Tüm samimiyetimle söylemek isterim ki; bugün Recep Tayyip Erdoğan karşısında Kemal Kılıçdaroğlu'nun kazanma şansının açık ara farkla olacağı gibi bir ihtimal söz konusu olsa Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı olması anasının ak sütü gibi haktır amma velakin bugün için öyle bir konjonktür yoktur.
Keşke aritmetiksel işlemlerde duygularında etkisi olsa ama mümkün değil; Sayın Kılıçdaroğlu'nun kazanabilmesi için siyasi konjonktürün oy dağılımının sayısal toplamı buna yetmiyor.
PKK'nın meclisteki uzantısı HDP'nin himmeti ile kazanılacak cumhurbaşkanlığının bilahare ödetmek isteyeceği bedel, demoklasinin kılıcı gibi hem İYİ Parti, hem de CHP'nin boynu üzerinde sürekli sallanacaktır. HDP seçmeninin de katkıları ile kazanılmış belediyelere ilişkin "Bizim sayemizde o sıralarda oturuyorsunuz" tekerlemelerine muhatap olan İYİ Parti'nin yaşayacağı sıkıntıları düşünmek bile istemiyorum. Öyle veya böyle, millet ittifakı her türlü hesabında HDP'yi devre dışı bırakmalıdır.
Peki oldu ya duygusallık ağır bastı CHP'nin HDP'nin himmetini dikkate alarak seçime gidildi ve Kılıçdaroğlu kazanamadı...
Atatürk Türkiye'si, cumhuriyet değer ve kazanımları yerle yeksan olacak. CHP belki marjinal bir grubun uhdesinde marjinal partiye dönüşerek varlığı devam edecek, Kılıçdaroğlu'nun siyasi hayatı sona erecek. İYİ Parti siyasi ömrünü tamamlama sürecine girecek, Meral Hanım torun sevmeye gidecek. MHP yine yeni sistemin güvenliğinden ve Erdoğan'ın muktedirliğinin devamından sorumlu müsteşarlık görevini ifa etmeye devam edecek. HDP'nin varlığı güçlenecek talepleri daha cüretkar olacak. Daha önce hiç tereddüt etmeden "Osmanlı'da Laziztan eyaleti vardı, Kürdistan eyaleti vardı" diyerek mealen "Bu eyaletler yine olabilir" diyen Erdoğan yeni bir açılım sureci ile HDP'nin de istekleri dahil bugün için tüm korktuklarımız tek tek icraata dökülecektir.
Meral Akşener'in "Ben başbakanlığa adayım" cümlesini aylar önce kullanma ihtiyacını duymuş olması, yukarıda ifade etmeye çalıştığım risklere dair öngörülerine istinaden dir. Anlaşılan o ki; CHP'li Gürsel Tekin gibi isimler hala Meral Hanım'ın siyasi nezakete son derece özen göstererek vermek istediği mesajı almamış olmalılar ki; HDP ile kur yapmaya devam ediyorlar.
Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı olarak Mansur Yavaş'ı aday gösterirse; Devlet Bahçeli Recep Tayyip Erdoğan için istediği kadar çırpınsın ülkücü hareketin hafızasına sahip MHP üyesi her seçmen ve diğer Türk milliyetçileri Mansur Yavaş'a oy vereceklerini düşünüyorum. Bunu kırk yıllık aidiyet duyduğum Türk milliyetçiliği hareketi üzerine sahip olduğum tecrübe ve bugünkü gözlemlerime dayanarak söylüyorum. Nihayetinde ayrı partilerde olsak bile ülküdaşlık hukukumuzdan gelen ilişkilerimiz Devlet Bahçeli'nin bütün ayrıştırma gayretlerine rağmen devam ediyor.
Mansur Yavaş'ın aday olması durumunda CHP öyle veya böyle HDP ile ters düşmeme hassasiyetini gösterme zorunluluğundan kurtulacaktır. Böylece CHP'nin, HDP ile iyi geçinme hassasiyeti ile kendisine geleceğini düşündüğü oy, Mansur Yavaş'ın aday gösterilmesiyle MHP'li Türk milliyetçilerinin Mansur Yavaş'ı tercih etmeleri ile ikame edilmiş olacaktır. Keza Zafer Partisi zaten tercihini Mansur Yavaş'tan yana açıklamıştı.
