Nasıl bir belediye başkanı?
31 Mart 2019’da yapılacak yerel seçimler için takvim işlemeye başladı. Medya il ve ilçelere partilerin hangi adayları göstereceğine dair haber ve yorumlarla dolu.
Bir yanda bu makamlara kendilerini layık görüp heyecanla partisinin adayı olmaya çalışanlar…
Bir yanda partisine en fazla oy kazandıracağı düşünülen isimler.
Bir yanda da Belediye Başkanı seçildiği taktirde başarılı hizmetler vererek, gelecek seçimlerde de partisini kazandıracak adaylar…
Aday adayları arasında, sadece belediyecilik alanında değil, herhangi bir kurum, şirket içinde yöneticilik tecrübesi kazanmamış; siyasi partiler veya STK’larda aktif çalışmamış olanlar da var. Tahsil, tecrübe ve halkla ilişkilerde çok yüksek performansı olanlar da.
Tabii sadece bilgi ve tecrübe yetmez. Bütün bunlardan da önce, dürüstlük, ahlak, devlet malına sahip çıkma gibi özellikler de bulunmalı.
Çünkü elinizde önemli bir bütçe ve harcama yetkiniz varsa, size bilgi ve akıl satanlar, projeler pazarlayanlar (ekonomik tetikçiler) çok olur. Sizin aramanıza bile lüzum yok. Onlar gelir sizi bulur.
Son derece cazip elemanlar ve tekliflerle sizi “yeniden seçilmenizi sağlayacak” parlak projelere, nefsinize hoş gelecek harcamalara ikna etmeye çalışırlar.
“Vicdan ile cüzdan arasında” bir ahlaki mücadele içine itilirsiniz.
Bu arada partinizin yöneticileri, size destek veren yandaş iş adamları gibi sizden talepleri olan güçler de devreye girer.
İmar planları değişiklikleri ile kendilerine rant kazandırmaya zorlarlar. Yönettiğiniz şehre ihanet ettirirler.
“Masa, kasa ve nisa” (yani makam, para ve kadın) konusunda zaafları olan yöneticiler devleti içten içe kemirir. İsraf, yolsuzluk ve hırsızlıklar kaynakları tüketir.
İktidar bunların farkına varsa da kendi partisinden olanlara göz yumar. Mızrak çuvala sığmaz olunca “metal yorgunluğu” gibi bir bahaneyle birileri koltuktan kaldırılır.
İşte burada belediye başkanında aradığımız vasıfların önemi ortaya çıkar.
Belediyenin bütçesi ne kadar büyük olursa olsun, sınırlıdır. Oysa size getirilen projeler ve harcama kalemleri sınırları çok aşan büyüklüktedir.
Kendi nefsinizi yenme ve halkın size emanet ettiği bütçeyi en verimli bir şekilde kullanmanız lazım.
Ancak böyle nefsi bir imtihandan başarıyla çıkmak kolay değildir. Kişiliğinizin ve imanınızın çok güçlü olması gerekir.
Bunun için önceliklerinizi belirlemek, önemli işlere öncelik vermek ve sadece bu seçimi değil gelecek nesilleri de düşünen, dürüst, ahlaklı bir yönetici olmanız lazım.
Bütün bunları yapabilecek olanlar genelde aday olmaz. Ancak seçim kazanmak için çok zaruri olduğu kanaatine varılırsa ikna edilir.
Belediye / devlet imkânlarıyla zengin olmak ve yandaşları zengin etmek isteyenler öne çıkar, öne çıkarılır.
“Bu sene ülkemde ekonomik kriz var. Tasarrufa gidelim. Makam araçlarını azaltalım, bir milyon lale yerine yüz bin lale ekelim. Yandaş müteahhitlere aktarılan haksız kazanca dur diyelim” diyenlere rağbet olmaz.
Bu vasıflarda olanların yönettiği şehirlerde yaşamak bizi üzer, sıkar, her gün stres ve yorgunlukla eve kapanırız.
*****************************
DEVLETİ İYİ YÖNETMEK HAZIRLIK İSTER
Rıfat Serdaroğlu Adalet Partisi ekolünün önemli isimlerinden biridir. 30 yaşında Bergama Belediye Başkanı seçilerek başladığı, aktif siyasi hayatı 30 yıl sürdü. Üç dönem milletvekili seçildi, Sağlık ve Devlet Bakanlıkları görevlerinde bulundu. Şimdi çok keskin yazılarıyla dikkat çeken etkili bir yazar.
Eski bir yazısında Bergama Belediye Başkanlığı yıllarına ait bir hatırası ve devlet kadroları konusunda anlattıkları beni çok etkilemişti. Birlikte okuyalım:
1977 yılı 14 Aralık’ta yapılan yerel seçimlerinde Adalet Partisi Adayı olarak girdiğimiz seçimleri kazandık ve Bergama Belediye Başkanı olduk.
Bergama’nın “Kardeş Şehri” Almanya’nın Böblingen Şehri Belediye Başkanı ve heyeti Bergama’ya konuk olarak geldiler. Bir yemekte Başkan Brumme bana “Siz nasıl Belediye Başkanı oldunuz” dedi!
Ben de “seçimlerde aday olup kazandığımı ve Başkan olduğumu” söyledim.
Brumme, “Benim söylemek istediğim o değil, siz hiç Belediyecilik Eğitimi aldınız mı?” diye sordu!
Sonra da 40 yaşlarında bir Belediye Meclis Üyesini çağırıp bana takdim etti;
“Sayın Başkan bu bey bizim partimizin gelecek seçimlerdeki adayıdır. Ailesini- servetini- alışkanlıklarını- dürüstlüğünü biliriz. Kendisini partimiz 12 yıldır Belediye Meclis Üyesi olarak seçtiriyor. Ben de onu belediyenin tüm birimlerinde çalıştırıp, Belediyeciliği öğretiyorum. Böylelikle eğer seçilirse,hizmete hazır bir Başkan olarak göreve başlayacak” dedi!…
Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Bu yüzden adamların şehirleri düzen içinde, bu yüzden her gelen bir öncekinin yaptığını bozmuyor, bu yüzden oralarda imar yolsuzlukları- hırsızlıklar olmuyor. Bu yüzden biz onlara imrenerek bakıyoruz.
Daha sonra Hollanda ve Almanya’daki Siyasi Parti yapılanmalarını inceledim;
Her siyasi partinin bir “Kadrobank” denen kuruluşu vardı. Bu kuruluş tüm üyelerini ve kendi meslek dallarında parlayan, ülkeye hizmet edeceğine inandıkları kişileri seçer. Onları en ufak ayrıntıya kadar inceler, gerekli elemeleri yaptıktan sonra o kişinin hangi makama gelirse iyi ve başarılı hizmet edebileceğini tespit eder. Böylelikle o kişi partinin gelecekteki kadrosundaki yerini alır.
Parti seçimleri kazanır ve iktidar olursa, Başbakan kabineyi kadrobank’a danışarak oluşturur, Bakanlara da kimlerin Müsteşar- Genel Müdür yapılması gerektiği bir liste halinde bildirilir. Hizmete hazır, bilgisi ve görgüsü sağlam olan, konusunun uzmanı bir kadro işbaşına gelmiş olur.
Parti seçimi kaybederse, bu kadrolar anında istifa ederek, seçimi kazanan kadrolara yer açarlar.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.