Resul kimdir, Nebi kimdir?
Bugün köşemi; Emekli öğretim görevlisi sayın Fethi Çavdar'a ayırdım.
"Son zamanlarda bütün dünyada olduğu gibi, Ülkemizde de din olgusuna kayıtsız kalan insanların sayısı artmaktadır. Bunun birçok sebebi yanında özellikle Ülkemiz'de, kendilerini İslâm konusunda otorite sayan bazı kişilerin yaptıkları akıl dışı ve vicdanları rahatsız eden beyanların ve uygulamaların rolü büyüktür.
Bununla birlikte din olgusu, özelde İslâm Dini ve inançları Müslümanların hayatlarında hâlâ çok büyük bir yere sahiptir. Öyleyse önemli olan bu inançların sağlam temellere oturtulması, varsa hatalı kısımlarının ayıklanmasıdır. Bunu yaparken de hareket noktası Kur'an olmalı, "Biz eskilerimizden böyle gördük" anlayışının arkasına sığınılmamalıdır. Zira bu anlayış, Bakara Süresi 170. Ayette ve birçok başka ayette tenkit edilmektedir.
Büyük Mehmet Akifin dizelerinde ifade edilen ilkeye sadık kalınmalıdır:
"Doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp ilhami,
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâmı" anlayışından uzaklaşılmamalıdır.
Biraz derinlere inildiğinde görülmektedir ki, geleneksel öğretiye dayanan inançların içinde maalesef doğru bilinen bazı temel yanlışlar vardır. Öyle ki bu yanlışların birçoğu, "Bunca âlim bilemedi de siz mi biliyorsunuz" anlayışı ile üstleri örtülebilecek gibi de değildir.
Örneğin Resul-Nebi ayırımı bunlardan yani doğru bilinen yanlışlardan biridir ve çok önemlidir. Önemlidir çünkü önemli olmasaydı Yüce Allah Kur'an-ı Kerime'de bazı ayetlerde resul, bazı ayetlerde de nebi diyerek bu ayırımı yapmazdı. Dikkat edilmesi gereken bir bilgi şudur: Kur'an'nın hiçbir yerinde nebiye itaat emredilmemişken itaat daima resule istenmiştir. İlgili ayetlerin tamamında Yüce Yaradan, "Allah'a ve Resul'e itaat edin" diyerek kendisi ile birlikte resule itaat istemiştir. Buna karşılık hiçbir ayette "Nebiye itaat edin" emri geçmez.
O halde mutlak surette itaat etmemiz ve örnek almamız istenen resul kimdir ve itaat mecburiyeti konulmayan nebi kimdir? Bu tespitin ve ayırımın doğru olarak yapılması hayatî öneme sahiptir.
Bizim meallerimizde, ayetlerde geçen resul ve nebi kelimelerinin ikisi de "Peygamber" olarak tercüme edilmektedir. Peygamber kelimesi Türkçe olmadığı gibi Kur'an'da da yoktur. "Resul" de, "nebi" de peygamber olarak tercüme edilince ayırım ortadan kalkmakta ve anlam karışmaktadır.
Geleneksel anlayışta, "Kendisine kitap verilenlere resul, kitap verilmeyip önceki resullerin hükümleri ile amel edenlere nebi" denir ki bu anlayış Kur'an'a göre tamamen yanlıştır. Çünkü Bakara Süresi 213, Al-i İmran 81 ve En'am 89 Ayetlerde nebilere de kitap verildiği açıkça ifade edilmektedir.
Kısaca ifade etmek gerekirse, nebi haber alan, resul ise aldığı bu haberi tebliğ edendir.
Pratiğe dökersek, Hz. Muhammed vahiy almaya başladığı 40 yaşından itibaren vefat edinceye kadar Nebi Muhammed'dir.
Aldığı vahyi tebliğ etmeye başladığından itibaren de Resul Muhammed'dir. Yani aldığı vahyi tebliğ ederken resul, diğer zamanlarda, günlük hayatında nebidir.
Resul, aldığı vahyi tebliğ ederken yanılmaz ve hata yapmaz, çünkü Allah'ın koruması altındadır. Günlük hayatında nebidir ve günlük hayatı yaşarken hata yapabilir. Çünkü ayetlere göre O da bir beşerdir ve her beşer gibi yanılabilir, hata yapabilir. Örneğin, Hz. Muhammed'in Medine'ye hicret sonrasında hurmaların aşılanmasında veya bir savaşta askeri yerleştirmesinde olduğu gibi. Nitekim, Abese Süresi 1-10 Ayetlerde ve Tahrim Süresi 1. Ayetinde, hatalı davrandığı gerekçesiyle Allah Nebi'yi uyarmaktadır. Halbuki hiçbir ayette Resul'e uyarı yoktur, çünkü resulün yanılması, hatası olmaz.
O halde itaat, Allah'ın korumasında olarak ayetleri tebliğ eden ve yanılma ihtimali olmayan resuledir, günlük hayatında yanılma ihtimali olan nebiye değil.(Nitekim, Kur'an'da ismi geçen tek sahabı olan Zeyd'in, Hz.Nebi'nin Ahzap 37.Ayetteki tavsiyesini tutmadığı, yani O'na itaat etmediği ayetin devamından anlaşılmaktadır)
Öyleyse Resul Muhammed'in Müslümanlarca mutlak itaat edilmesi gereken hadis ve sünneti hangileridir ve itaatin şart olmadığı Nebi Muhammed'inkiler hangileridir? Bunların tespit edilip ayırt edilmesi çok önemli ve gereklidir.
Başta Diyanet kurumu olmak üzere din otoritelerinden beklenen bu ayırımın doğru yapılıp Müslümanlara açıklanmasıdır.
Bitirirken hemen ilâve edeyim ki, kimse bu yazıdan aykırı anlamlar çıkarmasın. Ben işin doğrusunun peşindeyim. Müslüman ve mu'min olarak Muazzez Resul Hz. Muhammed'e muhabbetim ve bağlılığım, bütün mü'minler gibi Ahzap Süresi 6.Ayeti beyanı üzeredir.
Bu satırları da sayfama not düşmek adına yazıyorum.
Baki selâm...
Fethi Çavdar"
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.