Ak Partiiktidarda olmasına rağmen Ülkücü bir sarmalın içinde. Bir yandan Müttefiki MHP’nin isteklerine cevap vermeye çalışırken öbür taraftan gayr-ı resmi ana muhalefeti İYİ Parti’nin gadrına uğramamak için strateji geliştiriyor.

Üç yıl önceki Ak Parti gitmiş yerine bütün Gayr-i Milli ve Türki niteliklerden arınmış bir parti gelmiş.

7 Haziran’da  istediğini bulamayan Ak Parti, koalisyon görüşmelerindeki tavrı ile erken seçim veya seçimlerin yenilenmesi niyetini ortaya koymuştu. Bugün MHP ile Ak Parti arasında gerginliğe sebep olan Davutoğlu meselesi de koalisyon görüşmelerine dayanıyordu.

Ak Parti,1 Kasım seçimleri öncesi seçim propagandasında Milli ve Türki söylemlere ağırlık vermeye başladığında bir Profesör arkadaşım:

“Ak Parti bizim söylemlerimizi kullanarak Milliyetçi-Ülkücü Hareketin haklılığını ortaya koyuyor,” demişti.

Ak Parti,MHP’nin“Milli ve Türki Çizgisi”ne yaklaşırken MHP’de Ak Parti’nin çizgisine doğru bir eksen kayması gözlemleniyordu.

“Memleketi soyanların ensesinden nefesimizi eksik etmeyeceğiz” diyenlerin pilleri muhtemelen Bahçeli’nin 17:25’de duran saatine takılmış duran saat işlemeye başlamıştı.

Ak Parti’nin yeni söylem stratejisine karşı MHP ancak “Ama onlar devletin imkanlarını kullanıyorlar” savunması yapabilmişti. Ne ciddi bir seçim çalışması yapmış ne de Ak Parti’ye karşı söylem geliştirebilmişti.

Oysa 7 Haziran sonrası Bahçeli de Erdoğan gibi seçimlerin yenilenmesinden karlı çıkacağı hesabı yaparak daha ilk geceden koalisyon hesaplarında olmadığını net biçimde ifade etmişti.

Bahçeli’nin Can Dündar’ın;“MHP ne yaptı da büyüyor? sorusuna verdiği cevap;

“Muhalefette net ve sert duruyoruz da ondan…” biçimindeydi.

MHP 1 Kasım seçimleri öncesi “net ve sert muhalefeti” terk etti.

MHP’nin dış muhalefet tavrındaki değişiklik parti içi muhalefeti harekete geçirdi.

Can Dündar’ın sözünü ettiği tahteravallininkarşı  kefesine bu sefer parti içi muhalifler oturdu.

Bahçeli; Milli ve Türki söylemleri Ak Parti’ye kaptırırken koltuğu  muhaliflere kaptırma endişesine kapıldı.

Bahçeli, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma durumu ile karşılaştı.

Muhaliflerin baskısına  engel olamayan Bahçeli’yi 15 Temmuz Darbe girişimi kurtardı.

Bahçeli darbe girişimini önceden sezinlemiş olmalıydı ki  8 ay önceden 17-25 Aralık karşıtı söylemlerden vaz geçmişti.

Ancak Bahçeli “en iyi savunma taarruzdur” düşüncesi ile muhaliflerini Darbe Yanlısı göstererek üste çıkmaya çalıştı.

Bu arada üzerine kül serpilmiş Başkanlık Sistemi’ni “devletin bekası için” gündeme getirdi. Kongre sürecinde Ak Parti’nin hukuki desteğini almış olan MHP, bu sefer siyasi destek alma fırsatı da yakalamış oldu.

Bu ittifakta karlı çıkan kim olacak? 1991 Üçlü İttifak’ı büyük ortağa yaramıştı. O zamanki şartlar “inananları” ittifaka zorlamıştı. Şimdi ise devletin ve milletin beka sorunu var. İttifak beka sorununa çözüm olacak mı?

Dün mecliste idim. MHP’nin Muğla Milletvekili Mehmet ERDOĞAN ile Osmaniye Milletvekili Ruhi ERSOY ile sohbetimiz oldu. Sohbette MHP’nin Ak Partiile ittifakının milli sonuçlarını konuştuk. Mehmet ERDOĞAN; “İttifak öncesi açılım sürecinde PKK’nın dağa çıkardığı insanların sayısı 5.000 iken ittifak döneminde 75’e inmiştir: MHP olmasaydı Ak Parti yüzde 30 ile başkan seçecekti. Şimdi yüzde 50’yi aşmak gerekiyor. Başkanlık Sistemi kanununu biz yazdık”, diyerek siyasi gündemi belirlediklerini ifade etti.

1991’de yapılan seçim ittifakı; “inananların ittifakı” olarak gerçekleşmişti. O zaman iki partinin ismi farklı idi.Buna rağmen  her ikisi de fikri çizgilerini aşağı yukarı koruyor. Başarılar dilerim. Kısa vadede MHP kaybedecek gibi görünüyorsa da uzun vadede hem devlet, millet hem de MHP kazanacaktır. Buna inanıyorum veya inanmak istiyorum.