2020 yılına maalesef mutlu başlayamadık.
Daha ilk aylarda felaketler peş peşe geldi.
İdlip’ten gelen şehit cenazeleri, Elazığ/ Sivrice, Malatya depremi, çığ felaketi, uçak kazası yüreğimizi dağladı. Elbet de ölenlerimize rahmet, kalanlara sağlık diliyoruz.
Ama bütün bu felaketleri, rahmet dileyip kabullenelim mi, yoksa sebep ve sonuçlarını irdeleyelim mi?
Sorgulamak, aklın gereği olduğuna göre biz bunu yapmaya çalışacağız.
Yazımın başında açık yüreklilikle ifade edeyim. Hiçbir iktidardan, siyasiden bir beklentim yok.
Kimsenin yandaşı, candaşı, biatçısı da değilim.
Ülkemi, insanları seviyorum. Büyük Atatürk’ün dediği gibi ’Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır’ diyenlerdenim. Hiç kimse söylediklerimi sağa sola çekmesin!
Daha önce de belirtmiştim. Bu aklıma takılan ‘deli sorulardan’ bir türlü kurtulamıyorum.
Allah rızası için bir yetkili çıkıp hepimizin merak ettiği şu sorulara doğru dürüst, net cevap versin.
* Bu Suriye belasından ne zaman, nasıl kurtulacağız?
* Sınırlarımız ötesinden gelen şehit cenazeleri ne zaman son bulacak?
* Ülkemiz içinde serseri mayın gibi dolaşan 5 milyon Suriyeli ne zaman gidecek, yoksa kalıcı mı?
* İdlip’ten sınırlarımıza doğru gelen 1 milyon göçmene de kapılarımızı açacak mıyız?
* 'Suriye’nin toprak bütünlüğü vazgeçilmezimiz' derken bunun yolu ve muhatabı kim?
* Ve son soru; İki emperyal güç olan ABD ve Rusya’nın, piyonlarıyla beraber, asıl amaçlarını anladık mı?
Sanırım bu sorular benim gibi tüm sade vatandaşların da aklını kurcalıyor.
Genel duruma baktığımızda manzara şu: Sondan başlarsak…
Dostum Putin (!) ile 17 Eylül 18’de SOÇİ mutabakatı imzalandı. Ortak hareket etme, ateşkes ilanı, ortak devriye, kontrol noktaları vb. önemli kararlar alındı.
Ayrıca askeri, ekonomik, münasebetler de geliştirilerek füze anlaşması, doğalgaz boru hattı gibi devasa yatırımlara imza atıldı. İki ülke liderleri ve heyetler Türkiye - Rusya arasında adeta mekik dokudu.
Sonuç, İdlip’te 8 canımız gitti. 5, 6, 7, 8 ve 9 numaralı Türk kontrol noktaları rejim güçleri tarafından çevrildi.
Suriye hava sahası Türk uçaklarına kapatıldı.
Bütün bunları yapan salt ESET olduğuna hangi aklı evvel inanır?
Dostum Trump, bizi çok seviyor(!) Ama PKK/PYD’ye 300 ton silah mühimmat gönderdi, hala da gönderiyor.
Suriye’nin petrol bölgelerine çökmüş durumda.
Taşeron uydu bir Kürt devletçiği kurulsun, petrol ABD’ye aksın.
Hani dost ve stratejik ortaktık.
Biraz kıpırdayınca, hemen Halk Bankası, ambargo, bazı kişilerin mal varlığı gündeme geliyor. Yetmedi hakaret mektubu gönderiliyor.
Hani deniyor ya ‘PETROL KOKUSU ALAN BİR ABD, KAN KOKUSU ALAN KÖPEK BALIĞINDAN DAHA TEHLİKELİDİR.’
Şimdi sıkı durun.2018 yılında ABD için bir strateji kuruluşu rapor hazırlıyor. Mealen: ‘Rusya, İran, Suriye, İdlip yöresindeki terörist grupları etkisiz duruma getirecek. Rejim muhalifi ÖSO için Türkiye ile Rusya’nın arası açılacak ve bunun sonucu olarak da ABD ile Türkiye yakınlaşacak.’
Bingo! ABD Suriye temsilcisi James Jeffrey açıklama yapıyor.’ İdlip’te Türkiye’nin yanındayız, girişimlerini destekliyoruz. Gerekirse NATO’yu da harekete geçiririz.’
Dostum Trump yine dostluğunu gösterdi (!) Tabi yersen.
Bütün bu olaylar gösteriyor ki Ortadoğu’da iki emperyal güç oyun kuruyor. Ve ‘At at ile tepişiyor, arada çimenler eziliyor’
Bu coğrafyada onlar kazanıyor, Suriye ve Türkiye kaybediyor…
Yeter gayri. Türk ordusu sınır ötesinde şehit veriyor. Biz dua ediyor, cenazede ‘şehitler ölmez vatan bölünmez’ diye slogan atıyoruz. Ama tören bittikten sonra dağılıyoruz. Halbuki ateş düştüğü yeri yaktı, yürekleri dağladı. İdlip şehitlerinden Uğur Kurt’un üç yaşındaki kızı Döne'nin babasının tabutu başında, asker selamı verdiğini gördünüz mü? Hangi yürek dayanır bu acıya?
Öyleyse Türkiye Cumhuriyeti Devleti, muhatabı Suriye ile artık anlaşmalı, bu savaş da bitmeli.
Bir orta yol bulunarak, demografik yapımızı bozan 5 milyon göçmen acilen sınırlarımız dışına alınmalı. Gerekli maddi yardım orada yapılmalı.
Parçalanmasını istemediğimiz Suriye’nin toprak bütünlüğü ancak meşru yönetimle beraber sağlanabilir.
Ülkeler arasında dostluklar da düşmanlıklar da kalıcı değildir. Her an durumlar değişebilir.
İyi bir diş politika bunu gerçekleştirebilir.
2011 Yılına kadar neredeyse karşılıklı sınırlarımızı kaldıracağımız Suriye ile bir anda kanlı bıçaklı olduk.
Şimdi de tam tersi niçin gerçekleşmesin Dost ESAT, "Katil ESET" oldu, şimdi de "Katil ESET" komşu BEŞŞAR olsun…
Sevgili dostlar, kültürümüzde çok güzel sözler var, işte bunlardan biri: ‘İNEK DAĞDA ÖLÜR, ZARAR KAPIYA GELİR.’
Savaş dışarıda olsa bile maddi ve manevi etkisi kapımızda, kalbimizde, cebimizde…
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE...