Radyo anılarım
Neşeee, oku kızım ben buradayım. TRT Ankara Radyosu 1981 senesinde yetiştirilmek üzere ses ve saz sanatçısı imtihanı açmıştı. O dönemde Ankara Radyosu çocuk tiyatrosundan bir kız arkadaşım olur olmadık her yerde avazım çıktığı kadar bağırarak şarkı-türkü okuduğum için, radyonun yetiştirilmek üzere ses sanatçısı sınavı olduğunu söyledi.
O zamanlar lisedeyim iyi bir talebe değilim elbette aklım siyah beyaz televizyonlarda izlediğim ip gibi bir hizaya dizilerek, arada solo yapılan yurttan seslerde. Okulda hocam rahmetle andığım Ayfer hanımın eşi Feruzan bey çok sesli koroda. "Hocam" dedim "Edebiyatım güçlü ama belli ki ben sanat peşinde koşacağım Ankara Radyosu sınav açtığında bana bilgi verir misiniz?"T
"Tabii" dedi "Senin için de hayırlısı bu olur. Sesin çok iyi değerlendir. Ben eşimden öğrenirim.."
Ortaokuldan itibaren mutad okuldan kırıp kendimi radyonun önünde buluyorum. Kafama taktım bir kere kaçışı yok ille olacağım. Bir keresinde TV'den izlediğim sesine hayran olduğum Tuğrul Şan ağabeyi radyoda gidip bulmuştum. Üstümdeki önlüğü görünce; "Bu böyle olmaz okuldan kaçıp gelme, söz okulunu bitir ben seni sınavlara hazırlayacağım."
İşte o gün hayaller kurmaya başlamıştım. Elimde mikrofon, sahne aldığım geniş kitlelerin kesilmeyen alkışları ve sahneye atılan canım çiçekleri. "Yaşaaa" seslerini her gece olmasa da rüyalarımda görmeye çoktan başladım.
Sınav açıldığını öğrenir öğrenmez, evde kimseye haber vermeden Ankara Radyosu'nun önünde buldum yine kendimi.
Tuğrul Şan ağabeyi yakaladım, "Söz vermiştiniz beni çalıştıracaktınız" dedim. "Tamam" dedi "Sözümün arkasındayım."
Bir gün tespit ettik eve gelip çalıştıracak. Annem o ara devlet memuru ablam evde anne gibi. "Abla" dedim "Bir poaça falan yapabilir misin, kek mek! Tuğrul Şan ağabey gelecek de." Hazırlıklarını yaptı sağolsun heyecanla evde bekliyoruz.
Dayanamayıp aşağı indim caddenin başında bekliyorum. Baktım yokuş aşağı o uzun boyuyla yavaş çok yavaş adımlarla iniyor.. Koştum gözlerime inanamıyorum geliyor yaa geldi valla. "Söz verdiğim gibi yıllar sonra geldim bak" dedi. Çay ve ikram faslından sonra bana kendisinin çok iyi icra ettiği Adana Türküsü Varıp neylemeli sılayı gayrı türküsünü çalıştırdı sağ olsun. Ve dedi ki; "Bunu güzel okursan ikinci türküye gerek duymazlar çünkü çok tizleri olan bir türkü" diyerek gitti. Sınav günü geldi çattı elimde numaram radyonun altında geniş müracaatın önünde sıramı bekliyorum. Yanımdaki sanatçı adayları geneli halk evlerinden yetişmiş ellerinde notalar çalışıyorlar. Eyvah dedim bir ben bodoslama gireceğim sınava elimde tek atımlık ezberlediğim bir türkümle. İkinciyi deseler Arı vızz vız vızzz okuyacağım sanki. Sıra bana geldi can bölmede yan yana oturmuş jüri...
Yaşar Aydaş, Erkan Sürmen, Mustafa Özgül, Serbülent Yasun. "Hadi bakalım bize ne okuyacaksın?" dediler. Gözlerimi yumdum amanın bir duygulu okumaktır anlatamam "Varıp neylemeliiii sılayı gayrııııı.."
Aldım başımı gidiyorum neden sonra gözlerimi açtım saz sanatçısı rahmetli Şinasi Cihan uyarıyor beni. "Tamam tamam" diyorlar sesini fazla zorlama. "Şimdi gel buraya" dediler camın öte yakasına, koca kapıyı zorlayarak içeri girdim. Sevgili hocam Erkan Sürmen ritm duygumuzu ölçecek. Parmağını masaya yapıştırarak hazırladı kendini, elindeki kurşun kalemle. "Hazırım hocam" dedim. Tık tııık tık tık tıııık tık. Tıktık da tıktık, masaya vurup duruyor "sıra sende" diyerek. Yaptım elbette ama giderek zorlaştırıyor bu tık tıkları giderek uzuyor bu tık tıkların sayısı. "Tekrar eder misiniz" hocam deyince aynısını yapamadı daha kolayına kaçtı. Kaçar mı benden hemen yaptım. Jüri beni tepeden tırnağa süzüyor. Siyah pantolon siyah ceket beyaz gömlek saçlar siyah ve fönlü, hafif bir göz makyajı iyi görünüyorum yani ilkokul öğretmeni gibi. "Tamam bitti" kızım dediler "Çıkabilirsin..." Çıktım ayaklarımın bağı çözüldü heyecandan. Müracaatta sonradan birlikte çok konserlere gittiğimiz müracaat memuru Kelle Yaşar abi "Bir hafta sonra listeler asılır gel bak" dedi.
