Türkiye’de gündem, görece diğer ülkelere göre çok daha yoğun ve değişken yaşanır. Özellikle demokrasinin içselleştirildiği toplumlarda bir yılda yaşananlar, bizde neredeyse bir haftada yaşanıyor. Öyle olunca da kültür, sanat ve sosyal konulara, gelişmiş toplumlarda daha fazla zaman bulunuyor galiba diye düşünürüm.
Siyasi gelişmeleri çoğu batılı ülke vatandaşlarının aksine toplumumuz adeta bir siyasetçi duyarlılığıyla yaşar. Ekonomi ve yaşam koşulları kaynaklı sorunlarımız ise neredeyse hiç bitmeyen senfoni gibi tüm dönemlerde baş köşede yer alır. Toplumsal sorunlar yanında sosyal yaşam ve kültürel konular ise zorlayarak bu gündemin içinde kendisine yer bulmaya çalışsa da arzulanan düzeyi yakalamayı asla başaramaz. Entelektüeller, iktidara yakın değilse gelir pastasından daha az pay alırlar. Gençler ve emekli birçok aydın, geçim-yaşam kıskacı içinde kalarak, kültür ve sanata bütçe ayıramayınca, bu olumsuz sonuca ulaşmamız hiç de sürpriz sayılmaz.
Bir yılı aşkın süredir hazırlıkları süregelen "2022 Örgütlerin Yönetimi Kongresi", 11-13 Kasım’da Haliç Kongre Merkezinde Arel ve Kent Üniversiteleri öncülüğünde gerçekleştirildi. Basın ve medyada yeterli ilgiyi göremese de! Toplumsal duyarlılığı oluşturmakta ne kadar başarılı olabildi bilemiyorum ama bu satırların yazarının da "Yerel Yönetimler" temalı dört bildiri ve sunumla katkıda bulunmaya çalıştığı kongre, tam bir akademik şölen olarak gerçekleşti. Başkan sayın Prof. Dr. Ali Akdemir ve başkan vekili sayın Prof. Dr. Hasret Çomak ile emeği geçen tüm ekibe bu başarılı organizasyon için teşekkür ediyorum.
Haliç Kongre Merkezi, İstanbul’un kültür ve sanat merkezi/başkenti olma hayali kapsamında, her türlü ulaşım kolaylıkları ile 100 bin m2 yatay mimarisi ve 23 irili ufaklı salonları ile aynı anda yemekli/yemeksiz 2-3 ayrı düğün organizasyonundan, tiyatro ve toplantı organizasyonlarının yapılabildiği Haliç manzaralı bir tesis. Kongre yeri için mükemmel bir tercih olmuş. İstanbul için kültür ve sanat başkenti hayalini gerçekleştirmek istiyorsak, çok daha fazla benzeri mekanlara sahip olmak ama her birini yüzde 100 kapasiteye yakın doldurmak gerekiyor. Galiba şimdilik bunu başaramıyoruz. Beş yıldızlı otel konforunda ağırlandık. İşletmeci kuruluş ve çalışanlarına da ayrıca teşekkür ediyorum.
Kongreye dönersek. Her biri kendi alanında çok başarılı akademisyenler ve iş dünyasından katılımcıların panel ve bildiri sunumlarını kaçırmamak için büyük bir koşuşturma yaşandı. Sayın Ekrem İmamoğlu öğleden önce mahkemesi olduğu için açılış konuşmasını 14:15-15:00 arası "Yerel Yönetimlerde Liderlik Yetkinlikleri" başlığı ile yaptı. Baştan sona çok iyi hazırlanmış bir ders ve akademik bildiri niteliği ile herkesin takdirini kazandı. Mahkemeden çıkıp, yüksek moral ve motivasyon ile entelektüel kişilerden oluşan bir topluluğa başarılı sunum gerçekleştirmek, ancak liderlik özelliklerini taşıyabilmekle mümkün olabiliyor galiba.
İlgi alanım gereği "Yerel Yönetimler" konulu 15:00-15:45 arası Bahçelievler Belediyesi Başkanı sayın Dr. Hakan Bahadır’ın sunumunu takiben, sayın Prof. Dr. Hasret Çomak başkanlığında Bornova Belediyesi Başkanı sayın Dr. Mustafa İduğ, Sarıyer Belediyesi Başkanı sayın Şükrü Genç ve Esenyurt Belediyesi Başkanı sayın Kemal Deniz Bozkurt’un panelini izledim. Böyle panellerde sayın başkanlar doğal olarak yaptıklarını anlatır. Ben ise yapamadıklarıyla ilgili olduğum için biraz eleştirel bakarak web sitelerinden ulaşamadığım bilgi ve belgeler olduğunda e-posta göndererek kendilerinden bilgi talebinde bulunurum.