HDP'nin oyu kadar AKP'den vazgeçmeye niyetlenmiş, yüzde 15'lik 'kararsızlar' oyunun en az yüzde 10'nu olan muhafazakar eğilimli oylara talip olunsa ve bu anlamda karşılık bulacak olan Millet İttifakı'nın adayı Mansur Yavaş gösterilse daha başarılı ve garantili sonuç alınmaz mı? Böylece HDP de kendi akıbeti ile baş başa bırakılarak ya Türkiyeleşmeye, ya da doğal bir yolla tasfiye sürecine itilerek aynı anda Türkiye Cumhuriyeti Devleti de PKK'nın yüce meclisimizdeki bu utanılası siyasi uzantısından demokratik yollarla kurtulmuş olacağız.
Barış Yarkadaş ve CHP'den dışlanmışlık psikolojisi
Barış Yarkadaş bir gazeteci olarak arsızlara, hırsızlara, namussuzlara; üç kağıtçı siyasal puştların aşikar kayırmalarla, ihalelerin hangi gücün veya güçlerin dayatması ile verildiğinin araştırmalarını yapmış bitirmiş olmalı ki; "ne yapayım, ne yapayım canım da sıkılıyor" derken, tamam buldum deyip "İYİ Parti'de etik dışı ihale alan var mı?" deyip onu araştırmaya soyunmuş(!)
Kendi ifadesi ile diyor ki; "Ben İYİ Parti'de kayırma ile usulsüz ihale alan var demedim ki, etik olmayan ihale alımı var dedim" diyor. O da neymiş; milletvekili olunca şirket yönetimini çocuklarına bırakan İYİ Parti milletvekilinin şirketi Millet İttifakı'nın bir belediyesinden ihale almış, etik olarak ihaleye girmemeliymiş, çünkü belediye Millet İttifakı'nın kazandığı belediyeymiş.
Düşünebiliyor musunuz, Barış Yarkadaş AKP Belediyelerinin ve hükümetin tüm ihalelerinde hiç bir usulsüzlük bulamamış ama İYİ Parti'de etik olmayan şeylerin peşine düşmüş.
Aslında bu İYİ Parti açısından övünülecek bir husus; maazallah Barış Yarkadaş ya bir de İYİ Partili birisinin iltimaslı, kayırmalı bir ihale aldığını tespit etmiş olsaydı!
Etik bulmadığı şeyleri yüksek sesle ve yaygara kopararak dile getirdiği için millet de sandı ki; azılı bir katil on kişiyi doğramış!
Keşke Barış Yarkadaş "köpeği ısırsaydı" da bunu yapmasaydı daha iyi ses getiren bir gazetecilik yapmış olurdu! CHP'den dışlanmışlık psikolojisini yaşıyor olsa gerek, sanki bunun intikamını 6'lı Masa'ya zarar vererek çıkarmak istiyor gibi. Öyle ya Cumhur İttifakı'nın öküz altında buzağı aradığı bir konjonktürde İYİ Parti'de "etik olmayan şeyler" aramak da nereden çıktı?
Tunç Soyer ne söylemişse doğru söylemiştir...
Yunanlılar dost muydu ki; Tunç Soyer "Emperyalistler yurdumuzu işgal etti" derken, o emperyalistlerin birisinin de Yunanlılar olduğunu anlamıyorsunuz.
İzmir'in kurtuluşu münasebetiyle bir benzeri daha görülmemiş büyük kalabalıkların katılımı ile yapılan kutlamalar ve Tarkan konseri görüntülerini hazmedemeyenler, iktidardan gidişin ayak sesleri olarak görenler Soyer'in kutlamada yaptığı konuşması üzerinden etkinliğe kara çalma yarışına girdiler.
