Seçilenler ve seçenlerin ahlakı
24 Haziran seçimlerinin sonuçlarını analiz edebilmek için önce Tayyip Erdoğan ve AKP’nin seçim stratejisi ile Türkiye seçmeninin davranışını incelememiz gerekiyor.
Bu seçimde en önemli faktörün ekonomi olacağı değerlendiriliyordu. Çünkü ekonomik krizin ayak sesleri duyuluyor, döviz ve faiz birlikte yükseliyordu. Soğan, patatesin fiyatları benzin fiyatıyla yarışıyordu. Halk hayat pahalılığını hissediyordu.
Erdoğan ve AKP, en çok sosyoekonomik durumu geri olan kesimlerden oy aldılar.
Şeker fabrikaları satılmıştı. Üretici, işçi tepki gösterir sanılıyordu. Satılan şeker fabrikalarının olduğu şehirler iktidara en çok oy veren iller oldu.
Suriyelilerin yoğun olduğu illerde de tepki olabileceği düşünülüyordu. Gaziantep gibi iller rekor oy verdi.
Netice olarak, Erdoğan yüzde 52,6 ve AKP yüzde 42,6 oy alabildi.
***
ADALETSİZ VE AHLAKSIZ BAŞARI
İktidarın Türk toplumunu siyasi davranış açısından çok iyi incelediği anlaşılıyor.
CHP ve HDP’nin oluşturduğu yüzde 35’lik kesimi ötekileştirip, kalan sağ oyların bu tarafa kaymasını engelleyecek şekilde kutuplaştırıyor.
CHP’yi "dinsiz" veya "dindar karşıtı" olarak damgalayıp, AKP’nin bütün yanlışlarına rağmen, sağ seçmenin AKP’yi tercih etmesini sağlıyor.
HDP zaten Türkiye partisi olamadığı için oy kayması yaşanmıyor.
Kendisine rakip olabilecek İYİ Parti ve kendi tabanına hitap eden Saadet Partisi’ni ise medya hâkimiyeti ve devlet gücünü kullanarak halkın gözünden saklıyor. Gazete okumayan, sosyal medya kullanmayan sadece havuz medyası izleyen milyonlarca insan İYİ Parti’nin varlığından bile habersiz.
Halka ekonomideki durumu ve kendi çözüm yollarını anlatamadığı için ekonomide sıkıntı olsa bile AKP’den başka alternatif yok zannediyor.
Seçime iki hafta kalıncaya kadar Meral Akşener ve İYİ Parti’nin oyları yüzde 20-25 bandında idi.
CHP adayı Muharrem İnce’nin şahsi performansı yüksek oldu. Ama istese İnce’nin bu performansını gizleyebilecek olan Erdoğan merkez medyayı Muharrem İnce’ye açtı. Her gün çok izlenen kanallarda Muharrem İnce’yi tartıştırarak ve kendisi meydanlarda yalnızca İnce’yi rakip göstererek CHP kitlesine gaz verdi.
Sonuçta Erdoğan kendi rakibini kendi seçti. Rakibinin CHP’li olmasını istiyordu, İnce’yi seçti.
Başarıya susamış CHP kitlesi meydanları doldurunca İnce’nin kazanabileceğine inananlar çoğalmaya başladı.
Bunun iki sonucu oldu:
· İYİ Parti ve Akşener’e gidecek bir kısım sağ oylar, CHP gelebilir korkusuyla, Erdoğan’a döndü.
· Erdoğan’ın gitmesi için Akşener’e oy vermeyi düşünen bir kesim de, Muharrem İnce kazanabilir ümidiyle, İnce’ye oy verdi.
Erdoğan’ın, AKP’nin ve güdümlü medyanın yaptıkları demokratik değildi. Ahlaki değildi. Adil değildi. Kanunlara aykırıydı.
Fakat çok ince hesaplanmış bir siyasi strateji olarak başarılı oldu.
Şimdi herkes bu antidemokratik ve ahlaksız başarıyı kutlamakla meşgul.
******************************
MÜSLÜMAN YÖNETİCİ
Erdoğan ve AKP’lilerin seçmen desteğini sağlamaktaki en önemli etken dindar görünümleri ve AKP’nin İslami bir Parti olduğu algısıdır.
Bu ne kadar doğrudur?
Herkesin şahsi ibadetleri ve kabahatleri kendisine aittir. Hesabını her şahıs kendisi verecek. Bizi ilgilendiren kamu gücünü kullananların İslami kuralları ne kadar uyguladığıdır.
