Ömrümüzü yediniz
AKP hayatımıza yirmi yıl önce girdi.
İddialı bir partiydi. Özgürlükleri genişletmeyi, yoksulluk, yolsuzluk ve yasakları ortadan kaldırmayı vaat ediyordu.
Aradan geçen zamanda yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar AKP’nin rozeti oldu.
Bu yirmi yılda neler gördük.
Hoca efendileri ile aynı yolda yürüdüler, Biz Fethullah alçağına “şerefsiz” derken onlar “hoca efendi” diyorlardı. 15 Temmuz kalkışmasından sonra baktık ki bizim saflarda yer aldılar.
Besledikleri karga gözlerini oymaya başlamıştı.
Akılla çıkar bunlarda yer değiştiriyor. Çıkarlarına uygunsa akla gerek yoktu. Çıkarlarına ters düşünce “ne istedilerse verdikleri” düşman oluverdi.
Benim yaşım elliyi geçti. Kitaplarımı yazıyorum, yayınlıyorum. Uzmanlığım gereği danışanlarımla görüşüyorum. Ben AKP yokken bu hayatta bir “şey”dim. Olmaya da devam edeceğim.
Ama başka bir derdim var, o da bu toprakların gençlerinin özgürce yaşamaları, kendilerini ifade etmeleri.
Humeyni rejimine bir adım kaldı.
AKP tekrar iktidara gelirse bu ülkenin sokaklarında “ahlak polisi pastarların” gezmeyeceğini kimse garanti edemez ve bu boş bir iddia da değildir.
İstanbul sözleşmesini yasa dışı olarak yürürlükten kaldıran, Hüda Par ve yavru Erbakan’la ittifak yapan bir partiden başka bir tavır beklenmez.
Bu ülkenin gençleri, çocukları ne yazık ki başka bir iktidar görmediler. Bu da bizim ayıbımızdır. Bize ne kadar hesap sorsalar yeridir.
Bu ülkede eline kalem alanlar bir cümle yazarken üç kere düşünüyorlar.
Yüreğini eline alanlar eleştiri yapıyor, bir kısmı da tutuklanıyor.
Hapishaneler düşünce suçlularıyla dolu.
Gençler festival yapmak istiyor, festivaller yasaklanıyor.
Gericiliğin bu denli pervasızca yaşandığı bir dönem bu ülkenin tarihinde yaşanmamıştı.
Bu ülkenin evlatları geleceklerini yurt dışında aramaya başladıysa alarm zilleri çalıyor demektir. Her karışından bereket fışkıran bu toprakların yeniden kurucu değerlere dönmesi gerekiyor. Kadınların ve gençlerin söz sahibi olacağı bir ülkeye ihtiyacımız var. Bu ülke ne çektiyse 70 ve üzeri yaştaki erkek siyasetçilerden çekti.
Sovyetler'de Polit Büro üyeleri ve genel sekreterler ölmeden görevden ayrılmazlardı. Bu hastalıklı geleneği kendimize kopyaladık. Bu yüzden siyaset alanımız kötü çocukluk geçirmiş, narsistik kişilik bozukluğu olan ve hayata “kavga ederek güç edinme” tavrıyla bakan adamlardan geçilmiyor.
Bizim kadın özenine, gençlerin ufuklarına ve hayallerine ihtiyacımız var. Yaş almış erkek siyasetçilerin tecrübeleri değerlidir. Onların yeri icra makamı değil, danışmanlık makamı olmalıdır. Nefs kökenli siyaset anlayışını bu topraklardan silinmesi gerekiyor ancak bu çok kolay olmayacak.
Değişim için sosyal medyanın yankı odalarında zaman kaybetmemek gerekiyor. Bildik mahalleler, bize yakın esnaf yerine, düşüncelerimizi paylaşmayan insanlara dokunmak zorundayız. İkna etme ihtimalimiz düşük, çünkü bize yapışan “körü körüne destekleme” kültürümüz var. Ama doğru iletişim yönetmeleriyle denemek zorundayız.
15 Mayıs sabahı bu ülkenin güzel ve özgür bir ülkeye uyanmasını istiyorum.
Düşüncelerini (hakaret olmaksızın) ifade edenlerin hapse atılmadıkları bir ülke düşlüyorum.
Gençlerin konserlere gidebildiği, tesettürlüyle mini eteklinin uzlaştığı bir ülke düşlüyorum.
Kadınların ikinci sınıf vatandaş olmadığı, katledilmediği bir ülke düşlüyorum.
Köy Enstitüleri'nin günümüze uyarlanarak tekrar kurulduğu, köy okullarının açıldığı bir ülke düşlüyorum.
Cumhuriyetin yüzüncü yılında Atatürk kokan, ilkelerin ve kurucu değerlerin anayasa kadar önemli ve öncelikli olduğu bir ülke düşlüyorum.
Atatürk’ü düşlüyorum...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.