Yaşlı dünyamız bu güne kadar pek çok düzen kurdu. İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan: “Küresel liberal düzen” çöktü, işlevini kaybetti.
ABD, geleceğini ve garanti altına alacak “Yeni Bir Düzen” kurma peşinde.
Başarılı olur mu?
Kurmaya çalıştığı bu düzende: Rusya, Türkiye, Çin ve İran’ı büyük engel ve tehlike olarak görmekte.
Siz olsanız ne yaparsınız? Engelleri ortadan kaldırmak ve tehlikeleri önlemek için çaba ve gayret göstermez misiniz?
İşte bugün ABD’nin yaptığı ya da yapmaya çalıştığı da bu.
Bu düzenin en büyük ve ilk hedefi ise Türkiye!..
“Türkiye ne yapmalı?”sorusu büyük önem kazanmakta. Çünkü Türkiye, son 15 yıldır yanlış ekonomik anlayışla İTHALATA DAYALI bir ekonomiye mahkûm olmuş vaziyette. Amiyane tabirle iğneden-ipliğe ihraç ürünlerine muhtaç haldedir. Ottan-ete, makineden-kimyasal ürünler kadar dışa bağımlı haldedir.
Onun için Türkiye oldukça riskli konumda. Vereceği her yanlış karar, bu zorunluluğu daha da zorunlu hale sokacaktır.
ABD Türkiye arasındaki riskli gerginlik, 1 Mart tezkeresiyle başladı, S-400 füze alımı, FETÖ, F-35 uçaklarının teslimatı ile devam ederken Afrin-Menbiç, Fırat’ın doğusu PYD desteği ve Kürt devleti emelleri ve son olarak da rahip Brunson dava ve polemiğiyle zirve yapmış durumda.
Bizim yani Türkiye’nin ABD’ye göre durumu; elan bir Ortadoğu ülkesi konumundadır.
Pek âlâ biz öyle miyiz?
Ne yazık ki, son yıllardaki zikzaklarımızla, güven vermez gibi görüntümüz var onların gözünde.
Türkiye şunu iyi görmeli, görmek zorunda. Artık ABD-Türkiye ilişkileri asla ve asla eskisi gibi olası değil.
BOP’ta bize verilen görevin ifa edilerek yeni düzenin Türkiye desteğiyle kurulmasını istemekteler.
Yani bizi “Yeni Düzen’in” kurulmasında sosyolojik, stratejik ve güç olarak kullanma niyet ve amacındalar.
Türkiye haklı olarak buna direnmekte ve direnmek zorunda. Zira bu stratejik bir ortaklıktan ziyade bir “BEKA” sorunu olmaktadır. Bizler elbette hükümetimizin yanında olacağız.
Onun için ABD’nin dayatmaları, tehditleri daha da artacaktır.
Peki biz buna siyaseten, ekonomik ve sosyal olarak hazır mıyız?
Yoksa Atlantik ile Avrasya arasında sıkışıp bocalayacak mıyız?
Sıkışmanın ve bocalamanın zararını bütün Türkiye olarak ayrımsız çekmek zorunda kalacağız. Türkiye acilen tüketim ekonomisinden üretim ekonomisine geçmek zorundadır. Tüten bacalarla ülkeyi donatmak zorundayız. Zira bizim ne petrolümüz ne de doğalgazımız var.
İşte bütün bunların geleceğini, “Türkiye’nin tercihi” belirleyecektir.
Bu tercih, 81 milyonun tek vücut olmasıyla mümkündür. Bu asil millet, tarihte bunun örneklerini vermiştir. En son örneği de, M. Kemal etrafında birleşerek şanlı Kurtuluş Savaşı örneğidir. ABD, yenidünya düzeni emeline erişebilecek mi?
Kırarak, dökerek, aşağılayarak, siyasi rant amacıyla siyaset yapmak; belki günü kurtarır ama geleceği asla…
Katil ABD’nin şanlı bir geçmişi olan Türkiye’yi tehdit etmesi asla kabul edilemez. Lanetliyorum.
Esen kalınız...