara cevap vermek yerine TV’lere çıkan AKP sözcüleri, “giren para” olduğunu da inkâr edip, yeniden “ne çıkan para var, ne de giren. Bu evraklar sahte. Bu evrakları ABD’den Fetöcüler / ABD derin devleti gönderdi. Kılıçdaroğlu’na dava açacağız” şeklinde mesajlar vermekteler.
ÇÖZÜM ASLINDA ÇOK BASİT
Bakın mesele ne kadar basit.
Zarrab konusunda, “dış düşmanlar Türkiye’ye savaş açtı da, Türkiye’nin güçlenmesini istemiyor da ondan” gibi gerekçelere sığınmaya lüzum yok.
Adamın verdiğini iddia ettiği rüşvet konusunda Türkiye’de bir yargılama yaparsınız. Rüşvet aldığı iddia edilen şahıslar kendisini savunur. Temizlerse aklanırlar, pisliğe bulaşmışlarsa cezalandırılır. Mesele kapanır.
Man Adasından transfer konusu da böyle. Evraklar sahte bile olsa, Cumhurbaşkanının kabul ettiği bir olgu var: Bir şirket satılmış ve para girişi olmuş.
Şimdi Cumhurbaşkanını yalanlayacağınıza, CHP sözcüsü Bülent Tezcan’ın şirket hakkında sorduğu sorulara cevap verirsiniz. Mesele kapanır.
Tabii ki verilecek makul bir cevabınız varsa..
CHP CESARETİNİ VE NAMUSUNU ORTAYA KOYDU
CHP yolsuzluk ve rüşvet konusunda üzerine düşeni yapıyor. Cesur bir çıkış yaptı.
Bu cesaretin namuslu insanların göstermesi gereken bir cesaret olduğunu ispatlamak için başka bir şey daha yaptı.
"Diğer tüm siyasi parti liderlerine de örnek olması açısından", CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, eşi, oğlu, kızları, damadı ve dünürleri de dâhil tüm aile fertleri ve yakınlarının mal varlığının ve kaynaklarının araştırılması amacı ile bir Meclis Araştırması açılmasını bizzat CHP istedi.
Ak Partililer telaşlandı. Çünkü bir sonraki adımda, Erdoğan, ailesi ve yakınları için de benzer bir önerge verileceğini düşünüyorlar.
“Bu bir siyasi taktik” diye anlamsız bir cevap verdiler.
Oysa bu mesele de basit.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da böyle bir önergeye lüzum kalmaksızın kendisi, ailesi ve yakınlarının mal beyanını verir. Varlıklarının kaynaklarını açıklar. Tartışma biter.
AK PARTİ İÇİNDE ÜRKEK DÜRÜSTLER
AKP içinde dürüst insanlar yok mu? Neden susuyorlar?
Elbette bu parti içinde de akçalı işlere bulaşmamış, rüşvet, iltimas gibi konularda "temiz" kalmış, çok sayıda dürüst, namuslu insanlar var. Fakat galiba cesur değiller.
29 Haziran 2015 tarihinde “Ürkek Dürüstlük” başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazımda izah ettiğim gibi Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ve eski bakanNihat Ergün gibi bazı Ak Partililerin o tarihlerde temkinli, ürkek çıkışlarıolurdu.
Şimdi AKP’de, o “ürkek dürüstlük” işareti olan çıkışlar dahi kalmamış.
İktidar partisinde meydan, suç işlemiş ahlaksızları kurtarmak için, bir önceki günü söylediklerinin tam tersini aynı pişkinlikle, yüzü kızarmadan cazgırca savunan tiplere kalmış.
Yazık. Çok yazık…
***
Ak Parti içinde siyaset yapan dürüst ve namuslu insanlara tekrar soruyor ve hatırlatıyorum:
Zarrab'ı ve rüşvet aldığı iddia edilen Bakanları ve sıfırlama kasetlerinde ismi geçenlerin yargıdan kaçırılmasına verdiğiniz katkıdan utanıyor musunuz?
Birilerinin kurtulması için, görevli hâkim ve savcıların davalardan uzaklaştırılması, HSK yapısının, hukuk düzeninin alt üst edilmesi, Sulh Ceza Hâkimliklerinin ihdasına katkı vermek iyi bir şey midir?
"Dicle kenarında bir koyun kaybolsa"onun mesuliyetinin kendisinde olduğunu bilmesi gereken makam sahipleri yapılan kötülüklerden utanmakla yetinemezler.
Yapılan kötülükleri eliyle ve diliyle düzeltme imkânı olanların kalben buğz etmesi(sevmemesi, nefret etmesi)yeterli değildir.
Gerçek dürüstlük,inandığınız değerleri çürütenlere karşı,eylemli bir karşı duruştur.
Hazreti Ömer'in muhteşem sözü ile bitirelim:"İnandığınız gibi yaşamıyorsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız!"
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.