Eskiden kahvelerde, ofislerde ilgili her zeminde en çok da seçim arifesinde ne olacak memleketin hali muhabbetleri olurdu. Çarıklı, alaylı, mektepli siyaset erbabı kimi eskilerden menkıbelerle kimi son okuduğu köşe yazılarından öğrendikleriyle herkes kendince bir çözüm yolu bulurdu. Son birkaç haftadır bu soru ne olacak doların haline dönüştü. Sahi ne olacak sorusuna cevabı bulmak için ne oldu da böyle olduyu anlamak gerek.
Öncelikli tespit; Dolar mı yükseliyor? Türk Lirası mı düşüyor? İki para biriminden yalnızca biri bizimki. Diğerine herhangi bir dahlimiz olamayacağına göre ancak liraya dair hüküm verebiliriz. O da çok açık lira değer kaybediyor, dolar hiçbir şey yapmadan otomatik olarak yükseliyor. Çünkü sizin dolara ihtiyacınız var. Alabilmek için her hafta daha fazla lira vermek zorunda kalıyorsanız eğer, değer kaybeden sizin paranız demektir. Yoksa dolar durduğu yerde duruyor. Dolsa ne olur dolmasa ne olur diyen bir Başbakanın mantığıyla dursa ne olur durmasa ne olur dersiniz de anlamsız olur. O dururken de sizi vurur. Hele bu kadar dolar cinsinden dış borcunuz varsa vurmadan da öte
çarpar.
Dış güçler finans kuruluşları ekonomik tetikçiler v.s diyerek ahaliyi aldatmaya yönelik açıklamalar gülünç olmak bir yana krizi derinleştirir. Öyleyse Türk Lirasının değerinin düşüşü neden? Gayet basit, sizin bu yıl için ödemeniz gereken dış borç ve cari açığınızın toplamı yaklaşık 210 milyar dolar. Merkez bankanızda dolar basamadığınıza göre onu satın alacaksınız. Karşılığında ya mal (ihracat) ya hizmet (turizm) ya da faiz (borç almak için) vereceksiniz. İhracatınızın % 70 i ithalata dayalı olduğundan satacağınız malın hammaddesi veya üretimin ara mallarını gene dolarla alacaksınız. Turizm geliriniz ne yapsanız da sınırlı olduğuna göre geriye borçlanmaktan başka çare kalmıyor demektir.
Borçlanmada, yargı sistemi ve hukuk dejenerasyonun dan dolayı sizi riskli ülke yapmışsa borcu yüksek faizle bulabileceksiniz. Bu da düştüğünüz sarmalı katmerlendirmekten başka işe yaramayacak. Böylesi bir kısır döngüde TL’nin düşmesiyle doların yükselmesi sebep değil sonuçtur. Borç isteyenin ödeme gücü azalmışsa risk artar risk arttıkça borcun faizi artar. Bu hem yerel hem de evrensel bir kuraldır öyle emirle, talimatla da değişmez. Türk Lirası hızla değer kaybederken ona buna tafra satıp sinirlenmek yerine akılcı düşünüp önce bu düşüşü durduracaksınız sonra ülkenin riskini azaltacaksınız. Borcu borçla çevirme işinden kurtaracaksınız.
İmdi ilk iş olarak ekonominin üstünde ittifak edilmiş temel kurallarını öğreneceksiniz. Tüm dünyanın bildiği ve kabul ettiği kuramların tersine orta mektep düzeyindeki ilminizle dolara kafa tutarak korkutmak yerine üretime dayalı bir ekonomik büyüme modeline hızla geçeceksiniz ki yarınlarda dolara ihtiyaç azalsın ve milli paramız da değer kazansın. Samana, mercimeğe, ete, buğdaya, mısıra yani içeride üretimi kolay olan mallara dolar ödemek durumunda kalmazsanız dolar istese de yükselemez!