Zamanını geçirme üç aşamalı bir sınav bu. Rahmetli Yaşar abiye sonradan neden "Kelle Yaşar" dediklerini öğrendim.
Sanatçıyı okutan sazın yanında, çalıyor gibi yapan kişilere kelle diyorlarmış. Adımı kazananların listesinde görünce mutluluğumu anlatacak kelime yok. İlk aşamayı atladık iki üç .Sonunda kazandım sıra anneme söylemekte haberi yok henüz. Staj var yetiştirileceğiz nota, solfej, halk edebiyatı falan. Anne dedim radyo sınavlarını kazandım ben sanatçı olacağım kesin ve son kararım. Şaşırsa da sevindi bu arada hayat ışığım annemin sesi de çok güzeldir. Neden söylemedin ki dedi şimdi anlıyorum heyecanını Bilseydim destek olurdum.Ablam da tembih ettiğim gibi söylememiş bu iyi..
Yıllar Sonra eğitim ve sınavlar bittiğinde ilk halk karşısında sanatçı imtihanım. Bilirsiniz radyoda hafta sonu özel eğlence programları vardı.
Sevgili dostum Handan YÜNEY davet etti dört türkülük bir repertuar yaptım. Gün geldi çattı. O dönemler 12 Eylül darbe sonrası1982 83 radyo çok sıkı korunuyor. Genel müdürümüz asker kökenli. İki davetiye verdi daha fazla getirme seyirci almazlar dedi Handan. Anneme davetiyeyi verdim, anne dört kişilik fazla getirme içeri almazlar dedim. O ne tüm sülale komşular müracatta. Ne yaptın anne nasıl gireceksiniz içeri. Sen bana bırak dedi..
Programın şefi Yaşar Aydaş hocam.
Provalar bitti adım anons edildi, selam vererek içeri girdim ama aklım annemde girebildiler mi diye. İlk iki türkümü gözlerim kapalı okudum alkışımı aldım. Hareketli türkülerde sıra ben radar gibi loş salonun katlarını tarıyorum yüzümde spotlar ışıkları göremiyorum ortalığı. Birden Yaşar Aydaş hocam giriş verince dondum kaldım, giremedim türküye. Sonra yıllar sonra unutulmayan hatta Hollanda'ya konsere gittiğimde bir programda anlattığım bu anıyı duyunca, gözlerim o günkü gibi yaşardı.
Dedim ki sevgili seyircilerim aranızda annemi göremiyorum heyecan yaptım daha bu benim ilk konserim. Anneciğim neredesin?
Annem üst katta en arkada sağ köşeden ayağa kalkıp şu unutulmaz, hayatta unutmayacağım özlü sözü etti. "Neşeeee kızım buradayım yavrum, heyecan yapma oku. Biz buradayız içeri aldılar bizi Merak etme türkünü oku sen."
Okuduğum türkülerden daha çok bir alkış salonda ki sormayın gitsin. Stüdyo yıkılıyor alkıştan. Hem gülüyorlar, hem alkışlıyorlar. Sazlar sazlarını yere bırakıp gülüyorlar kahkahalarla. Yaşar hocam gözleri büyümüş (şokta tabii) donmuş vaziyette elleri yönetiyor gibi hafif yanlarda bana bakıyor. Tamam o zaman dedim sevgili izleyicilerim değerli konuklarımız yeniden başlıyoruz.
Hazırmısınız. Sanki yıllardır sahnedeyim amanın bir özgüven patlaması bende..
Hey heeeeey potinimin bağına, düştüm gönül ağına. Yinile bir yar sevdim o da gelişmiş çağınaaa. Dalları bastı kiraaaaz..
Bir Alkış, bir tufan aman da aman. Sonrası ayda bir konser benden. Bu alkışın üzerine programın gediklisi oldum. Handancığım en çok davetiyeyi bana verdi korkusundan.
Annemi de konser öncesi sülalemle birlikte odasında gözünün önünde tuttu. En baş köşeye oturtarak. İşi garantiye aldı nolur nolmaz.
Her an "Neşeeeee ben buradayıııım oku kızıııım" diyebilir belli mi olur..
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.