Tunç Soyer ne demiş;
"Yüz yıl önceydi. Bu toprakları yönetenler, gaflet, dalalet hatta hıyanet içindeydi. Gençleri, kadınları, çocukları, geleceği hiç düşünmediler. Sadece ve sadece saraylarındaki saltanatı korumak için bütün bir milleti ateşe attılar. İnsanlık onurumuzu, bağımsızlık tutkumuzu ve yaşam hakkımız ayaklar altına aldılar, teslim oldular. Bir sabah emperyalist ülkelerin askerleri, kirli çizmeleri ve kirli emelleriyle körfezin sularını ve güzelim şehrimizi işgal etti."
Alın benden de o kadar. Bu ifadeler aynen "Nutuk"da geçiyor, neresi yanlış, yalan mı? Vahdettin ihanet etmediyse niçin kaçtı? İhanet yoktu da 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkan Atatürk'e yakalama emri niçin çıkartıldı? İhanet yoktu da Mondros Ateşkes Antlaşması niçin yapıldı? İhanet yoktu da İngiliz zırhlıları Dolmabahçe önüne niçin demirlendi, Yunan İzmir'e niçin çıktı?
Neymiş; Tunç Soyer Osmanlı'yı kötülemiş. O sadece ihanet edenleri kötülüyor. Osmanlı 600 yıllık bir imparatorluk. Tunç Soyer Osmanlı'nın son dönemine ve son yöneticilerine atıf yapıyor, "Bundan yüzyıl önce" ifadesini kullanıyor.
İşinize geldiği gibi milad koyacaksınız; Fetö'den yargılanmamak için 17/25 Aralık ve sonrası diyeceksiniz, Tunç Soyer "Bundan yüzyıl önce" ifadesini kullandığı halde onun koyduğu bu milad'ı kabul etmeyip Osmanlı'nın tüm tarihine şamil kılacaksınız sonra da Osmanlı'yı kötüledi diyeceksiniz öyle mi?
Birilerinin Osmanlı'yı çok uluslu görerek o kimliğe sahip çıkmaları "Türküm" dememek, kendilerini Türk kabul etmemek içindir. Onlardan bir tanesi "AKP sayesinde Türk olmaktan kurtulduk" derken aynen aidiyet olarak kendini Osmanlı gördüğü içindi. Bir hançer gibi saraya sokulan hiç de insani olmayan devşirme geleneği ve İslami anlamdaki fetih duygusu, bir Türk devleti olan Osmanlı'yı çok uluslu hale getirince devletin kimliği de bu minvalde başkalaşım geçirdi. O başkalaşım Türk'ten öte öyle bir başkalaşımdı ki; Osmanlı'nın asıl sahibi olduğunu inkar eden ümmetçilikle iğdiş edilmiş ''Türkler'' türetti. İşte o neslin çocukları ile etnik milliyetçiler bugün birleştiler Vahdet'tine hain dedirtmeme kampanyası başlattılar.
Elbette hiç kimse Türk olmak zorunda değildir ama hiç kimse de anasını babasını bildiği halde saklayanlar p.ler gibi İslam'ın ümmet kavramının arkasına sığınarak etnik milliyetçilik yapıp Türk düşmanlığı yapamaz. Vahdettin'e sahip çıkacaksın, Atatürk'e "ayyaş" diyeceksin öyle mi?
Delikanlıca her kim hangi etnik kimliğe sahip olursa olsun, "Ne mutlu Türk'üm diyene" vecizesinin anlamında bütünleşirsek elbette bu coğrafya üzerinde yaşayanlar olarak aidiyet sorunu yaşamamız mümkün değildir. Saklama ihtiyacı duymayan herkes için etnik kimlik yine herkesin onurudur, şerefidir.
Bu hainler cumhuriyet tarihi boyunca sürekli kimliklerini sorgulayarak etnik özürlülük kompleksinden kurtulamadılar. Aidiyet problemi yaşadıkları için bu psikolojiden kurtulabilmenin yolu olarak kurdukları partilerle, ısmarlama ve besleme sözde "Etnik piç" tarihçilerle, alternatif tarih yazdırarak hain Vahdet'tine sahip çıkarken Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Cumhuriyeti kuran kadroyu da ayyaş diye tanımlayıp, yazdılar.
Not: "Etnik p.ç": ümmetçiliği kamuflaj olarak kullanıp gizli etnik milliyetçilik yapan Türk düşmanı.