Okul yolunda yaşlanmak...
"Eski Türkiye" ile Yeni Türkiye'yi (bu tanımlama bana ait değildir genelde Türk milletini zamana, mekana inançlara kökene göre ayıranlara aittir.) kıyaslamanın birçok yolu var: İnsan hak ve hürriyetleri, bireylerin nüfus oranına göre işledikleri suçlar, eğitim seviyesi ve kalitesi, Türk toplumunun geleceğe güvenle bakıp bakmaması, adalete olan güven ve yakın uzak komşularımızla ilişkilerimizin boyutu kıyaslamamıza yardımcı olacak unsurlardan bazılarıdır.
Bir eğitimci gözüyle eğitimin dününe ve bugününe baktığımız zaman bugün her kademedeki eğitimde kalite yönüyle içler acısı bir durumdayız. Ulusal ve uluslararası sınavlardaki sonuçları incelediğimizde eğitimin kalitesinin her geçen gün yerlerde süründüğünü görürüz. Üniversitelerin çokluğu ile övünenler üniversitenin insanın hayatını kazanmada yetersiz olduğunu açıkça görür. Önceleri üniversite bitiren iş bularak veya iş kurarak hayatını kazanıyor, ailesine ve milletine yardımcı oluyordu. Günümüzde bir üniversite bitiren iş bulamıyor. Belki iş bulurum diye ikincisi yetmedi üçüncüsü o da olmadı yüksek lisans, doktora derken yaş kemale eriyor. Artık iş bulsa bile kendisinde çalışacak ne fiziki güç ne de psikolojik güç bulabiliyor.
Sokaklar birkaç üniversiteyi bitirmiş; doktora, mastır yapmış, iş bulamayan; işe yaramayan yaşlı adaylarıyla doluyor. Bunun yanında Türkiye'nin en kaliteli üniversitesini bitiren gençlerimiz hayatlarını idame ettirebilmek için yabancı ülkelere göç ediyor, Kendi ülkesinde aşa işe hasret bize derman oldu gurbet diyerek sevdiklerini, anılarını, geçmişlerini buruk bir şekilde terk ediyorlar. Ne acı. Ancak dâhiyane çocukları var bu milletin. (Modaya uyarak Türk milleti demedim zati muhteremler kızmasın diye) Bu anlı şanlı evlatlarımız okula gitmeden gitmiş gibi yaparak bir sahte diploma uyduruyorlar. Bunlara her türlü kapı sonuna kadar açık. Milyonlar bir işe muhtaçken bu değerli, yerli ve milli vatan evlatları dört, beş işten maaş alarak okul müdavimlerine okudunuz da ne oldu? Diyerek dalgalarını geçiyorlar. Tabii okumaktan uyuşuk, buruşuk kitap kurtları bu dahi çocukların lüks arabalarına, villalarına, yatlarına kısacası çalışmadan kazandıkları servetlerini görünce hasetlerinden çatlıyorlar(!) Bir de diploma çok önemliymiş(!) gibi Allah’tan korkmadan diplomanız nerede, demezler mi? Tabii hak ettikleri cevabı da anında alıyorlar: İspat et ulan! Çünkü biliyorlar ki hırsızlığın, yolsuzluğun ispatı çok zor. İspat etseler bile ikinci hamlede tuş olmaları kaçınılmaz. Karşılarında devasa bir güç başlar sorgulamaya “Yoksa siz FETÖ’cü müsünüz, PKK’lı mısınız, dış güçlerin maşası mısınız?” Okul, kitap insana demagoji, karalama, yaralama öğretmediği için sus pus. Sus pus olmayanlar da üçüncü fasılda aylarca kodes, sorgusuz sualsiz… Yalınız kodese atılan bu bahtsızlar orada da uslu durmuyorlar başlıyorlar kitap yazmaya. Tabi bazıları da anlıyor dünyanın kaç köşe olduğunu, köşenin nasıl dönüldüğünü? Çıkınca televizyon kanallarında arzu endam ederek başlıyorlar kalemlerinin kirasını almaya, alanda memnun veren de memnun. İşte böyle aklı başına gelince “Pardon, evine dön.” Elbette eve dönünce anne, baba, kardeşler gelen suçluyu görünce (hakkını arayanlar, hak gasp edenler tarafından hep suçlu görülmüştür) Allah’a şükür aş iş önemli değil yeter ki gözümüzün önünden gitme diye bayram ederler. Böylece herkes memnun ve mutlu…
Kimisi yalılarda, yatlarda yaşarken milyonlar da yaşıyormuş gibi yaparak aynı gemide meçhule yol alıyor...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.