SAYIN MERAL AKŞENER- SOYUT MİLLİYETÇİLİĞİ SAVUNUYORUZ
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in sözcü gazetesinde yaptığı bir söyleşi sonucu avam takımı hemen harekette geçti. Hiç okumayan, ezbere bilgilerle konuşanlar için farklı bir isim şok etkisi yapabilir. Bugünde böylesi bir durumla karşı karşıyayız. Ernest Renan’ın İslam ve Türk düşmanlığı ifade edildi. Bunlar doğru da bizim konumuz o değil ki. Millet ve milliyetçilik konusunda düşünürlerimizin bu zattan faydalandığını ve tanımının da bizim tarihi gerçekliğimize uygun olduğu gibi Türkiye cumhuriyetinin kuruluşuna fikir kaynaklığı yaptığını da bilmemiz gerekmez mi?
Ziya Gökalp Durkheim daha çok etkilendiği kişi Ernast Renan ‘dır. Mesela Ord.Prof. Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu “Ziya Gökalp’in milliyetçilik düşüncesinin Durkheim’dan daha çok Ernest Renan’ın Fransız milliyeti hakkındaki fikirlerinden ilham alındığını belirtir.
Renan millet kavramını şöyle açıklar: ‘Bir millet bir ruhtur, mânevi bir varlıktır. Bu ruhu, bu mânevi varlığı, hakikatte bir olan iki şey teşkil eder. Biri mazide, öteki haldedir. Biri, müşterek olarak zengin bir hâtıralar mirasına konmadır. Öteki, bugünkü birlikte yaşama rızası, tüm olarak elde edilen mirası değerlendirmeye devam etme iradesidir…”
Renan’ın bu tanımından anlaşılacağı üzere Milliyetçilik; dil, din, tarih, kültür ve ülkü birliğiyle oluşan Milletinin menfaatlerini gözetmek, milletini sevmek ve korumaktır. Toplum fertlerinin birlikte yaşama arzusu ve tarihten getirdikleri dil, din, tarih, kültür ve ülkü birliği hafızasıyla geleceğe emin adımlarla yürümek arzusuna dayalı milliyetçiliği tarif etmektedir.
Ziya Gökalp’e göre millet; soyla, budunla, coğrafya ile, siyasetle ilgili bir topluluk değildir. Millet; dil, din, ahlak ve estetik bakımdan ortak olan, yani ortak duygular taşıyan, aynı eğitimi almış bireylerden oluşan kültürel bir topluluktur. İnsanın kendisini bağlı saymadığı herhangi bir toplum onun milleti olabilir mi? Burada ifade edilen ortak aidiyet duygusudur.
Aslolan bir insanın hangi kanı taşıdığı, hangi ırka mensup olduğu değil, hangi kültüre bağlı olduğudur. Bir insan hangi eğitim sürecinden geçmişse, kendisini hangi millette bağlı hissediyorsa ve hangi milletin idealini taşıyorsa o millete mensuptur. Ziya Gökalp’a göre millet: “dilce, dince, ahlâkça ve güzellik duygusu bakımından ortak olan, yani aynı terbiyeyi almış fertlerden meydana gelen bir topluluktur”.
Atatürk’e Göre Türk Milleti, dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirine bağlı vatandaşların teşkil ettiği siyasî ve içtimai heyettir. “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkına Türk milleti denir”
Bu tanımların hepsinin ortak paydası, milletin; dil, soy, din ahlak, kültür, kader birliği, estetik birliği olan siyasal ve toplumsal bir varlık oluşudur.
Milleti meydana getiren bu unsurların bazıları toplumdaki karşılıkları süreç içerisinde bazen öne çıkabildiği gibi geride de kalabilir. Bu durum o toplumun pragmatik hüviyetinden ve dönemin ihtiyaçlarından kaynaklanmaktadır. Mesela bizde bugün en çok etkileyici, birleştirici olan unsur, vatanseverlik kavramıdır. Sosyal yapımızda meydana gelen bütün tahribatlara rağmen hiç etkilenmeyen kavram vatanseverlik kavramıdır. Bu anlayış diğer unsurların anlamsız olduğu anlamına da gelmez.
Ernest Renan, Fransa’da farklı sosyal gruplar arasında birlik ve beraberliği sağlamak için böylesi bir tanıma ihtiyaç duyduğu gibi ona benzer özellikteki ülkemizde Türk milliyetçileri başta Ziya Gökalp ve Cumhuriyeti kuran Gazi Mustafa Kemal ‘de toplumsal ihtiyaçlarımıza paralel olduğu için Renan’dan esinlenmiştir. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti Kültürel milliyetçilik temelleri üzerine kurulmuştur. “Ne mutlu Türk Diyene” sözü Türk milliyetçiliğinin tanımı halini almıştır. Burada ifade edilen “Türk’üm diyene” ibaresidir. Hissi olarak ait olma duygusu ifade edilmiştir. Yani Genel başkanımız Sayın Meral AKŞENER’in ifade ettiği soyut milliyetçilik budur.
