Ağır bedeller ödüyoruz.
‘’Deli kuyuya taş atar, bin akıllı çıkaramaz’’ günümüze çok uygun bir özdeyiş. Biraz hafızalarımızı yoklayalım. ‘’Ordunun vesayeti kaldırılacak’’ dendi, ne yapıldı? Kumpas, Ergenekon, kozmik oda senaryoları gündeme getirildi. Sonuç ordu tarumar oldu. Yetmedi, ne kadar muhalif ve eleştirel gazeteci varsa mahkemelerde süründürüldü, yayın organları kapatıldı. Taraf olmayanlar bertaraf edildi. Ünlü yolsuzluklar kim için ve ne için yapıldı? Sonucu açıklanmadan güme gitti. Adalet, Milli Eğitim ve tüm kurumlar yeniden şekillendirilmek istendi, eskisinden de beter ve içinden çıkılamaz duruma düşüldü. Halkın ihtiyaçlarından çok siyasetçilerin lüks ihtiyaçları ve çıkarları öne çıktı.
Bürokraside önce askerlere sonra, monşerlere söylenmedik kalmadı. Hepsi çeşitli nedenlerle göreve getirildi. Liyakat mı hak getire. İmam ol yeter. Devletin A kadrosu kısa zamanda tasfiye edildi. Yerini darbeci Feto B kadrosu aldı. Oda paralel yapının varlığı ileri sürülerek kısmen tasfiye edildi. Yerine darbeci C kadrosu getirildi. Devleti yıkmaya çalışmasalar gül gibi geçinip gidecekler ve ne isterlerse alacaklardı. Ne olduysa yollarını şaşırdılar, ayaklarına dolandı. Şimdi C kadrosu gitti yerini D kadrosu alıyor. Kim bu dördüncü sınıf kadrolar. Malum gene imamlar, gene tarikatçılar. Sözde değişim yaşanıyor. Binlerce pırıl, pırıl gencimiz var. Bunlar ne merdiven altı okulu bitirmiş ne de cemaat okullarında öğrenim görmüştür. Ne de sahte diploma ve kariyer sahibidirler. Hepsi işsizdir. Çünkü kafası çalışan, bilgi dolu demokratik, donanımlı, hakçı ve halkçı gençlerdir. İktidarın samimi olup olmadığını bu gençleri değerlendirmelerinden anlayacağız. Ufukta ise böyle bir değerlendirme gözükmüyor.
Son olaylara gelince: Artık terör timler halinde Türkiye’nin her yerinde. İstihbarat dibe vurmuş durumda. Oslo görüşmelerinin mimarı da hala MİT’in başında. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Siyasi iktidar ilk dönemlerinde jandarma teşkilatını biçti. Büyük, küçük ilçeleri polise teslim etti (yani cemaatçilere). Jandarmayı kırsal alandan çekti. Stratejik konumlu yerlerde ne kadar jandarma karakolu varsa hepsi kapatıldı. Eskiden hangi dağ başına gitseniz, ıssız yerden geçseniz Jandarmayı görevde bulurdunuz. Hem kırsal kesimin güvenliği, hem de istihbaratı jandarmanın elinde sağlıklı bir şekilde yürüyordu. Geçmişte kırsal kesimde görev yapan jandarma suçlular ve kanunsuz iş yapanlar tarafından şikayet konusu olurdu. Jandarma kırsal kesimden çekildi tüm şer odakları istedikleri gibi at koşturmaya başladılar.
Son terör olaylarında, örneğin Artvin’de meydana gelen saldırı kırsal kesimde istihbarat ve kontrolün olmadığının son örneklerinden biridir. Devleti yeniden dizayna soyunanlar ne kadar uyarılırlarsa uyarılsınlar gene de bildiklerini okuyacaklar. Giden cemaat imamının yerini bir başka cemaat imamı ile dolduracaklar. Liyakata göre görevler verilmedikçe Türkiye belalardan zor kurtulur. Kahin olmaya gerek yok. Bugünün yenilenen kadroları fazla değil 3-5 sene sonra tekrar Türkiye’nin başına bela olacaktır. Siyasi iktidar bunu çok iyi analiz etmesi ve değerlendirmesi gerekiyor. Önemli olan olayları olduktan sonra değil olmadan önce önlem alınarak durdurmaktır. Bizi kandırdılar, ne istedilerse verdik demekle devlet yönetilmez. Türkiye Cumhuriyeti bedevi çadırı değildir. Bin yıldır Anadolu toprakları ve en az iki bin yıllık devlet geleneği deneyimi olan bir milletin cumhuriyetidir.
Dış politikada sürekli yaşanan gel-gitler, Türkiye’yi itibarsızlaştırmıştır. Terör odakları Türkiye’ye saldırırken AB ülkeleri Türkiye’yi hedef seçmiş, durmadan aşağılayıcı beyan veren siyasilerden geçişmiyor. Her gün bir batılı siyasi Türkiye’ye meydan okuyor. Bütün bunların müsebbihi kandıranlar değil kandırılanlarda bu işin içindedir. Çark edilen, eskiye dönülen stratejiler güven verir mi, sonuç alır mı. Şimdilik bir görüş sunmak yanlış olur. İnşallah bu kaotik badirelerden kısa zamanda kurtulur. Atatürk’ün Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’’ söylemine kavuşuruz. Halkıyia sorunlu, komşularıyla sorunlu, Dünya devletleri ile sorunlu bir Türkiye’nin yerini en kısa zamanda barışçı, itibarlı, sözü geçen, istikrarlı; geleceği umuyor ve temenni ediyoruz.
Alaylı, saraylı, medreseli kadrolarla ne Dünya ne de Türkiye siyaseti yapılamaz. Adı geçen kadrolar kendi alanlarına çekilmeli ve Türkiye bilgi, liyakat sahibi olanların eline teslim edilmelidir. Yapılamayacağını da görmüş olduk.biri kandırmaktan, diğeri kandırılmaktan dem vurmaları bunun ispatıdır.