PANORAMA
"Milliyetçi Hareket Partisi 1999 seçimlerinden zaferle çıktığında hepimiz tarifi imkansız sevinçlere gark olmuş,adeta zafer sarhoşluğu içerisine girmiştik. Kolay değil, yıllardır hayali ile yanıp tutuştuğumuz ''milli devlet güçlü iktidar idealimizin'' ,''Turan sevdamızın'' gerçekleşmesi yolunda çok ciddi bir merhale geçilmiş , partimiz çok güçlü bir şekilde meclise girmişti. Sayın genel Başkanımızın meclis aritmetiğini hiçe sayarak yaptığı ANAP ve DOĞRUYOL dinlensin açıklamasını bile o heyacanla okuyamadık. Rahşan Hanım'ın kendi karakterine(!) yakışan açıklamaları canımızı yaksa da genel başkanın bir bildiği vardır diyerek katlandık.Çünkü Ülkücü Hareket'in iktidar olmaya , devlette kadrolaşmaya , kendi burjuvazisini meydana getirmeye gerçekten ihtiyacı vardı ve biz bu taviz ve manevralar bunlar için yapılıyor diye düşünüyor ve yönettiğimiz teşkilatları teskin ediyorduk.Bu arada da hükümetimiz ''uyum içinde çalışıyordu''.Rahşan Hanım yine karakteri(!) gereği bir sürü sapık, katil ,cani, vatan ve millet düşmanı hainin de aralarında bulunduğu pek çok suçlu kapsayan bir af yasası getirdi gündeme. Karşıydık tabi çünkü canı yanan bizim insanımızdı, biz bazıları gibi sırça köşklerde yaşamıyorduk. Halkın tam içinde sokaktaydık.Af tasarısıyla ilgili halkın ettiği küfürlere biz muhataptık ve de ortak... Ve hükümetimiz uyum içerisinde çalışıyordu...
Afla ilgili görüşmeler yapılırken bir MHP milletvekili Ali GÜNGÖR çıkıp ülkücü tabanın hissiyatına tercüman oldu meclis kürsüsünden ve anında atılıverdi partisinden .Sanki o gün biz de ihraç edilmiş gibi olduk ama zararı yoktu , sonuçta ''Hükümet uyum içerisinde çalışıyordu''. Bu arada Çin Devlet Başkanı Zemin'e 'hani şu Doğu Türkistan'da Uygurları katlettiren adam' devlet nişanı vermeleri falan zaten görmüyorduk önemli olan hükümetteki uyumdu.
Apo kod adlı teröristin idamı meselesi gündeme geldiğinde MHP kendinden beklenildiği üzere idamın infazını istedi ama diğer tüm siyasi teşekküller ağız birliği içinde karşı durdular buna ve genel başkanın tüm çabalarına rağmen idam '' terör suçları ve yakın savaş tehdidi dışında da olsa '' kaldırıldı Türk Ceza Kanunundan. Türk Milleti'nin bizden en büyük beklentisi olan aponun idamını da başaramamıştık ama hükümetimiz hala uyum içinde çalışıyordu.
Nihayet cumhurbaşkanlığı seçimi geldi gündeme ve biz yavaş yavaş anlamaya başladık bazı şeyleri . Evet MHP cumhurbaşkanlığını alacaktı,almalıydı. Zaten sloganımız da bu değil miydi ''Devletin başına Devlet gelecek!''. Devlet Bey aday olmadı şaşkındık,Sayın Sadi SOMUNCUOĞLU aday olacağını açıkladığında bir MHP milletvekilinin saldırısına uğradı. Biz teşkilatlarda yetiştik, biliyorduk ki bu olay Cemal ENGİNYURT'un yapacağı iş değildi. Herhalde genelbaşkan bürokrasiden bir ülkücü ağabeyimizi aday yapar dedik ama aday olarak karşımıza Ahmet Necdet SEZER ÇIKTI ki tam bir fiyaskoydu bizim için, ha bu arada hükümetimiz uyum içindeydi...
