Neden İmamoğlu?
Terazisi doğrudan, haklı dan yana olan, yüreği naif ama yürek sözünü korkmadan söyleyen bir sanatçı olarak, siyasete bakışımı kendi çerçevemde şöyle özetleyebilirim:
Siyasetçiler de sanatçılar gibidir.
Her ikisi de insana seslenir, hitabeder.
Sahne de mikrofon asla yalan söylemez.
Çünkü kendi sesini halktan önce sana yansıtır (prova).
Elbette bu sesi düzgün bir şekilde yansıtan tonmaister de çok önemlidir.
Sese derinlik ve volüm katar, halkın duyabileceği ses düzenini ayarlar.
Ne çok kısık, ne kulağın rahatsız olabileceği desibelde (sağır etme riski de var).
Bir keresinde başıma geldi.
Almanya'da gurbetçilerimize verdiğim konserimde.
Benden sonra sahne alacak ses düzenini getiren grup şefi sesimi bir güzel kesmişti!
Baktı ses tiz perdeden volümlü gürül gürül çıkıyor, halk gidişattan, sahne performansından memnun dinliyor, alkışlıyor, coşuyor, hemen müdahale etti.
Sesimde bir gariplik hissettim, gürül gürül Mihriban türküsünü kaptırmış okurken, ikinci kublede baktım zorlanıyorum, sesime yüklendiğim halde ses salona duyulmuyor (yırtınsam da).
Halk bir şeyler olduğunu faltaşı gibi olmuş gözleriyle ifade ediyor bana.
Tamamı bir noktaya bakıyorlar şaşkın şaşkın.
Sesim bildiğiniz kurbağa viyaklaması gibi çıkıyor .
Vırraak, vıraaaak!!!
Döndüm halkın işaret ettiği yere baktım, bir de ne göreyim, şef bağlama sazını sandalyesine yatırmış ses düzeninin başında.
Ses ayarı düğmesini 'caaar, cuuur' bir sağa, bir sola çevirip duruyor.
Ses yankılanıp, duvara çarpıp geri dönüyor, türkünün normal seyrinden, ritminden çıkıyorum.
"N'apıyorsunuz orada, mikrofonda kendi sesimi tanıyamadım lütfen çekilin ses düzeninin yanından" dediğimde pişkin pişkin gülerek "Sesinize derinlik volüm katıyorum" demez mi?
"Olduğu gibi bırakın" dedim, "ilk ayar iyiydi oynamayın artık" (tabii bu diyolag mikrofonda oluyor).
Moralim bozulsa da sahnede belli etmedim, aldığım eğitim öyle.
Halk anlayınca yapılan provakasyonu, salonda bir alkış koptu ki sormayın gitsin.
Türküm bitmeden aralarda bir alkış tufanı.
"Bravooo, yaşaaa, devaaam"
Baktılar olmuyor bu kez de saz heyeti repertuarım önlerinde olmasına rağmen farklı türkü çalıyor (onu da okuyorum tabii, eee Yurttan Sesler sanatçısıyız).
Hareketli okuduğum türküler neredeyse bildiğiniz ağıda dönüştü!
Ellerimle komut veriyorum, çırpınıyorum, bir kağnı sanki, yavaş yavaş çalıyorlar.
Halk halayı, ağır halaya çevirdi, ayaklar bir müddet havada kalıyor, halay olmaktan çıktı zeybek oyununa dönüştü.
Program bitti ama, gelin bana sorun.
Kan ter içinde halkın kesilmeyen alkışları ile indim sahneden.
Sonradan öğrendim ki beni davet eden Dernek Başkanı'ndan, Türkiye'den gelen tüm sanatçılara aynı şeyi yapıyorlarmış bunlar!
"Beyefendi" dedim, "Neden göz yumuyorsunuz buna, yazık değil mi, o kadar masraf edip sanatçı getiriyorsunuz, fiyasko olsun diye provake ediyorlar"
"Neşe hanım her defasında uyarıyoruz, yapmayın bu son olsun diyoruz, aynı şeyi yapıyorlar utanmadan"
"Değiştirin o zaman"
"Nasıl değiştirelim burası Almanya nın küçük bir kasabası, bunlardan başka grup ve ses düzeni yok ki"
"Tamam ağbi bir daha yapmayacağız diyorlar aynen devam"
"Bakın ben buraya Türkiye'den çıktım geldim, üniversite okuyan çocuklara burs vereceğiz dediğiniz için sadece masraf paramı istedim" dedim.
Boynunu eğdi ve "Bu son Neşe hanım" dedi.
"Değiştireceğiz bu sahneyi provoke edenleri"
Neyse halkın nabzını konuşarak, aralarda türkü okuyarak tuttuğum için alkış sesleriyle indim sahneden.
Bunu neden anlattım?
'Siyaset de sanat gibidir' sözüme örnek vermek için.
Sahnede halkla bütünleşmiş Sayın Ekrem İmamoğlu beyefendiyi sanatçı gözüyle izliyorum.
Halkla bütünleşmesi müthiş.
Konuşmaları doğal ve katıksız.
Projeleri inandırıcı (18 günde halk için yaptıklarını gördük).
Sahne hakimiyeti harika.
Sanatçı gözüyle söylersem tipik bir KÖROĞLU...
Destan yazıyor tüm mitinglerinde.
Halk bu güzel yüreği bağrına bastı, o da halkı bağrına.
Provoke etseler de bu sesi kesemediler.
Bolu dağlarında bu ses yankılanıyor, Bolu beyine rağmen.
Ne diyorum ben ya! Köroğlu'nda kaldım halâ.
Halk kahramanlarını iyi tanır, Türkiye'nin her yerinde namı yürür, duyulur.
İstedikleri kadar engel olmaya çalışsınlar, adamın ışığı var söndüremiyorlar.
O medyasız, mikrofonsuz bile sesini duyurur.
Halk kulak kabartmış o sesi duymuş bir kere.
'Caar cuuur' ses düzeniyle uğraşmayın.
Bu halk mağdur olmuş insanı gözünden tanır, alkışı bol olur..
O artık halkın nazarında KÖROĞLU.
Körün oğlu değil yani!
Halk kahramanlarını korur, kimseye yedirmez.
Bundan sonra ne yapsalar boş, değişmez.
Bu güçlü sesi kesemezsiniz.
Ses düzeniyle boşuna uğraşmayın.
O sahibinin sesi değil, kendi sesi.
Bu yüzden asla kısılmaz.
Sanat da siyaset de insan için yapılır.
Bence siyasete sanat dokunuşu, sanatçı duyarlılığı, perspektifi şart.
Sayın Ekrem İmamoğlu bir heykeltraş gibi geleceğimizi yontuyor, işliyor.
Çıkacak sanat eseri ne mi?
İnsan...
Bu yüzden bir nakış gibi, hoşgörüyü ve kavgadan uzak, ayrıştırmayan güzel bir dili işliyor Sayın İmamoğlu bu kirli siyasetin içine.
İnsan da olması gereken öz değerler de bunlar değil mi?
Az kaldı, bu değerleri isteyenler Köroğlu'nun yeni versiyonu, Pir Sultan gibi korkusuz, Sayın İmamoğlu'na sahip çıkacaklardır...
Yeter ki yarış hakkaniyetli olsun...
Sayın İmamoğlu aman deyim mikrofonuna sahip çık, sesini kestirme..
Montajı, kürtajı (röportaj demek istedi) bu millet çözdü.
Gerisi kolay...
Her şey çok güzel olacak...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.