Nasip, kısmet nedir?
Çok kullanılan bu iki kelimenin aynı anlamı verip vermediği konusu bir çoğumuzun aklına gelmiştir. İki kelime birbirinin yerine kullanılırken de pek itirazımız olmamıştır.
Nasip ve kısmet kelimelerinin sözlük anlamları nedir? Kur’an’da geçen manaları ve günlük hayatımızda kullanımları arasında ne gibi benzerlik ve farklılıklar vardır?
Nasip: Çabalama neticesi varlıklardan kişiye düşen paydır. Nasipte bir gayret, çalışma, çabalama vardır. Ama bize düşen payın ne olacağı net bir şekilde belli değildir. Çalışan bir işçinin veya memurun ay sonunda aldığı, alacağı maaş, ücret belli olduğundan; nasip gibi düşünülemez.
Nasipte maddi payın yanında, manevi pay da vardır. Miktar belli değildir.
Kısmet: Kısmet de kişiye düşen pay anlaşılsa da genelde Allah’ın canlılara uygun gördükleri akla gelir. Canlıların genetikleriyle doğuştan getirdikleri, yapıları, şekilleri gibi kazanımları kısmet olarak nitelendirilir.
Bu kız, bu ev, bu bahçe kaçırılacak kısmet değil, alalım derken: bunlar kaçırılacak nasip değil, demeyiz. Burada kastedilen güzellik ve işe yararlılıktır. Alırsan nasip olur.
Allah’ın yarattığı nimetler, canlılara altın bir tepsi içinden sunulmaz. Benim kısmetime fakirlik düştü, seninkine zenginlik demek yanlıştır. Burada sözü edilen varlık kısmeti, çalışmaktan geçer. Çok çalışıp; gelişmeleri, fırsatları iyi değerlendiren zengin olurken, az çalışıp azla yetinenin kısmeti de az olacaktır.
Çalışıp, çabalamadan kısmetim varsa beni bulur demek; yanlış kısmet anlayışıdır.
Aynı çalışmayı yaptıkları halde, biri zengin olurken; diğer kişi fakir kalıyorsa, orada inananların fakirlik ve zenginlik ile imtihan edildikleri akla gelir.
Bakara suresi 200. Ayette: …İnsanlardan "Rabb’imiz! Bize dünyada ver." diyenler vardır; onların ahirette hiçbir nasibi (payı) olmaz! Yani dünyalık isteyenler, nasibinin dünyada alırlar; ahirete onlar için pay kalmamıştır. Bakara/201 de: İnsanlardan kimi de "Rabb’imiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru!" derler. 202 de ise: İşte bunlar, kazandıklarından ahirette nasibi olan kimselerdir. Allah hesabı çok çabuk görür.
Ayetlerden anlaşılan, sadece dünya nimetlerden nasiplenmek isteyenler, nasiplerini dünyada alırlar. Hem dünya için hem de ahiret için isteyenler, dünyada aldıkları yanında; ahirette de nasipleri vardır. Müslümanın esas istediği ahiret payı olan cennettir. Geçici dünya nimetlerine; kalıcı ahiret nimetlerini tercih edenler kazananlar olacaktır. Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver derken; istediğimiz dengeli bir paydır. İnsanın her ikisine de ihtiyacı var.
Demek ki nasip, kendiliğinden gelen pay değil, istenilen ve çaba gösterilerek elde edilendir.
Şura suresi 20.ayet: Kim ahiretin kazancını isterse onun kazancını artırırız; kim de dünyanın kazancını isterse ona da ondan bir parça veririz. Ama dünyanın kazancını isteyenin ahiretten hiçbir nasibi (payı) olmaz.
Allah, iyi-kötü herkesin, her canlının rızkını verir. Rızık vermede ihmalkarlığı olmaz. Unuttuğu da olmaz. Çünkü, "Yeryüzündeki her canlının rızkı Allah’a aittir." (Hud s.6.ay.)
Maide suresi 3. Ayetin bir bölümünde Allah, … Bir de dikili taşlar adına kesilenler ve kestiklerinizi fal oklarıyla paylaşmanız… Bütün bunlar fısktır, din dışına çıkmaktır! … buyurmuştur.
İslam öncesi kesilen kurbanlar, Allah rızası için değil; Kabe’nin çevresine dikilen taşlara (putlar) adanıyordu. Allah’ın adı terkedilerek veya ondan başkasının adı zikredilerek kesilen hayvanlar yenmez, murdardır.
Yine ortak alınan bir deve veya başka hayvan kesildikten sonra pay edilirken, on adet ok alınır, yedi adedinin üzerinde hayvanın bir organı yazılarak oklar çekilirdi. Herkes çektikleri okun üzerinde yazan organ etini alırdı. Üzerinde bir şey yazmayan üç oku çeken ise bir şey alamazdı. İşte Allah bu ayetle, bu tür paylaşımı yasaklamış; eşit dağılım yapılmasını emretmiştir. Boş çeken üç ok sahibi kısmet değilmiş der, kaderine razı olurlardı. Bu haksız paylaşımın, kaderle veya kısmetle bir ilgisinin olmadığı bir nevi kumar olması sebebiyle yasaklanmıştır.
Piyango, loto, toto gibi şans oyunları da bu gruba girer. Nasip veya kısmet payları içinde düşünülemez, kumardır. İslam’da yeri yoktur.
Kısmet, İnşallah yerine de kullanılır. Birilerine yarın bize gel! Dediğimizde, ‘’Kısmetse’’ diye cevap veriyorsa, İnşallah, Allah izin verirse anlamı taşır.
Hesap yapmadan aldığımız dualar, kısmettir. Yolda yürürken düşen birisine, kaza yapan yaralılara, denizde boğulmak üzere olan birilerine yaptığımız yardımlar neticesinde aldığımız dualar kısmettir. Önceden planlanmış bir gayret neticesi değil, aniden karşımıza çıkan durumdur. Yardım sonucu aldığımız sevaplar kısmet olurken, kayıtsız kalmak da günah kısmeti olarak düşünülebilir.
Nasip ve kısmete inanmak, insanları rahatlatır. Allah’a, topluma, idare edenlere, isteyip de elde edemedikleri için isyan etmez. Tevekkül eder, nasip değilmiş der; boyun eğer. Bu tür tevekkül, kısa sürede rahatlama sağlasa da uzun sürede kişide olumsuz etkiler meydana getirir. Kişiyi tembelleştirir. Büyüme ve gelişmeye engel olur. Allah’ın istediği tevekkül bu değildir.
Müslüman her tür çabayı gösterdikten sonra, tevekkül edendir.
Kısmeti tepme diye de bir deyim vardır ki, doğrudur. Bilhassa evlenmeyenler için kullanılır. Kadın veya erkek, evlenmek için rastladıklarını daha iyisini bulurum diye sürekli ötelemişse; sonunda bekar kalmışsa, gelen kısmetleri tepmiş demektir. Burada kaderim böyleymiş diyerek, Allah’ı suçlama yanlışlığı içine de düşülmektedir. Ki günahtır.
Yine de ‘nasip’ ne güzel kelime. Ne eminsin ne de ümitsiz.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.