Sayıştay da benim gibi yapılanları değil, yapılamayanlar ile yanlış yapılanları denetim raporlarında paylaşır. Belediye web sitelerinde yayımlanması zorunlu olan geçmiş 3-4 yıllık faaliyet raporları yanında Sayıştay, Meclis denetim komisyonu ve İçişleri Bakanlığı ile diğer bakanlıkların denetim raporlarının yayımlanması zorunlu olduğu halde, yüzde 90 belediye nedense paylaşmaz. Sayıştay da her sene sistematik olarak benzer hataları bulup, onbinlerce sayfa rapor hazırlamak zorunda kalır. Sayıştay raporlarının daha kolay okunup anlaşılabilmesi için 2 cilt "Sayıştay’ın Belediye Denetimlerinde Sistematik Sorunlar ve Çözümler" kitabımı bu nedenle yazdım. Keşke her müdürlük için satın alınabilse. Sayın başkanlarımız da rahat eder ve böylesi toplantılarda çok daha güçlü ifadelerle "belediyelerinin başarılardan söz edebilir" diye düşünürüm.
Birçok oturumda aynı salonu paylaştığım Küçükçekmece Belediyesi'nde Ekip Kadın Kooperatifi ile Sıfır Atık Yönetimi konulu sunumlarıyla Dr. Nesrin Başpınar adeta diğer belediyelerin yeterli ilgiyi göstermeyip bildiri sunmadığı kongrede, onların açığını kapatabilmek için çok güzel paylaşımlarıyla bizleri bilgilendirdi. Diğer belediyelerin neden ilgi göstermediğini anlamakta zorluk çektim. Halbuki e-posta göndererek kongre takvimini paylaşmıştım. Bin küsur belediyeden, Avcılar Belediyesi ile İzmir Büyükşehir Belediyesi başkanlarının teşekkür ve mazeret geri bildirimleri hariç yaşadığım ilgisizlik karşısında ne diyeceğimi bilemiyorum. "Örgüt" lafı mı itici geldi, yoksa belediyelerin de birer yerel örgüt olduğunun farkında değiller mi?!
Siyasi partilerle de kongre takvimini paylaşmıştım. Kimler tebrik mesajı gönderdi bilemiyorum (şehir dışından geldiğim için sabah açılışa yetişemedim) ama lider veya başkan vekili düzeyinde temsil olmaması üzücü. İl-İlçe- Beldeler ve Genel merkez teşkilatlarıyla her siyasi parti bu tür kongre ve toplantılarda yer alarak, gelecek dönem vizyon ve misyonlarını anlatabilme fırsatını neden kullanmak istemez ki?
Akademik çevreler Türkiye siyasi ve sosyal yaşamına yeterli katkıyı koymuyor diye eleştirileri duyarız. Yoğun eğitim çalışmalarından zaman ayırıp, üniversiteler ve akademisyenlerin uluslararası kongre düzenleyebilmesi kolay değildir. Asli sorumluluklarından, kendi araştırmaları ve ailelerine ayırmak zorunda kaldıkları zamandan fedakârlık yapmayı gerektirir. Düzenlenen etkinliklere yeterli ilgi ve katılımın olmayıp, davete icabet eksikliği ise toplumsal sorunlarımızı aşabilmek için hiç de umut verici değildir.
Maalesef siyasetçiler yeterli ilgiyi göstermeyince basın ve medya kuruluşlarımız da ilgisiz kalıyor. Bizler de her gün ve akşamında defalarca aynı saz heyetlerince (!) sunulan, artık kendilerini tekrardan öteye geçmeyen tartışma programlarını izlemeye mecbur bırakılıyoruz.
Bağımsız araştırmacı ve yazar olmanın sağladığı avantajla, akademik kurumlarımızın dile getirmediği bu sorunu paylaşmak da benim gibilere kalıyor.
Kongreden birkaç izlenimle bitirmek istiyorum.
Bazı katılımcılar kongrede 10-15 dakikalık bildiri sunmakla, konferans vermeyi karıştırıp mikrofonu elinden bırakmayınca tepkiler/protestolar yaşandı.
Bir sonraki hatta ikinci gün oturumda konuşması olsa da, kalkıp sunum yapan bir akademisyenin "bana katılım sertifikası verilmedi" diye yakınmasına şahit olmak gülümsetti.
Kadın katılımcılara pozitif ayrımcılık yaparak daha uzun süre veren Oturum Başkanı'nın, "Sen kitap yazmışsın, merak eden alıp okusun, yemek saati geldi 10 dakikayı aşmayalım" şeklinde babacanca(!) uyarısı karşısında ne cevap vereceğimi bilemedim!
Güzel anılar ve dostluklar biriktirip toplu resimler çektirerek, bir sonrakinde buluşmak dileğiyle veda ettiğimiz kongre sonrası, evlerimize biraz yorgun ama ülkemizin geleceği genç beyinlerle tanışmanın mutluluğunu yaşayarak dönmenin huzuru her türlü yorgunluğa değdi. Tekrar tüm organizasyon heyetine ve katılımcılara gönülden teşekkür ederek sevgilerimi ve saygılarımı iletiyorum...