Sanatçı olmak ya da olmamak (nefes ister)
Bu gün sizlere hiç unutmadığım bir anımı anlatacağım.
Umarım ilginizi çeker bu acı yaşanmış, ancak yılmadan mücadele ettiğim, bir adım geri atmadığım hedefim ulaşmak.
Yıllar sonra sosyal medya dan arkadaş olduğum, çok değer verdiğim TRT'nin başarılı yapımcısı ve yazar ağabeyim Nazmi Kal beyefendi sayfamda hatırlattı.
Ne yalan söyleyeyim içim burkuldu.
Nelerle mücadele etmişiz.
Nelere göğüs germişiz sanatçı olabilmek için.
Sanatın sanatçının nasıl ti'ye alındığının yıllar önceki bir kanıtı gibi, henüz çocuk yaşta, hayalleri olan birine bu davranış, bu yaklaşım.
Henüz ilköğretim çağlarımda o zamanlar yeni çıkmış TV'nin karşısında Yurttan Sesler izler, o devasa koroda olabilmenin daha o yaşlarda hayalini kurardım.
Radyoda canlı yayınlar olurdu.
Kulaklarımı radyoya dayayıp türküleri büyük bir zevkle dinlerdim.
Bizi bize anlatırdı.
Daha çocuk yaşlarda kendimi bulurdum türkülerin mistik havasında.
Tabii bunun için küçük yaşlarımdan itibaren, üzerimde siyah önlüğüm, beni bu konuda yüreklendiren kız arkadaşımla okuldan kırar, kendimizi radyonun kapısında, bazen de TRT'nin kapısında bulurduk.
Yine bir gün kız arkadaşımın dostlarını ziyarete TRT'ye gittik.
Elimde kitaplarım TRT yapımcıların karşısında arkadaşımın da ısrarıyla bağıra bağıra türkü okuyorum.
Durdurdular anında: "Dur bakalım şu masaya çık nefesini ölçelim."
"Malum sanatçı olmak önce nefes ister" dediler.
Elbette nefesime güveniyorum.
İlk başlangıç böyleyse başaracağıma inanıyorum adım gibi yaparım yani, o derece güven patlaması.
Zorlandım.
Hatta elimden tutup yardımcı oldular.
O minicik boyumla bir çırpıda masanın üzerine çıktım.
Kibriti çakıp odanın en dibine giderek, bunun sanatçı olmak için çok önemli bir şey olduğunu söylediler.
"Haydi nefes al ve bu kibriti oradan bir çırpıda söndür bakalım."
Derin derin nefes alarak, o çocuk aklımla söndürmeye çalışıyorum bir türlü olmuyor.
Her seferinde daha uzak bir köşeye çekilip "üfle" diyorlar.
Son bir gayretle üflüyorum ama bir türlü başarılı olamıyorum.
Ve onlar kahkahalarla gülüyorlar.
Daha ilkokuldayım mahcup mahcup bakıyorum bu insafı izanı olmayan koca koca adamlara.
Bunda gülünecek ne var ki, yapamadım işte n'olmuş.
Sonra bir yapımcı ağabeyin odasına götürdüler bizi.
Adı Nazmi Kal...
Bundan sonrasını sosyal medyadan daha yeni arkadaş olduğum, mesaj yazarak bana hatırlatan değerli ağabeyim Nazmi Kal beyefendiden alıntı yapayım bire bir.
"Sevgili Neşe, anımsıyor musun?
Okuldan izin alıp belki de kaçıp bir arkadaşınızla TRT'ye geldiniz.
Sanatçı olmak istiyoruz diye,çocuktunuz.
TRT'nin kaşarlıları sizi oda oda dolaştırıyorlardı.
'Sizi bir de şu dinlesın' diye.
En son benim odama geldiniz.
Koltuğunuzun altında kitaplarınızla.
Ben size çay söyledım ve dedim ki; Böyle sanatçı olunmaz, bak benim de sizin kadar çocuklarım var, böyle dolaşmayın.
Önce tahsilinizi bitirin, sonra bu işin uzmanlarından ders alın, o zaman iyi bir sanatçı olursunuz.
Artık burada kimseye gitmeyin, dedim.
Sizi bir daha görmedim.
Uzun yıllar sonra sizi ekranda görünce bu anımı hatırladım.
Evet sanatçı olunmaz doğulur.
Sanatçı toplumun saygın kişileridir.
Sanatçıya saygı göstermek toplumun çağdaşlığının göstergesidir.
Yüce Atatürk ne güzel söylemiş "Sanatsız kalan toplumların önemli bir damarları kurumuş demektir... Sizler damarlarımızdaki kanı dolaştıran değerlersiniz." (Nazmi KAL)
İyi hatırlıyorum Nazmi ağabey, hiç unutmadım üstelik.
Yıllar sonra idealime kavuştum çok şükür.
O masanın üstünde kibriti söndüremesem de nefesim yetti ve sanatçı oldum.
Sanatçı olmak için uzun soluklu nefes gerekir, bu doğru.
Nefesi kesilenler de birilerinin soytarısı olur.
Türk halkının yarattığı türküleri okumak nefes ister, eğilmeyen, bükülmeyen bir baş ve irade.
Küçümseyenler olsa da bu ALLAH'ın bir lutfu.
Kendinde olmayan bir özellikle dalga geçmek küçüklüktür.
Evet halâ nefesim yetiyor.
Ve haykırıyorum.
Sanat boyun eğmez.
Doğruları nefesinin yettiğince halkına anlatır.
Bazen türkü olur uyarır bazen konuşur cezalandırılır.
Bazen Nesimi.
Bazen Pir Sultan Abdal.
Bazen de Hallac-ı Mansur olurlar.
Derisi yüzülse de, darağacına çekilse de, zindanlar da çürüseler de diz çökmezler.
Çökenler, eğilip bükülenlerden sanatçı olmaz ancak soytarı olur.
Halk için sanat yapmak bedel ister.
Ve halkın sanatçıları o bedeli ödeyerek gelmişlerdir.
Nefesimin yettiğini şimdi daha iyi anlıyorum Nazmi ağabey.
O gün diyemediğimi şimdi söyleyeyim.
Sağolun Nazmi ağabey, beni o yaşta ciddiye aldığınız, yol gösterdiğiniz için.
Bu gün buradaysam, nefesim de yettiyse, ilk hayat dersim sizdendi.
Minnettarım.
Atatürkçü aydın ağabeyim.
İyi ki varsınız, hep var olun...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.