SANATTA NARSİSİZM
İnsani karakter noktasında, bireysel anlamda dengesiz ve boş olarak nitelendirilen bir insan tipinin yazdığı, çizdiği somut nesnelerin uzayda kapladığı alan, yok hükmündedir. Ancak bu tipe mensup sanatçı adayı karakter yansımaları, üretmeye çalıştıkları nesnelerin çok değerli olduklarını, etraflarında yarattıkları boş çevreyle, hayal dünyalarında farkındalık yarattıklarını düşünerek, kendilerini önemli hissetmeye devam etmektedirler. Hastalığın başlıca yayılma alanı, tam da bu ortamda “sağlıklı” bir gelişim göstermektedir. İstediği, sanal dünyanın merkezidir, yüz yüze tartışma ortamından ziyade, dijital yazdığını silerek, geri-ileri alarak sabit cümleler kurma çabası şeklinde, içindekini dökme eğilimi şeklindedir. Bu tipe, bilim dilinde Narsisizm denilmektedir. Narsisistler, kendilerini çok üstün varlıklar olarak görürler, eğer belirli bir sanat disiplini içinde çalışıyorlarsa, onlara göre, onlardan daha büyük, daha yetenekli bir sanatçı bulunmamaktadır. Bu konuda, Uzman Psikiyatr Dr. Saniye Efendioğlu, bir makalesinde Narsisistler için, “Narsist kişilerin diğer bir özelliği, çok yoğun yaşadıkları hasetlik duygusudur. Hasetlikte başkalarının mutluluğuna, başarısına kesinlikle tahammül edemezler. Bu hasetlik duygusu çok yoğundur. Başka insanların mutluluğu kendisini aşırı mutsuz eder. Çünkü bu durumu sadece kendisi hak ediyordur.” ifadesiyle, bu hastalığın pençesindeki insanların genel karakterini ortaya koymuştur. Yine psikoloji alanında yazdığı kitaplarla, Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli bilim adamlarından biri olan Prof. Dr. Nevzat Tarhan bir yazısında, “Narsisitleri gururlu, kibirli kişiler” olarak ifade etmekte, bu kişilerde “nankörlüğün had safhada” olduğuna işaret etmektedir. “Hep almak isterler, vermeyi sevmezler”, şeklinde tanımlayarak, olumsuz davranışlara meyilli olduklarının altını çizmektedir.
Amerikan Psikiyatri Birliği, ruhsal hastalıkları sınıflandırırken, Narsisistliği on ruhsal kişilik bozukluğundan biri olarak tanımlamıştır. Dolayısıyla bu hastalık, insan tabiatından kaynaklanabilecek bir rahatsızlıktır. Bu tip hastalıklı insanları veya sanatçı adaylarını, toplumdan dışlamak çok doğru bir yaklaşım biçimi değildir. Ancak kazanım noktasında büyük sabır gösterilmesi gereken Narsisistlerin, tedavi edilmesinde de yarar vardır. Çünkü hem topluma, hem insani ilişkilerine zarar veren durum içindedirler. Efendioğlu’na göre “Başka insanlarla iletişimi, sadece kendilerini alkışlayıp övsünler diye kurarlar. Onların herhangi bir değeri yoktur. Kendi çıkarı için herkesi çiğneyip geçerler ve bu durumdan en ufak bir pişmanlık bile duymazlar. Çünkü karşısındaki insanın ne düşündüğünü hiçbir zaman anlamazlar, anlayamazlar. Bu konuda en ufak bir çaba göstermezler.” ifadesi, anlaşılması ne kadar zor varlıklar olduklarını kanıtlar niteliktedir. Narsisist, sanatçı adayları yada kendisini bu şekilde ifade eden karakterlerin sanatı takdir görmezse, esas yıkım o zaman başlar, sevimsiz, geçimsiz, dayanılmaz bir insan karakterine bürünürler ve kendi içlerine mahkûm yaşarlar. Sanat tarihi incelendiği zaman bu şekilde hastalıklı sanatçı sayısı azımsanamayacak ölçüdedir. Ancak günümüzde bu tip hastalıklı kişiler, sosyal medyadan ifade özgürlüğü altında, her türlü garabet yazım dilleriyle yalan yanlış ifadelerle, kendilerini ispat çabası içine girmektedirler. Bu uygunsuz dili, sanat diline çevirenler, çok çalışanlar, başarıyı yakalayabilmekte ve takdir görebilmektedir. Ancak çeviremeyenler, hastalıklı karakterleriyle başarısızlığa mahkûm biçimde yaşamaya devam edeceklerdir. Özellikle sanat eğitimi kurumlarında akademisyen kisvesi altında çalışan bu hastalıklı kişilerin teşhis edilip, tedavi altına alınması, daha sağlıklı bir sanat ortamının kurulması adına önem arz etmektedir. Yoksa sağlıksız neslin yetiştirdiği, sağlıksız sanatçı adaylarıyla dolu bir ortamın kimseye fayda sağlamayacağı muhakkaktır.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.