Sen kim oluyorsun?
Sen kim oluyorsun?
Toplum hafızamız zayıf olduğu için olayları kavramakta zorluk çekiyoruz. Hala Mısır’ın, Suriye’nin, Irak’ın iç işlerine müdahale eden Türkiye bu kadarla da kalmıyor Almanya’nın iç işlerine bile müdahale etme hakkını kendinde görüyor. Nedeni de Türkiye’de olmayan ‘’İnsan hakları’’. Başka devletlerin iç ve dış işlerine doğrudan veya dolaylı müdahale ederken evrensel hukuka sığınanlar, bir başka devletin, bırakın müdahaleyi uyarıya bile en sert tepkiyi göstererek sen kimsin benim iç işlerime müdahale ediyorsun diyebiliyor. Öyle bir çelişki ki anlatmak olası değil.
Batı denen canavara gelince: Türkiye’yi bugünlere getiren kendileri değilmişçesine günah çıkarıyorlar. Demokrasi, insan hakları havariliği yapıyorlar. Siyasi iktidarlarda işlerine geldiğinde alkış tutuyor, işlerine gelmediğinde demedik lafı bırakmıyorlar. Vatandaşın ise ne olup bittiğinden haberi bile olmuyor. Olamaz çünkü günün 24 saati hangi TV’yi veya radyoyu açsanız başta tek yönlü siyasi haberler ve din eksenli yorumlar, filimler ile beyinler yıkanıyor. Sade vatandaşta dünyanın öyle olduğuna inanıyor. Kimse de kim oluyorsunuz da kazanılmış haklarımızı bir bir elimizden alıyorsunuz diyemiyor. Demeyi de bilmiyor.
Osmanlı dönemi Malta sürgünlerini, yakın tarihimizde 1980 ve 2004 sonrası tutuklamalarını bir hatırlayın. Sade vatandaşın hakkını hep eğitimli, kültürlü insanlar savunmuş ve karşılığını hayatlarıyla ödeyenler bile olmuştur. Sade vatandaş ise özgürlük, demokrasi, insan hakları nedir, hatta kendi yasal hakları nedir bilinmiyor. Bilinmesi içinde hiçbir çalışma yapılmıyor.
Çünkü en iyi yönetilebilen toplum bırakın dünyayı kendisinden bile haberi olmayan, haberdar edilmeyen toplumdur.
Sade vatandaş hiç ömrü hayatında kapısına kadar kömür getirildiğini, poşetle gıda bırakıldığını, nakdi yardım yapıldığını hiç hayatında yaşamamış. Eğlence nedir, sanatçı nedir bilmezken, duysa da onun için rüya olan bir konsere kapısının önünden otobüsle alınarak götürülmesi, yemeğinin verilmesi ve hatta yurt içi gezilere, Umre’ye götürülmesi hiç yaşanmış mıdır? HAYIR.!
Siyasi iktidar sade vatandaşın bu yönünü çok iyi değerlendirip OY’a tahvil ediyor. Vatandaş da hayatından memnun. O nedenle eğitimli, kültürlü insanların feryatları yankı bulmuyor. Hatta kızılıyor, sen kim oluyorsun deniliyor. Türkiye bu koşullarda kendisine dayatılan her türlü rejimi sessiz ve sakin kabullenmek zorunda kalıyor. Zorunda değil durumu sade vatandaş seve seve kabulleniyor.
Türkiye’nin totaliter, tüm demokratik hakların askıya alındığı, radikal din devletine doğru yol aldığı yanında, artık asi çocuk olduğu dünya devletlerince vurgulanıyor. Vurgulayana, dostça uyarı yapana her türlü hakaret yapılıyor. Hakaret demek sadece küfür etmek değildir. Küstahça, diplomatik dilin uzağında cevap vermekte bir nevi hakarettir. Hal böyle iken muhalefet hala seçimi niye kaybettik bilmecesi ile kendini oyalıyor. Atatürk’ün gençliğe hitabesi okunduğunda o zamanın tersanelerini ele geçirenler yabancılar idi. Günümüzde ise devleti ele geçiren batı adına devleti ele geçiren yapılara bakmak yeterlidir.
Sonuçta sade vatandaş hayatından memnun. Onun için bölünme, kriz, yoksulluk vesaire önemli değil. Önceden görmediği, ulaşamadığı göz boyayıcı yardım ve desteklerin kesilmemesidir. Yeter ki ianeler devam etsin. Nerden geldiği, kim tarafından ve kimin parasının verildiği hiç önemli değil. Yeter ki gelsin.
Ey düşünen, eğitimli ve entel insanlar size soruyorum: Siz kim oluyorsunuz? Evet yazan, uyaran, sade vatandaşın hakkını savunan bizler kim oluyoruz? Aydınlığa sırtını dönmüş veya aydınlığı unutan insanların hakkını aramak size mi düştü? Diyerek kızanların çoğunlukta olduğunu bilmekte fayda var.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.