Genel bir kanı var. 1 Mayıs normalde Taksim’de kutlanırmış. Ama Taksim Meydanı’nda kazı olduğu için, eylemcileri korumak maksadıyla 1 Mayıs’ı Taksim’de engellemişler. İnatçı sendikacılar da meseleleri sorun çıkarmak olduğu için, illa da Taksim diye tutturmuşlar. Olayların sorumlusu işçilermiş, temsilcileriymiş.
Yanlış.
Asıl nedenler
AK Parti’nin Taksim’i yasaklamasının 3 ana nedeni var. Öncelikle Taksim’i kendi mimarlarının çizdiği kışlalara kondurulmuş bir AVM merkezi yapmak ve ehlileştirmek istiyorlar. AK Parti’ye yakın şirketlerin yapacağı binalarda kurulacak rezidanslardaki zenginler bir gün bile olsa rahatsız olmasın derdindeler.
İkinci neden siyasi. Taksim Meydanı Türkiye işçi sınıfı tarihi ve toplumsal mücadeleleri açısından tam bir merkez. Fransa’da Bastille Meydanı neyse, Mısır’da Tahrir Meydanı neyse Türkiye’de Taksim Meydanı o. Burayı siyasetsizleştirmek demek, Türkiye muhalif hareketlerinin en önemli sembollerinden birini, insanları birbirine bağlayan en önemli hikâyenin sahnesini yok etmek demek.
“Yok canım bir kereliğine yasaklandı” diyenleri duyar gibiyim. Yazın bir kenara. Ya da yok, zaten burada yazıyor: Seneye Taksim’i yine yasaklamaya çalışacaklar. 2 neden sunacaklar:
1] “Kazlıçeşme’ye 1 milyon kişilik miting alanı yaptık, gidin orada yapın” diyecekler.
2] “Taksim’in altından yollar, caddeler geçiyor, maazallah yıkılır mıkılır orada miting olmaz” diyecekler.
Hele İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerini kaybederlerse bu ihtimalin üzerine bir de kin ve hınç hissiyatı binecek ki, olabilecekleri düşünmek bile istemiyorum.
Son neden
Taksim yasağının son nedeni geçen senenin başarısı. Geçen sene 1 Mayıs kutlamaları o kadar sakin ve eğlenceli geçmişti ki katılmayanlar pişman olmuştu. Anti-Kapitalist Müslümanlar’dan Hak-İş üyelerine bütün emekçiler bir araya gelmişti. Bu sene katılımcı sayısı patlayacaktı.
Ak Parti’nin inandığı siyaset anlayışının tam tersi bir şeydir sol miting. AK Parti sabır, uzlaşma ve gündem gizleme stratejisi izler. Açık muhalefet etme, sokağa çıkma ve kendini gösterme stratejisi tercih ettikleri yol değildir. İnsanları bir mitingde bir araya getirdiklerinden lidere odaklı ve onu yüceltme amaçlı toplantı yaparlar.
1 Mayıs mitingleri ise AK Parti’ye göre kontrol edilemeyen, muhafazakâr mitinglere karşı etkinlikler. Bunların artması da elbette tercih edecekleri bir şey değil.
Ama!
Yok haklısınız. “1 Mayıs’ı bayram yapan AK Parti değil miydi” diye sorabilirsiniz. Tamam. Haklısınız. Size diyeceğim: O ‘AK Köprü’nün altından çok sular geçti. O AK Parti artık yok. Çevresindeki koalisyonun dağılmaya başladığı, lider kültüne savrulan, örgütü değil, merkezdeki bir nomenklaturayı dinleyen eski CHP’yi andıran bir AK Parti var. Ondan, şimdi olsa, 1 Mayıs bir başka bahara kalırdı.
Bütün bu olayların en ironik yanı da şu: Diyarbakır sessiz, sedasız ve barış dolu bir 1 Mayıs geçirirken İstanbul yakıldı, yıkıldı, emekçileri gaza, suya boğuldu. En azından devlet doğuya çok nobran davranmadı diyelim, düştüğümüz demokrasiden bir avuç toprakla kalkalım.
Koray ÇALIŞKAN
Radikal