Aşağıda yazdığım kurallar İslam’ın olduğu kadar gerçek demokrasi ile yönetilen modern devletlerin de temel ilkeleridir.
İslam’ın devlet yönetiminde en temel ilkeleri şunlardır:
a) Meşveret, istişare (yapılacak işler hususunda, ehil olan kişilere danışmak, onlardan görüş almak. (Günümüzdeki anlamı devletin kurumlarının işletilmesi ve bağımsız medya ile Sivil Toplum Kuruluşlarının görüşlerinin alınması olarak algılanmalıdır.)
b) Adalet.
c) Beytülmalın (devlet hazinesinin) şahsi işlerde kullanılmaması ve kul hakkına riayet.
d) Emanetin ehline verilmesi (kamu görevi verilenlerde liyakat ilkesi)
e) Ahlak ilkelerinden sapmamak. (Yalan söylememek ve iftira etmemek, hesap verebilir olmak.)
AKP’nin getirdiği sistem meşveret yerine tek adamın iradesini hâkim kılmak üzerinedir.
Son 16 senedir adalet ve adil yargılamaya güvenin yerlerde süründüğü bellidir. Gücü olan hırsızın değil, onları yazanların ve yargılayanların mahkûm edildiği bir sistem söz konusudur.
AKP ve Erdoğan’ın sadece seçim kampanyasında kullandığı kamu malının haddi hesabı yoktur.
Devlet dairelerinin ehliyetsiz, liyakatsiz yandaş ve kifayetsiz muhterislerle doldurulduğundan herkes şikâyetçi.
16 senelik uygulamadan sonra ülkemizde ahlaktan soyutlanmış şekli bir İslam anlayışının hâkim olduğu açık. Devletin tepelerinde görev yapanlar her türlü yalan, iftiraya başvuruyor. Haklarında isnat edilen suçlardan yargılanamadıkları gibi, halka hesap verme zahmetine bile katlanmıyorlar.
Bunlar “Müslüman” diye tercih ediliyor.
Bu dindar görünümlü makyavelistler mi daha kusurlu? Bunları “Müslüman yöneticiler” diye seçenler mi?
Yoksa bu gerçeği yeterince anlatamayan bizler mi?
******************************
DİNDAR GÖRÜNÜMLÜ MAKYAVELİSTLER
"Amaca ulaşmak için bütün araçların meşru olduğu" tezi Makyavelizm adıyla anılır.
Seçimi harp gibi görüp, seçimde de hileyi mubah görenler var ya..
İşte bu gibiler de dindar görünümlü makyavelistlerdir.
Makyavel’in DEVLETİ YÖNETENLERE (Prens veya hükümdara) tavsiyelerinden birkaçını aktaralım. Makyavelistlerin kim olduğunu anlarsınız.
1- Devlete hâkim olan kişi dindar olmasa da daima dindar görünmelidir. (Bağışlayıcı, imanlı, insancıl ve dindar görünmelidir. Sadece böyle görünmesi iyidir, böyle olması iyi değildir.)
2- Ahlakı güç, zalimlik, sertliğe dayanmalıdır. Ellerinizi kirletmeye katlanamıyorsanız, Şiddeti, ihaneti ve hatta cinayeti gerektirecek sert zorunlulukları kaldıramıyorsanız kenara çekilin. Bu size göre değildir.
3- Verdiği sözü tutmalıdır. Ancak şartlar değiştiyse tutmayabilir.
4- Gücünü halka dayandırmalıdır. Çünkü seçkinler hükümdar için tehdit olabilirler. Seçkinler hükümdara karşı harekete geçebilir fakat halk hükümdarı sadece terk edebilir.
5- Zaman zaman halkı aldatmak gerekebilir. Ne zaman erdeme aykırı bir iş yapacaksanız sanki o işin sizinle ilgisi yokmuş gibi davranın. Nasıl olsa hile yapmak zorunda kalacaksınız. Onun için hile yapmadığınız görüntüsünü yaratmak için elinizden geleni yapın. Sizin gerçekte ne yaptığınızı halk bilemez. Bunu sır gibi saklayın.
6- Hükümdar yönetimindeki kişilere sözünü geçirebilmelidir. Mümkünse hem sevilen hem de korkulan bir hükümdar olmak iyidir. Korkulan olmak daha önemlidir. İnsanoğlu korktuğuna sevdiğinden daha çok ve daha iyi hizmet eder.
7- İnsanlar küçük darbelerin intikamını almayı düşünür ama büyük darbeler karşısında sinerler. Düşmanı tepki veremeyecek duruma getirmek gerekir.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.