Anayasamızda “Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” İfadesi de kültürel milliyetçiliği kanuni güvenceye almıştır.
Sonuç itibariyle Kültürler arası etkileşim olduğu gibi medeniyetler arasında da etkileşimler olmuştur. Nuruosmaniye Camii barok sanatıyla yapılmıştır. Dilimize binlerce farklı kelime geçmiştir, örflerimiz bile bundan etkilenmiştir. Bilimde bu etkilenme zaten olacaktır. İlim Çin’de de olsa alın getirin anlayışını unutmamak lazım. İlimde dini ya da ahlaki değerler aranmaz. Dolayısıyla ister Renan ister K. Marks ister Sartre olsun sosyal ya da fen bilimlerinde ilmi veriler insanlığın faydalanacağı ortak ürünlerdir. “İstemezük” mantığını dün bu millet çok çekti ve anlaşılan o ki çekmeye devam edecektir.
İYİ PARTİ adı bile bir değer olduğunu unutmamak lazım. Tabi ki toplumsal normları ve onların toplumu bir arada tutan, adeta çimentosu olan gücünü öne çıkaracağız. “İYİ” bir değerdir. Ahlak’ın en önemli normudur. Ahlakın olmadığı bir toplumu tasavvur etmek ve ona millet kimliğini kazandırma muhaldir.
Bu kronolojik bilgilerden sonra İYİ PARTİ’nin millet ve milliyetçilik anlayışlarını kısaca özetleyelim.
İYİ PARTİ’NİN MİLLET VE MİLLİYETÇİLİK ANLAYIŞI
Millet; sınırları belirlenmiş bir toprak parçası üzerinde aynı kültüre mensup; kaderde, tasada ve ülküde birlikteliği sağlamış insan topluluğudur. Türk milleti kendi varlığını zihninde canlandırırken bazı argümanları kullanır. Bu argümanlar içinde ortak coğrafi tasavvur ve ortak ahlaki değerler öne çıkan başat unsurlar olarak dikkat çekmektedir. Türk milleti, dünyanın en kadim milletlerinden olup yaşadığı coğrafyayı kültürüyle vatanlaştıran, oralara medeniyet götüren, yaptığı toplumsal sözleşmelerle rakiplerini dahi hayran bırakan sosyolojik bir aidiyet duygusuyla bütün vatandaşlarını potasında gören büyük bir milletin adıdır. Hal böyleyken toplumu küçük öbeklere bölme tarihimizde görüldüğü gibi ihanete sonuçta toplumu bölünmeye götüren süreçlerin başlamasına da sebep olmuştur.
Hal böyleyken toplumda etnik ve mezhep kimliklerini saymaya başlarsanız içini neyle doldurursanız doldurun konunun isimlendirilmesi yanlış olunca sonucunda ayrışma ve bölünme olur. Yine isimlendirme yanlış olursa isimlendirilen hizbi ayrışmaya ve bölünmeye götüren süreci de kendiniz tetiklemiş olursunuz. Dünya da ve yakın coğrafyamızda bunun örnekleri olduğu gibi, bu ayrışmayı yapmayıp Millet olarak kalabilmenin de örnekleri vardır.
Yugoslavya ismi güney Slavları anlamına gelmektedir ve ortak bir dilleri vardır. Ancak bu ortak dil ve kurulan ortak devlet onları bir millet haline getirememiştir. Zaten Millet haline gelemeyen Yugoslav toplumu ayrışma unsurlarının dillendirilmesi ve kaşınması sonucu kanlı bir şekilde ayrı devletlere bölünmüştür. Yugoslav halkının bir millet olamamasının en önemli sebebi olarak din ve mezhep ayrılıkları öne sürülmüş olmakla birlikte bizce dikkate alınması gereken iki önemli husus daha vardır. Bunlardan biri ortak bir geçmiş bilinci ile gelecek tasavvuru olmaması olarak gösterilebilir. Bir başka husus ise Yugoslav halkının ortak ahlaki değerlerinin olmamasıdır.
Biz Türkler ise mevzi olsa bile aramızda değişik unsurlarla ortak bir tarih şuuru ile ortak bir gelecek tasavvuruna sahip olduğumuz gibi ortak ahlaki yargılara da sahibiz. Hal böyle iken; şubeleri öne çıkarıp, kendimizi yıkılan Yugoslav toplumunun yerine koymak abesle iştigal olsa gerektir.
