Nasıl söylenmesi...
Bilmişlik yaparak çok felsefi derinliklere girmek girmeden, geçmiş toplumlardan günümüze yerleşen “değerler” konusuna değinmek istiyorum.
Antik çağlardan günümüze gelinceye kadar; yaşanan değişimler, çağlar, farkındalıklar, söylemler, toplumların gerçeklikleri ve bunları toplumlara sunmaya çalışanların hepsi çok büyük zorluklar, işkenceler, idamlar yaşayarak, bugünkü toplumların rahatlıklarını bilerek her zorluğa katlanmışlardır.
Peygamberler, düşünürler, dahiler, ilim ve bilim adamları ile duyarlı, bilinçli, bilge insanlar yarınları tahmin edebildikleri gibi, yarınlar için diyet ödemekten korkmazlar. Bütün bunların mesajlarını bizlere neredeyse binlerce yıl önceden vermiş, yazının icadından önceki düşünceler öğrencileri tarafından yazı çağlarına taşınarak,bizlere yazılı şekilde iletilmesine rağmen; maalesef ya okuyamamışız, ya okumamız engellemiş, ya da okusak da anlamak istememiş ki, tüm düşünceler ile emirleri yozlaştırmışız.
Çin’den-Moğolistan’a, Anadolu’dan-Avrupa’ya, Afrika’dan-Amerika’ya yüzlerce acılar yaşanmış, düşünürler ve peygamberler çok güzel öğütler vermesine rağmen; uygulayıcılar bunları çok önemsemeden, saltanatlarına devam ederken, biz bireyler de bunları benimseyerek, neme lazımcılığı benimseyerek yaşamayı tercih etmişiz. Neredeyse hepimiz önce birbirimizi,daha sonra yönetenleri ”hırsızlık ve haydutluk” ile suçlayarak,işin gerçek boyutunu ve güzel örnekleri görmek istemiyoruz.
Hz. Muhammed gibi bir elçimiz, Kur'an-ı Kerim gibi rehberimiz olmasına rağmen, hala birilerinin emrinde yaşayan biz Müslümanlar, Mevlana,Yunus Emre, Pir Sultan gibi Anadolu düşünürlerimiz,onlarca gerçekleri yazan yazarlarımız, Kurtuluş Savaşı’nı kazanan kahramanlarımız ve Cumhuriyeti kuran bir dahimiz olmasına rağmen, nasıl oluyor da bu toplum, bizler gerçeklerle yüzleşemiyor ve bu güzel fikirleri farkederek uygulayamıyoruz.
Oysa;Çin 1,5 milyara yakın nüfusuyla, Konfüçyüs Felsefesi ve O’nun, Avrupa ise Socrates ve Platonun 2000-2500 yıl önceki düşünceleriyle nerelere gelmiş bulunmaktadır farketmeliyiz.
“Dünyada 5 ağır suç vardır. Haydutluk ve hırsızlık bunların arasında değildir, daha sonra gelirler.
Birincisi:Uyumsuz ve asi bir tabiatla birlikte gözü peklik.
İkincisi:Aşağı bir hayat tarzıyla birlikte inatçılık.
Üçüncüsü:Çenesinin kuvvetli olması ile birlikte yalancılık.
Dördüncüsü: Herkesin ayıbını,kusurunu aklında tutmakla birlikte herkesle dost görünmek.
Beşincisi; Hak, adalet duygusu olmamakla birlikte, yaptığı haksızlıkları süslü, parlak gerekçeler arkasına gizlemek.” demiş Konfüçyüs.
Bizim kitabımızda ayetler olmasına, düşünürlerimizce söylenmesine, yazarlarımız ve şairlerimiz tarafından yazılmasına, Nutuk’ta bunlarla ilgili onlarca söylem bulunmasına rağmen, bütün bunlar; Okul öncesinden başlatılarak “Uygulamalı Eğitim” ile “hırsız ve haydut” yetişmesini engelleyecek, ahlaklı ve adaletli bireylerin yetişmesini sağlayacak programlar yapmamız gerektiğine inanıyorum.
Yoksa; Sadece konuşur ve yıllar sonra yine konuşur ve de bunalımlarla konuşur dururuz...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.