Saltanat ve Zamlar

Ankara ve İstanbul’da  yaşayanlar günlük yaşantıları içinde boğuşurken Cumhuriyet tarihinde görülmedik deb debe ve şa şaya da şahit olurlar. Öyle bir deb debe ki isyan etmemek elde değil. Resmi ve özel arabalarda özel ışıklı uyarılar, siren kullanımı artık günlük yaşantımıza girmiş durumda. Kırmızı plakalar, siyah plakalar, AKP yazılı plakalar hemen hemen hepsinde siren, tepe lambaları bulunmaktadır. İl genel meclis üyesi, milletvekili, müdür, AKP genel merkezinde görevli ve parti il ilçe başkanı, bürokratların büyük çoğunluğu trafikte caka atmakta, milletin malıyla keyf sürmekteler. Bakıyorsunuz bir siren sesi en az iki koruma arabası, eskorttan sağa sola çek emirleri zannedersiniz ki adam komada hastaneye yetişecek. Kontrolsüz bir öncelik ve hakkını kendilerinde görenler, bunu aşırıya kaçıranlar vicdanen o kadar rahatlar ki sormayın. Azalacak yerde fazlalaşıyorlar. Hele Başbakan, bakanlar yoldan geçmeye görsünler. Zırhlı araçlar, sivil polisler, eskortlar, şüraka, ambulans, motosiklet, jeepler uzun bir konvoy oluşturup trafiğin içine yapmaktalar. Kimse de hesap  soramıyor. Öyle bir şatafat ki sormayın gitsin.

Olaya kişisel bozukluk olarak bakmak gerekir. Tamam Başbakan abartılmakla birlikte bir derece hoş görülür. Ya diğer zevatın hayati tehlikeleri mi var. Örneğin parti genel merkezinde çalışan biri bile bu öncelikten yararlanıyor. Özetle devlet içinde devlet bir zümre var. Kimin parasını, nasıl çarçur ediyorsunuz diye sorabilecek bir Allah’ın kulu yok. Arabaların benzini, amortismanı, yenilenmesi, sürücüleri, korumaları, polisleri hepsi devletten maaş alıyorlar. Beyler saltanat sürsün diye. Vicdan, Allah korkusu acaba hakkı olmayıp bu hakkı kullananların yakınına uğramış mıdır? Öldüğün zaman kefenin dışında ne götürüldüğü hiç anımsanır mı? Yazık bu milletin parasına.

Gelelim zamlara: Bu zamlar niye yapılıyor? Nedenlerini bilmeyen varsa kusura bakmasın Aziz Nesin’in bir sözü var ‘’Bu milletin yüzde 65’i aptal’’ diye. Oran belki az veya çok olabilir. Eğer zamları anlamamış ve yapılan zamlara iyi niyetle yaklaşıyorsanız bu yüzde 65 içindesiniz demektir. Bir tespitle yazıyı noktalayalım. Malta’da parlamento önünden geçiyoruz. Parlamentonun öğle yemek saati, dağılma zamanı. Parlamentodan çıkan bakanlar, vekiller hemen caddeye çıkıp yaya olarak halkın arasına karışıyor, halktan biri oluyor. Bunlarda siyasetçi? Ya bizimkiler? Avrupalı parlamenterlerin ofislerine bisikletle gidip geldiklerini hatırlatmak isterim. Deb debe, şatafat, şa  şa kimde var. Bizim gibi geri kalmış ülkelerde var. Gerçek demokrasinin olduğu bir ülkede bunlara rastlanmaz. Eşitlik vardır. Bizde ise tam tersi gasp vardır. Keyfilik ve vurdumduymazlık, sorumsuzluk vardır.

Bahattin Ayhan 23.09.2012