31 MART VAKASI
önsöz: en büyük gerçek hâlâ şudur: ayakkabının sıkıp sıkmadığını en iyi onu giyen bilir...
tarihte belki de "ikinci 31 mart olayı" diye anılacak bir zaman diliminden geçtik. çünkü seçim denen rekabet-yarış toplumsal doğal olay; ancak yakın "31 mart olayı" yakın-orta gelecekte izdüşümleri olabilecek, yeni olgular yaratabilecek bir olay...
toplumsal olayları doğru okuyabilmenin, ekonomi-politiği doğru anlamanın yolu, olanları "saymak" ve rakamlarla okumaktır; yani istatistik aynasına bakmaktır. işin ilginç yanı, "istatistik aynası" bazı ilginçlikler gösterir... lunapark aynaları gibi ayarına göre görüntü yansıtır... ama lunapark aynaları nasıl görüntü verirse versin, ortada da bir gerçek "görüntü" vardır...
gelelim sadede, yani 31 mart olayı.na... yaşanan seçime doğal olarak her taraf kendi penceresinden bakıp, ona göre kelam ediyor. "sayılara" bakıp değişik "bilgilendirmeler" yapıp ahaliyi "irşat" ederek bahar-moral rüzgarları estiriyorlar... buraya kadar her şey gayet güzeelll...
ancak yakın geçmişte hükümet görevleri de yapmış bir siyasetçinin, manyetik gücünü göstermek için fizik-kimya aleminden telif ettiği bir söz var: "özgül ağırlık". 31 mart seçimlerinin özgül ağırlığı istatistik rakamları lunapark aynalarına yansıtarak okumak değil, elektron hareketlerinin yaşandığı atom ilişkilerine ve işleyişine bakarak görmek ve anlamak gerekir.
peki bunu nasıl görüp nasıl anlayacağız? adına tarih denilen rehber hazretleri böyle anlarda size yardımcı olabilir... 31 mart.ın "aynası", sayısal yanıyla sakal traşını sahneye getirirken, psikoloji bilimini ilgilendiren yanı kıbrıs gezisine çıkartıyor...
sonsöz: gerçek ve adalet tek bir şahsın, tek bir sınıfın, tek bir prensibin tekelinde olamaz.