Afrin harekâtı ümmetin kardeşliğini savunanları hayal kırıklığına uğrattı. Gerçi kişi neyi görmek isterse onu görür. Bundan önce de bir çok örneğinin var olmasına rağmen siyasi İslamcılar bir türlü bu yanlış düşünceden vaz geçmediler. Önce şu soruyu soralım ümmetin kardeşliğinden önce Araplar kendi aralarında kardeşlik hukukuna riayet ediyorlar mı? Bu soruya elbette hayır diyeceğiz. Sebebine gelince Araplar kendi aralarında kardeşlik hukukuna riayet etseler Filistin yaklaşık yetmiş yıldır kan ağlar mıydı? Arap topluluğu incelendiği zaman şunu görürüz Araplar daha milletleşme dönemine girememişlerdir. Yirmi iki Arap devletinde hâlâ kabilecilik devam etmektedir. Aynı ülkü etrafında birleşmeyen toplulukların milletleşmesi kolay değil.
İslam tarihine baktığımız zaman bir çok problemi görürüz. Asrı Saadet Dönemi’nde bile dört halifeden Hz. Ebubekir hariç üçü Müslümanlar tarafından şehit edilmiştir. Hz. Ali ile Hz. Ayşe’nin savaşı, Muaviye’nin oğlu Yezidin Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin’i katletmesinin acısı, ıstırabı bugün bile Müslümanların birleşmesinin önündeki en büyük engeldir.
Yaklaşık 1450 yıldır Sünni-Şii anlaşmazlığı devam etmektedir. Irak’ta, Yemen’de, Suriye’de günümüzde bu çatışmalar devam etmektedir. Tüm bunların yanında bilgi çağında devletlerin dini evrensel hukuk olmalı. Din birey ile Allah arasında ki bir vicdanı bağdır. Eğer devletler din üzerinden ilişki kuracaksa “mümkün değil” siyasi ekonomi ve askeri olarak bütün ilişkileri yeniden gözden geçirmek gerekir.
Ümmetin kardeşliğinin gerçek olmadığını tarih bize defalarca göstermiştir İran -Irak savaşı Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesi bize şunu göstermiştir. Devletlerin çıkarı vardır ; ebedi dostlukları ve ebedi düşmanlıkları yoktur.
Gelelim Türk- Arap din kardeşliğine Birinci Dünya Savaşında Mekke Emiri Şerif Hüseyin İngilizlerle işbirliği yaparak Türk ordusuna arkadan vurmasını din kardeşliğin hangi bağı ile bağlayacağız?
Yine Kıbrıs Barış Hareketi’nde Libya hariç hangi Arap devleti Türk milletinin yanında yer aldı? Ermenilerin Kardeş Azerbaycan’ın topraklarının yüzde yirmisini işgal ederken Araplardan ses çıktı mı? Bir kere bile olsun Ermenistan’ı kınadılar mı? Bu soruların hepsine vereceğimiz cevap hayırdır.
Günümüze gelirsek Suriye iç savaşında başta Amerika olmak üzere Israil defalarca Suriye topraklarını bombaladı Arap birliğinden herhangi bir ses duyan var mı? Duyamazsınız çünkü iktidarda olan Arap kralları Amerika’nın desteği olmazsa bir gün bile o koltuklarında oturamazlar.
Afrin harekatında Araplar Türkiye’ye karşı cephe aldılar. Daha ileri bir durumu söyleyelim. İsrail ve Sudiarabistan Irak ve Suriye’de terör devletinin kurulması için işbirliği yapıyorlar. Bu durumu ümmetin kardeşliğinin neresine yazacağız? Kimse Türk milletini aptal sanmasın. Tarih her şeyi kaydeder.
Bu kadar acımasız bir dünyada Türk milleti istikbalini nasıl koruyabilir ? Türk milleti birinci kural olarak şu noktadan hareketle yola koyulmalı birimizin kaderi hepimizin kaderdir . Ya hep beraber var olacağız veya hep beraber yok olacağız. Sen, ben, o yok; biz varız. Kaderimizin, kederimizin ve sevincimizin bir olması gerekir. Akıl, bilim rehberimiz olmalı. Ülkemizde evrensel hukuk ve adalet her vatandaşımıza eşit uygulanmalı. Nimet ve külfet adalet terazisinde tartılarak dağıtılmalı. Teknoloji ithal eden değil teknoloji ihraç eden ülkeler sınıfına dahil olmalıyız. Bilim bizden sorulmalı. Türk devletleri ile kader birliğimizin olması gerekir. Turan ham bir hayal olarak kalmamalı. En kısa zamanda ete kemiğe bürünmeli. Türk dünyasındaki her türlü kaynak; Türk milletinin yükselmesi için kullanılmalı. Umarım bizim kuşaklar Turanda yaşama bahtiyarlığına erişir.