Ahmet Necdet SEZER'in özel yetkisini kullanarak kimleri ceza evinden kurtardığını merak edenler araştırsın.Yaptığı açıklamalar ve Türklük ve İslam'a bakışı ise herkesçe malumdur.
Ve bir gün Kocayayla'da bozuldu uyum , genel başkan seçim dedi ve seçimin sonucunda on küsur yıldır ülkenin, cumhuriyetin ,Türklüğün, İslam'ın başına bela olan AKP iktidarı geldi yerleşti tepemize. Önce milli görüş gömleğini çıkarıp kardinal cübbesi giyen Tayyip Efendi sonra tüm değerlerimizi ve her türlü milliyetçiliği aldı ayakalarının altına . Kendi zenginliğine zenginlik katmakla kalmadı, çoluğu çocuğu ,hısmı akrabası, yanı yandaşı karunlaştı adeta... Tüm devlet kadrolarına nüfuz ettiler maarifinden emniyetine, maliyeden istihbaratına kadar.
Fakat bana göre birde hata yaptılar cumhurbaşkanını halk seçsin diyerek ki bu onları durdurmak için bir fırsat olabilir eğer tüm ''milli duyarlılığı olan '' teşekküller ortak bir aday etrafında birleşirse. Ve bence bu isim bellidir: Balkanlardaki Türk geri çekişini yaşayan bir ailenin evladı,ÇİLLER Hükümeti'nin dirayetli iç işleri bakanı,28 Şubat döneminin hem gerçek mağduru hem kahramanı,MHP'lisinden CHP'lisine,Saadetlisinden AKP'lisine tüm vatandaşın sevdiği ve saygı duyduğu ciddi, karalı ve nezaketli bir meclis başkan vekili; devlet tecrübesi ile halk insanı olmayı,geleneğe bağlılıkla moderniteyi şahsında cem edebilen usta siyasetçi Sayın Meral AKŞENER.
Ya da Sayın Devlet BAHÇELİ. Ama mutlaka bir MHP'li...
Yoksa tarih tekerrür etmeye ve Türk Milleti kaybetmeye devam edecek." demiştim cumhurbaşkanının ilk kez halk tarafından seçildiği 2014 yılında!.. Maalesef Sayın Bahçeli ve Sayın Kılıçtaroğlu "çatı aday" diyerek AKP ve fetö gibi Siyasal İslâm tandanslı Ekmeleddin İHSANOĞLU'nu çıkardılar karşımıza ve kimimiz öyle kimimiz böyle ama çoğumuz "kerhen" oy verdik "Ekmel" Bey'e ve sonuç yine hüsran oldu malûmunuz.
MHP de yaşanan, yaptırılmayan kongre sürecinin ardından nihayet Türk Milleti liderini buldu!.. Değişimin ana gücü dediği, Tomris Hatun lâkabını taktığı ve AKP ve Tayyip ERDOĞAN'a karşı alternatif olarak gördüğü Meral AKŞENER'in etrafında birleşti ve İYİ Parti'yi kurdu!
Evet İYİ Parti'yi Türk Milleti kurdu ve bize bir görev verdi: Vatanını, milletini seven; millî ve manevi değerlere bağlı en azından saygılı; parlamenter demokrasiden yana, emperyalizme ve tek adam rejimine karşı olan herkesi İYİ Parti çatısı altıda, Meral AKŞENER'in liderliğinde birleştirerek on beş yıldır ülkeyi kötü yöneten AKP iktidarına son vermek! Ülkeyi laik, demokratik hukuk devletine; halkı huzur ve güven ortamına, adalete, doğru düzgün bir sağlık sistemine; adil vergi düzenine, sağlıklı çalışma yaşamına, yaşanabilir ücret politikasına velhasıl kelâm "İYİ" bir Türkiye'ye kavuşturmak!..
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.