Okullar açılırken
Bir ülkenin eğitim sistemini yazan MEB ile uygulayıcılarını, yani okul müdürleriyle öğretmenlerinin kafalarındakini; yönetmelik, yönerge, müfredat, mevzuat, kanun, genelge, e-Okul, inceleme veya soruşturma ile yok edemezsiniz.
Disiplinli ve adil örgütler, çalışkan ekipler, sosyal yönü gelişmiş bilgili ve cesur yöneticiler ile okuyan, yorumlayan, dinleyen, sistemin parçası olduğunun farkında olan ME Bakanlığı'nın olumsuz uygulamalarını sorgulayabilen cesur ve entellektüel müdürler ve öğretmenlerle çözebilirsiniz.
Yani sistemi yürütenler ile sistem kuranları işin içine almadığınız zaman, sistem bir şikayet merkezi olur ve ilk şikayetçiler müdürler ile öğretmenler olur. Stresli ve öğrencilerin öğrenme kaygısı içinde olan; öğretmenler, öğrenciler ve velilerin kafasındaki soru işaretlerinin çözümü, okul yöneticilerince gerçekleşir. Tüm ölçeklerdeki krizleri, sorunlar büyümeden çözme görevi liderlerindir. Hiç bir yönetici/lider, krizden ve sistemden şikayetçi olamaz. Oluyorsa, bulunduğu makamı derhal terketmelidir. Ağlama zamanı değil, çözüm üretme zamanını kabul edenler, nitelikli ve barışçı eğitim seferberliğini başlatmış olurlar.
Bilişim, yönetişim ve etkileşim çağında, hala MEB günübirlik çağa uymayan kararlar alabiliyor ve örgütlü gibi görünen eğitimciler susuyorsa, örgün eğitimde ezber ve işkence gibi ödevler devam ediyor, açık öğretim okulları tercih ediliyor, merkezi ve popüler okullarda öğretmenlerin bir çoğu etütlere ve özel derslere öğrenci, yayın pazarlayabilecek kadar basitleşiyorsa, derslerde uyuyor ve “alın topu oynayın” diyerek, dedikoduyla kahve keyfi yapıyorsa, dünyaya geldiği günden itibaren bütün bilgileri e-Devlet ve e-Okulda olan öğrencilerden sadece TC numarası istenmesi gerekirken, okula kaydı İçin onlarca belge isteniyorsa:
• Nüfus cüzdanı fotokopisi.
• Veli nüfus cüzdanı fotokopisi.
• 4 adet vesikalık fotoğraf.
• 4 top A4 kağıdı.
• Kağıt havlu, sıvı el deterjanı.
Bütün bunlara, Milli Eğitim Müdürlükleri sessiz kalıyorsa; MEB, acayip günübirlik kararlar almakta, imam aramakta, kızların okullarını ayırmak İçin zemin hazırlamakta ve emir dayatarak, eğitim öğretimi komediye çevirmekte haklıdır.
"Yapılanlar, böyle eğitim sendikalarının, yöneticilerin ve öğretmenlerin başından fazladır." diyeceğim de. Nitelikli olan öğretmenlere, 21 milyon öğrenciye ve ülkeme kıyamıyorum...
"Emanetine sahip olanlara teşekkür etmeyi, olmayanlara hesap sormayı bil. Yönetmelik, yönerge ve insanlık öyle diyor..." deseydi!..
2023 yılında ve bu halimizde; böyle listeler ve fuzuli işlerle uğraşmasaydık.
"Yaz tatilini nerede geçirdin?", "Baban/annen ne iş yapıyor?" gibi sorular ile "Çocuğunuz zeki, ama çalışmıyor!", "Beslenme çantanızda, ... olacak!", "Okuma bayramı yapacağız ve erken okuyanlara kırmızı kurdela takacağız.", "Sınıfın yıldızı" ... gibi akılları zorlayıp, ruh sağlığını bozan sözler, TC devletinin de imzasının bulunduğu, "Uluslarası Çocuk Hakları deklarasyonu"na göre suçtur, söylemekten uzak duralım...
Kişilik gelişim süreçlerindeki olumsuz yaklaşımlar, ilerleyen zamanlarda ciddi olumsuzluklar ile birlikte, ruh sağlığını bozan izler bırakmaktadır.
Ayrıca; zeka testi, çok ciddi bilimsel veriler, akademik sorular, bölgesel ve okul farklılıkları, beslenme, sağlık, ekonomik durum, soya çekim gibi onlarca kuramı içinde barındırır. Zeka sınıfı yaratılırsa. kompleksler oluşturulur ve vahim sonuçlar ortaya çıkar. Her okulda, asla ve asla aynı sonuçları alamayız.
“Bir ULUSUN gerçek KURTULUŞU, ancak ‘EĞİTİMLE’ olur. Mustafa Kemal Atatürk.
Zeka sınıfları yerine, zeka farklılıkları olan çocuklar sınıfı açarsak, müfredattaki konuları pedagojik bir dil ile aktararak, seviye farklılıklarını azaltabiliriz. Çoklu zeka süreçlerini bilimsel değerlendirebilirsek, küstürdüğümüz ve okuldan nefret eden çocuk yerine, bilim üreten çocuk yetiştirebiliriz. Bırakalım “kreatif (yaratıcı) zekayı” çocuk süreçlere yayarak keşfedebilsin.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.