Sizlere, duygu yüklü bir hikaye ile eğitimin gerçek yüzünü anlatmak istiyorum:
Yoksul bir adam ile saçları uzun mu uzun, çok güzel bir karısı varmış. Kadının tarağı olmadığından, uzun saçlarını maalesef tarayamıyormuş.
Kocası, "Sen çok güzelsin, saçlarında çok güzel. Saçlarını tarasan ve örsen, daha güzel olursun." deyince.
Kadın, "Saçlarımı tarayacak tarağım yok, bana bir tarak alırsan, tararım." der.Adam, "Benim hiç param yok ki, bir bozuk saatim var ve onu bile tamir ettiremiyorum." söyler.
Adam, sabah evden çıkar, çarşıya gider ve bozuk olan saatini tamir ettirmek yerine, saatçiye satar. O parayla, karısına bir tarak alır. Mutlu bir şekilde evine geldiğinde, bir de ne görsün. Karısı, saçlarını kestirmiş. Bir süre donakaldıktan sonra, elindeki tarağı karısına uzatır ve üzüntülü bir dille, "tarak aldım" der.
Karısı da avucundaki paraları kocasının avucuna bırakarak, "saçlarımı sattım, saatini tamir ettir." der.
Devlet adamlarının, üniversite hocalarının, öğretmenlerin ve liderlerin adabı... Yazılı ve görsel medyadaki yazıların, filmlerin, programların içerikleri. Yazarlar ile şairlerin üslubu, ebeveynlerin, eşlerin, çocukların davranışları, konuşmaları, giyimleri. Saygı, sevgi ve nezaketleri ile ahlaki yapıları ve milli değerlere bakış açıları, aileye verdikleri önemler örnek alınarak başlar. Ailede şekillenir, anaokulu ve ilkokulda davranışa dönerek, kişiliğin oluşumunu netleştirir, ortaokulda filizlenir ve dallanır. Ortaöğretimde, yani 17 yaşında yerine oturur.
İşte, yukarıda yazdıklarımın gerçekleşmesi için, anne-baba adaylarının aile eğitimi, çocuk dostu öğrenme ortamlarından, eğitim teknolojileri. AB, ulusal, yerel ve mahalle projeleri, sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlere katılan öğrenciler, akademik alanlarda uluslararası programlar. TİMMS, Ulusal Ajans, Erasmus, Comenius, müfredat yeniliği, öğretim programları güncellenmesi, TKY, OGYE gibi onlarca alanda çalışmalara imza atan, okul müdürlerini sendikalara ezdirmeyen, sekiz yıllık sürede Türkiye’nin okullarını modernleştiren, teknoloji ile donatan bir sistem gerekiyordu. Bilişim sınıfları, dünyaya örnek e-okul, MEBBİS, TİF, merkezi sınavlar ve ölçme sistemi. Bütün bunları yapabilecek kapasitede, donanımlı bir bakanımız olmuştu. Öylesine bir alt yapı hazırladı ki, 13 yıldır bozmaya DEĞİL, geliştirmeye çalışılsaydı, şimdi eğitimde Avrupa’da liderdik. Peki, tüm bunları başaran bakana ne oldu? Basın ve medyanın atmadığı iftira kalmadı. O gün iktidarı ve özelikle Milli Eğitim Bakanı'nı yerden yere vuran köşeciler ile müsveddeleri, şimdi yandaş olmuşlar. Bırakın gerçeği yazmayı, tık ses olmadığı gibi, sanki dut yemişler.
Unutuldu! Eğitim, sınırsız yöntemlerin, tekniklerin ve bunları uygulayacak, bilgi donanımlı cesur insanların işidir.
Olumlu kişilikler, 18 yaşından sonraki yaşlarına; toplumsal gerçekleri niteliklileriyle birleştirerek, karakterli bir kişilik sergiler, ahlaklı, vicdanlı ve düzgün bireyler olurlar.
Olumsuz kişilik kazananlar ise; toplumsal yanlışların ve kötülüklerin hayranı olarak niteliksiz, karaktersiz ve acımasız kişiliği sanata çevirerek, çekilmez bela olurlar.
Dünya kurulduğundan bu yana, yönetimlerde, devletlerde ve ailelerde, kişilikli ve kişiliksizlere binlerce örnek verebiliriz.
Saatini ve saçlarını satan o güzel iki insanın kişiliklerindeki derinlik; "güven, vicdan, merhamet, duygu, sevgi ve saygı temelli insanlığın, ilk evredeki; AHLAK ve EĞİTİMSEL gücüdür." Saçını süpürge edenler ile saatini görevi uğruna durduranlara da, sahip olmak gerekir.
Sevgiyle, saygıyla, sağlıkla, huzurla, ahlakla yoğrulmuş, büyütülmüş ve eğitilmiş olanlara, selam olsun.