Romanya Eflak, Boğdan ve Erdel olmak üzere tarihte ayrı devlet olarak yer alan ama kurdukları ortak Romanya’da ayrıkları değil, birlikleri öne çıkararak Rumen üst kimliğinde birleşen bir ülkeye örnektir.
Dolayısıyla İYİ PARTİ, Türk milletini bütüncül bir yaklaşımla ele alır. Ferdi hürriyetlerinin önünü tam açarak demokrasi ve insan hakları çıtasının en üst seviyeye çıkarmayı hedeflemektedir. Toplumda var olan küçük öbekleri ayrışmaya ve bölünmeye götürebilecek her türlü kollektif haklara tamamen kapalıdır. Kimse İYİ PARTİ'den Türk, Kürt, Boşnak, Çerkez, Sünni, Alevi gibi nitelemeleri beklemesin! Bütün bu öbekleri Türk milletinin şerefli evlatları ve hukuk önünde eşit yurttaşı kabul eden bir anlayışa sahiptir. AKP'nin yıllardır Türk toplumunun dokusunu bu nitelemelerle yerle yeksan ettiğine hepimiz şahit olduk. Ayrıştırma mantığı insanları birbirinin kurdu haline getirdi. İhanet süreci bu anlayışın en somut örneği değil mi?
Dün bu konularda oynanan oyunları tekrar servis edenlere prim vermeden insanlarımızın inançlarını yaşamasını, yerel dillerini konuşmasını, kurslar açmasını en doğal hak olarak kabul eder. Üzerinde yaşadığı aziz vatan topraklarını mamur hale getirme milletini müreffeh ve yarınlara umutla bakmasını sağlamayı görev bilir. Ancak yerel dilleri evrensel dil haline getiren TRT6 gibi bölge halkının dahi anlamadığı aşiret dillerini milletleşme için kullanan bir projeye de izin vermeyecektir.
İYİ PARTİ, ülkemizde yaşayan herkesi Türk milletinin bir ferdi olarak görür. Bütün yerel kültürleri bir zenginlik kabul eder. Ancak başat kültür ile yerel kültürleri aynı seviyeye getirme ve toplumu çözülme sürecine götürme gibi paradigma değişikliğine izin vermez. Zira farklılıkların bir zenginlik, folklorik öğe olarak varlığını sürdürmesinde kastedilen bu farklılıkların ayrışmaya zemin hazırlamak değildir. Tarih hafızası çok kuvvetli olan bir milletiz. Kaderde, tasada ve ülküde birliği sağlayarak milletimizi birlik ve beraberlik içinde tarihte layık olduğu yere taşımayı partimiz bir hedef olarak görmektedir. Bu vesile ile milliyetçiliği; milletimizin bütün fertlerini sevmek, onların huzurlu, mutlu ve yarınlara umutla bakmasını sağlayan bir anlayış olarak kabul ediyoruz.
Biz Türkler ortak tarihi bilinç ve ortak ahlak kurallarına göre millet olduğumuz için lokal unsurlar ancak zenginliğimiz olarak kabul edilecek, ayrıştırma unsuru olarak görülmeyecektir.
İYİ PARTİ bireysel hakların önünü sonuna kadar açarak bireyde var olan bütün yeteneklerinin geliştirilmesine ve toplumun hizmetine sunulmasına sonuna kadar destek verir. Ancak toplumu ayrıştırmaya götürebilecek her türlü kolektif imtiyazlara izin vermez.
Türk dilini; bilim, sanat, edebiyat ve felsefe dili yapmak; İYİ PARTİ’nin amaçlarındandır. Edebiyat, sanat, felsefe anlayışlarını Türk kültürü üzerine inşa eder. Kültürün her alanında adeta Türk milletinin izini bırakacak nitelik taşıyabilmeyi kendine hedef olarak görür. Folklorundan müziğine, plastik sanatlarından edebiyatına, düşünce sistemlerinden bilimsel çalışmalarına velhasıl her konuda Türk Milletinin Rönesans’ının gerçekleşmesini amaçlar.
Bir millet ancak düşünsel seviyesinin yüksekliği ve sezgisel seviyesinin ulaşılmazlığı ile fark edilebilir. Bu çerçeve de bilim ve felsefe de özgür ve sorgulayıcı düşün hayatının, sanat ve edebiyatta ise subjektif üretimlerin canlanmasına yol açacak bir yönetim anlayışı benimsenecektir.
Sayın Genel başkanımız Meral AKŞENER’ in soyut milliyetçiliğinin; ahlak, dil , vatanseverlik, kültür, tarih, ülkü birliği, kader birliği olduğunu bilmeyenler bir daha öğrensin dedim vesselam
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.