Seçime doğru "hayaller ve gerçekler"
Yaklaşan yerel seçimler nedeni ile gündem de kızışmaya başladı. Hayaller ve gerçeklerin su yüzüne çıktığı seçimlerde yine aynı tartışmaların damgasını vurmaya aday olacağı gerçeği de değişmiyor. Bir tarafta AKP ve MHP ittifakı diğer tarafta da CHP ve İYİ Parti ittifakı. Hal böyle olunca AKP lideri yine sazı eline aldı önce manavlık yaparak oylarını yükseltmenin peşine düştü baktı olmuyor eski senaryoyu gündeme taşımaya başladı. Ancak bu sefer senaryo genişletilmiş, bir zamanlar DP Genel Başkanı olan ve o dönemde AKP’yi en üst perdeden eleştiren günümüzün İçişleri Bakanı Sn. Süleyman Soylu da dahil olmuş. Konu malum CHP ve İYİ Parti ittifakı HDP ile kol kolaymış yani teröristlerle iş birliği içindeymiş. Teröristlerin en büyük umudu bu ittifakın seçimleri kazanmasıymış ve bu iddialar hakkında bakanın elinde ses kayıtları varmış. Bu söylemler seçim kazanmak için kurulan hayaller şimdi gerçeklere bir göz atalım.
Diyelim ki HDP demek terörist demekle eş değer. HDP’ye terörist deyebilmemiz için illegal bir parti olması gerekir. Ancak anayasaya uygun dolayısı ile legal bir parti olduğunu hepimiz biliyoruz. Aksi takdirde kapatılırdı daha da önemlisi her seçimde hazineden seçim yardımı alamazdı. Haziran 2018’de yapılan genel seçimlerde 90 milyon, yapılacak yerel seçimler için ise 79 milyon hazine yardımı alamazdı. Hazine yardımı yaparken hiçbir hukuki sorun yok. Meydanlara çıkınca HDP terörist CHP ve İYİ parti bu teröristle işbirliği yapıyor ve sizin elinizde ses kayıtları varmış. Bu söylemlerden vazgeçin efendim. Meydanlarda esip gürleyeceğinize savcılıklar elinizin altında neden suç duyurusunda bulunmuyorsunuz, neden HDP’nin seçimlere girmesini engellemiyorsunuz. İşin daha vahim bölümü ise ne CHP ne de İYİ Parti, HDP ile her hangi bir ittifak içerisinde olmadıklarını her platformda dile getirmelerine rağmen yalanla siyasi rant elde etmeye çalışmanızı seçimlerde hüsrana uğrayacağınızı bildiğinizdendir.
Bir başka hayal ise Ankara ve İstanbul’da belediyeler tarafından kurulan manavlardaki kuyrukların zenginliğimizin göstergesinin oluşu. Nasıl bir zenginliktir ki 1 TL ucuza sebze alabilmek için insanlar saatlerce kuyruklarda bekliyor. Türkiye’de başlarla ayakların yer değiştirdiğini biliyorduk ama bu kadarı da fazla oldu diye düşünüyorum. Yoksa belediyelerin manav tezgahı kurduk deyip pırlanta sattıklarını mı kaçırdık. Malum sebze fakir yiyeceği devlet yüzde 1 rüsum ve yüzde 8 KDV alıyor, pırlantadan ise sıfır vergi alıyor. Bu kadar ikilemi benim bünye inanın kaldırmıyor. Çok zeki olmayabilirim ama doğuştan gelen aklımı geliştirerek sorgulama yeteneği olan beşeri akıla çevirmeyi başarabilen bir bireyim. Benim aklım ile dalga geçmeyi bırakın artık. İstanbul ve Ankara dışındaki illerimizin neden bu zenginlik gösterisi olan kuyruklardan mahrum bıraktığınızı gerçekten merak ediyorum. Beşeri aklımın öngörüsüne dayanarak aklıma bir iki fikir gelmiyor değil. Bu iki ili kaybedeceğinizi iliklerinize kadar hissettiğinizden olabilir ya da diğer illerin çok fakir oluşundan buralarda zenginliğimizin göstergesi olan kuyrukları göremeyeceğimizden de olabilir.
Bu ülkenin bir kısım insanları bir şekilde size inanmış olabilir. Her dediğinize inandığınızı düşünüyor olabilirsiniz ama bu sefer yanılıyorsunuz. Çünkü insanların cebine çok fazla dokundunuz. Bu ülke insanları aç kalmaktan çok korkar ve bu korkuyu büyük bir çoğunluk derin bir şekilde hissettiriyor. Hayallerle seçim kazanmak dönemi kapandı. Size önerim bırakın terörist, zenginlik göstergesi kuyruklar gibi söylemleri, insanların eve ekmek götürmeleri için ne yapacağınızı anlatın. Çay, simit, millet bahçeleri gibi söylemlerle de bu işler olmayacak. Bir ay ucuz sebze satarak giden kaç oyunuzu geri getireceksiniz? Evdeki elektrik, doğalgaz, su gibi zorunlu harcamalarının maliyetini düşürün. Sebze de aracılar var diye feryat diyorsunuz ama maliyeti düşürücü bir eyleminizin olmamasını neden açıklamıyorsunuz. Gübreye, mazota, tarım ilaçlarına GDO’lu tohuma üretici mi zam yaptı. O zamları neden geri almıyorsunuz yoksa zamlar da mı zenginliğimizin göstergesi.
Bu kadar haksızlığın olduğu bir ortamda bu insanlar hala sizin söylemlerinize inanıp peşinizden gelecekse benim söyleyeceğim tek şey vardır.
“GEÇMİŞ OLSUN”...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.