RÜZGAR EKEN FIRTINA BİÇER!
“Rüzgâr Eken Fırtına Biçer” atasözünün anlamı şudur. ”…Bir sözün, bir eylemin nasıl sonuç doğuracağı önceden hesap edilmelidir. Herkesin zarar görmesine neden olacak işler yapan kimse, çok sert tepkilerle karşılaşır ve sonunda en büyük zarara kendisi uğrar.
Bilindiği üzere Türkiye’nin 13 Milyon nüfusu ile en büyük şehri olan İstanbul’da Taksim “Gezi Parkı” ‘nda beş gündür vatandaşın eylemi sürmektedir
Bu beş günde başta İstanbul’un merkezi ve mahalli yöneticileri hiçbir açıklama yapmamışlar ve vatandaşlarla emniyet güçleri karşı karşıya kalmış, belediye zabıtaları ise polisten kaçan vatandaşların geride bıraktıkları çadırları ve eşyalarını Taksim’in ortasında yakmışlardır.
Nihayet dün İstanbul Valisi, Sayın Hüseyin Avni MUTLU, Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir TOPBAŞ ve İstanbul Emniyet Müdürü Sayın Hüseyin ÇAPKIN birlikte basın mensuplarının karşısına çıkmıştır.
Sayın Kadir TOPBAŞ siyasi kimliğini öne çıkartarak kendince bazı açıklamalar yapmış ve aslında Taksim Gezi Park’ında yapılan çalışmaların “yol genişletme çalışmaları” olduğunu, “Topçu Kışlası” ile ilgisinin bulunmadığını, zemin itibariyle ayrı ayrı yerlerde olduğunu v.b. şeyler söylemiştir.
Hafızalarımızdaki bilgileri biraz geriye çektiğimizde Sayın TOPBAŞ’ın söylediğinin kısmen doğru olduğunu da düşünebiliriz. Şöyle ki Topçu Kışlası ile ilgili olarak kendi yaptığı açıklamalarda bir kültürel mirasın korunacağını ve restore edileceğini söylemiştir. Ancak hemen sonrasında ise Başbakan “…Topçu Kışlası’nın hem AVM hem de Rezidans olacağını…” basın huzurunda açıklamıştır.
11 yılı geçen zamandır Türkiye’yi, daha öncesinde de Belediye Başkanı olarak İstanbul’u yöneten Başbakan birçok defa yaptığı gibi son sözü söylemiştir.
Bunun üzerine beş gün önce Taksim Gezi Parkı’na gelen dozerler İstanbullu vatandaşın fiili direnci ile karşılaştığından mevzii olarak bir süre geri çekilmiştir.
Ancak hükümetin dediğim dedik politikası ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü son iki günde sabaha karşı “Gezi Parkı” ‘nı fiili müdahale de bulunarak boşaltmaya çalışmıştır. Bundan sonra ki hadiseler ise “Yandaş Medya”’nın bütün yok görme,gösterme gayretlerine rağmen özellikle sosyal medya üzerinden Türk Milleti’nin hatta dünyanın gözleri önünde meydana gelmiştir.
Yukarıda belirttiğim dün yapılan basın toplantısında İstanbul’un Mülki Amiri olarak Sayın Vali Hüseyin Avni MUTLU bütün bürokratik tecrübesini kullanmakla beraber açıklamaları yaparken oldukça zorlanmıştır.
Zira basın toplantısı esnasında, biber gazı nedeniyle travma geçiren vatandaş sayısı biri ameliyat geçirmiş olmak üzere 12 kişi ve gözaltında bulunan vatandaş sayısı ise 64 kişi olarak bizzat Vali tarafından açıklanmıştır.
Sayın Vali açıklamalarında birkaç defa yaralı vatandaşlara acil şifalar dilediğini tekrarlamış,özellikle “Porovakatör” sözcüğünü kullanmamaya dikkat etmiştir.Emniyet güçlerinin “Orantısız Güç” kullanmalarını net ifade edemezse de mecburen müdahale ettiklerini aslında istemediklerini v.b. ifade etmeye çalışmıştır. İstanbul İl Emniyet Müdüründen ise daha çok ihtiyaç duyuldukça teknik bilgiler almıştır.
Basın açıklamasında bir gazetecinin sorusu üzerine sabah baskınlarından sonra parktaki çadırları ve eşyaları yakanların Belediye Zabıtası ve /veya sivil polis olduklarına dair iddiaların ise muhakkak araştırılacağını ve kim olursa olsun gerekli cezayı göreceklerini ifade etmiştir.
İstanbul’u merkezi ve mahalli olarak yönetenlerin bugünkü basın toplantısı vatandaşları tatmin etmekten uzak kalmıştır.
Ancak bundan daha ziyade önemli olan vatandaşın kendini yönetenlerin dediklerine neden inanmadığıdır. Esasen üzerinde düşünülmesi gereken budur!
Kanaatimce bunun nedeni Türkiye’de 11 yıl dır merkezi idare daha da öncesinde İstanbul’u , yerel olarak yönetenlerin rüzgar ekmeleridir.
Türk insanı İstanbul’un camilerinde her Cuma günü namazdan sonra büyük camilerde özellikle de Beyazıt Camii’nin önünde yapılan “Başörtüsü Gösterileri” ‘ni, polislerin Ankara’da silahlarını kınlarından çıkartarak yürüyüşlerini unutmamıştır. Yine Tekel işçilerinin Sıhhiye Parkı’nda aylar boyu direnişlerinde yapılan muameleler de hafızalardadır.Bu listeyi sayfalarca uzatmak mümkündür.
Bugün ise rüzgâr ekenler, fırtına biçmektedirler!
BOP çerçevesinde yönlendirilen Ortadoğu halklarının Mısır, Tunus, Fas, Libya’da “Arap Baharı” safsatası ile ayaklandırılmasında kendince rol almaya çalışan Başbakan 2011 yılında Mısır’da Tahrir meydanında yapılan nümayişler için verdiği demeçte “ Halkına zulmeden idarecilerin ayakta durmaları mümkün değildir!” demiştir. Benzer ifadeleri yakın zamanda Suriye’deki hadiseler için eski dostu, ESAD içinde sık sık kullanmaktadır.
Son dört gündür Topçu Kışlası/Taksim Gezi Parkı tartışmalarına bigâne kalan “Yandaş Medya” ise ilk şaşkınlıktan sonra aklınca karşı saldırıya geçmiştir.”Körler sağırlar birbirini ağırlar” misali TV ekranlarında boy göstermeye başlamışlardır.
Ancak artık şu bilinmelidir ki Başbakan’ın dediği gibi “ Halkına zulmeden idarecilerin ayakta durmaları mümkün değildir!”
Yıllardır Türkiye’yi yerelde ve merkezi yönetim olarak ellerinde bulunduranlar şunun farkına varmalıdır “Rüzgar eken, fırtına biçer!”