1. YAZARLAR

  2. Necdet CURA

  3. Ruhunu başka yere ait hissetmek
Necdet CURA

Necdet CURA

YAD
Yazarın Tüm Yazıları >

Ruhunu başka yere ait hissetmek

A+A-

Bu sitede henüz iki yazı paylaştım. Bir tanesi Sokullu Mehmet Paşa ve Dönemi, bir tanesi de yaklaşan seçimler ve her zaman değinmemiz gereken ama sadece belirli periyotlarla Mart ayında gerçekleşen Mahalli İdareler seçimleriyle gündeme gelen şehirlerin kaderine ve şehir içinde kıymeti bilinmeyen, tabiri caizse boynu bükük kalan, ara caddeler sıkışmış ve nefes alamayan tarihi eserlerdi. Her iki yazıyı okuyabilirsiniz.

Tarih, sadece savaşlardan ibaret değildir.

Beni tanıyanlar iyi bilirler ki, bunu hep vurgularım.

Geldi, gördü, savaştı, öldü ve bitti.

Olaylar, kişiler, mekanlar ve en önemlisi ruhu olan insan  bu şekilde tarif edilmemeli.

Ruh var ise, estetik vardır. Sanat vardır. Sanat denilen gaile ile açılan kapılarda ruh doyar. Ruh'un doyması demek, sosyal canlı olan insanın doyuma erişmesi demektir. Maalesef ki, doyuma ulaşmak ifadesi artık milletimizde maddi anlamda(para, araba, ev) olarak algılanmakta. Bu son derece tehlikeli bir durumdur.

Her yazım sonrasında siz değerli okuyucularım tarafından, güzel geri dönüşler alıyorum.

Teşekkür ederim...

Bu yazıdan evvel, Şehrin İçindeki Hazineler adlı yazımda bana gelen en güzel geri dönüşlerden biri, yazı içerisinde kullandığım bir cümle üzerine olan bir geri dönüştü.

Şimdi size bu cümleden bahsedeceğim.

"Ruhunu başka yere ait hisseden insan, ruhunu kaybetmiştir."

Bu cümle çok beğenildi, takdir edildi.

Maalesef ruh öldüğü için, insan et ve kemiğe indirgendiği için çağımız son derece -Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk bey'in Manisa konferansında kullandığı- ''Edepsiz Çağ'' halini aldı.

Ruhu hala atmadı, bir yerlerde barındırıyorsa insan -ki ona ne mutlu!- ruhunu kaybedebiliyor. Ruh, sahipsiz kalıyor. Dünyamızı şekillendirenlerin medeniyeti, bizimkinden farklı olduğu için bu sıkıntı hali.

Hoşgörü, diğergamlık, merhamet, saygı ve muhabbet toplumu olmaktan uzaklaştığımız için bu hal...

İstemeye istemeye katıldığı toplantıda en ön sırada oturan protokol üyelerini görmüşsünüzdür. Salon toplantılarında bu kişilerin bir kısmı, sahnede olan kişiyi mecburiyetten dinler. Bir kısmı, dinler gibi yapar. Bir kısım ise, telefonuyla oyalanır ve konuşmacıyı dinlemez. 
O koltukta ön sırada oturanlar bile bu vaziyette ise, en arkada oturan ise dinlemeyi bırakın yanındaki kişiyle sohbete koyulur. 

İşte, bu insanlar ruhlarını başka yere ait hissetmektedirler.

Kendileri orada değillerdir.

Sorsanız, orada olabilirler. Sadece bedenleri oradadır. Zihin dünyalarını meşgul eden, başka uğraşlar vardır. ,İçindeki dünyaları başka yerlerdedir.

Bir de...

İstemeye istemeye o salonda, nezaketen konuşma yapanlar vardır. Bu insanlar ise, konuşma yapmaları gerektiği için konuşma yaparlar.

Yapmak için yapmak...

Orada olmak için olmak...

Konuşmak için konuşmak...

Laf olsun, göz doldursun.

Bu bir konferans, seminer, panel gibi bir toplantı durumunun çok küçük bir basit çizimiydi.

Salonlarda daha dar insanlar var. Nüfus bakımından daha azlar. Pazar, çarşı, AVM gibi yerlerde bu durum böyle değil.

Kalabalıklar, uğultulu. Kalabalıklar, kaybolmuş. Kendisini başka yerlere ait hissetmese, etrafındaki arkadaşlarının suratı yerine telefonunun dikdörtgen ekranına bakar mı bir insan?

İşte, çağ böyle bir çağdır ki...

Kayıp ruhlar etrafı sarmalamakta, duygusuz ve hissiz bedenler cesetler gibi dolaşmaktadır. Bunun altında yatan nedenleri tek tek irdelememiz gerekir. İnsanlarımız hissiz ve duygusuz olmak istemiyor öyle değil ya? Onları bu hale iten ne? Onları böyle olmasını sağlayan ne?

Bu ve bunların altında yatanları çözmemiz elzemdir. Çözülmelidir. Çözülecektir de. Bu millet, geçmişini iyi irdelemeli ve en önemlisi hakikat arayışı yolunda bu sorunlara eğilmelidir. 

Farabi, Yunus Emre, Aşık Veysel, İbn-i Sina, Itri çıkaran bir millet yaşadığı bütün sıkıntıları yenmesini de bilir. Ruhu yeniden diriltir ve alem-i cihana biz buradayız, burada olacağız dedirtmesini de bilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum