AKP İYİ Parti'ye Kur Yapıyor AKP'li Mahir Ünal bugün bir TV kanalında AKP adına İYİ Parti'ye adeta kur yaptı. "Ben CHP ve HDP'yi ayrı yerde, İYİ Parti ve Saadet Partisi'ni ayrı yerde tutuyorum. Türkiye'nin yanında duran kim varsa onunla konuşuruz" dedi. Çünkü AKP iktidarı için yolun sonu göründü. Bu aslında çaresizliğin yaptırdığı bir kurdur.
Hem İYİ Parti'nin muktedirleri hem de cumhur ittifakının bileşenleri şunu bilmelidirler ki; İYİ Parti tabanının vicdanı AKP'nin iktidarda kalmasını değil gitmesini istiyor.
İYİ Parti'de hiç bir konuma sahip değilim. MHP'de yaşanan kongre süreci ile başlayıp cesurlar hareketine desteğimle devam eden ve nihayetinde İYİ Parti'nin yapılanması ve kurumsal kimliğine kavuşmasına kadar yaşanan tüm süreçler boyunca inisiyatifimi ortaya koyarak sürekli gönüllü çalışan oldum.
Peki neler yaptım? Parti'nin kurulma gerekçesinden tutalım da meşruiyetini oturttuğu ilkeler ile ülkemizde yaşanan her türlü siyasi ve sosyal gelişmeler hal ve durumlara ilişkin İYİ Parti perspektifinden değerlendirmelerde bulunup, yorumlar yaparak partinin anlaşılması, anlatılması ve tutulmasında emeğimi ortaya koyarak katkılarda bulunup neredeyse günlük yaşamımda ortalama bir yazı yazarak büyük bir zaman ayırdım, halen de devam ediyorum.
Cumhuriyet değer ve kazanımlarının iğdiş edilerek yerine ikame edilmek istenen siyasal İslamcı vesayet altında murat edilen yeni bir millet tanımı ve devlet inşa etme noktasına varabilecek ihanet sürecine mani olmak adına yukarıda ifade ettiğim hatanın yapılması durumunda bunu parti tabanına anlatmaya yönelik her türlü emek ve çabalarımı ortaya koyacağımın bilinmesini istiyorum.
Özlemimiz o ki; Cumhur ittifakının, dolayısıyla AKP iktidarının Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsında Türk milleti ve devleti üzerindeki tahakkümü ve keyfiyetinin kayıtsız şartsız ve tabiki ilk seçimde sona ermesi ve Cumhurbaşkanı seçilmiş Meral Akşener'in şahsında "Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem"e dönme çalışmalarına bir an önce başlanmasıdır.
Mahir Ünal öyle dedi diye İYİ Parti'nin de kabul edeceği varsayımı ile bir tepkiyi dile getirmiyorum. Yapmak istediğimiz; su testisi kırılmadan uyarımızı yapmaktır.
CHP'den İstifalar
CHP'nin cumhuriyet değer ve kazanımlarını yeterince koruma ve kollama konusunda gerekli refleksi göstermediği üzerinden partilerini suçlayarak ayrılan CHP'li üç milletvekilinin istifaları; yine cumhuriyet değer ve kazanımlarının iğdiş edilmesinin tek müsebbibi olan AKP'ye yarıyorsa bu çelişkiyi kime anlatabilecekler acaba.
CHP'de yetersizlik görebilirler ama orası bir dernek değil siyaset üretme kurumudur. İdeolojik inançlar ilham kaynağı olabilir, siyaset üretmede vasıta olabilir ama taassup halinde dayatma yoluna gidilirse hangi parti olursa olsun eğer bu ülkeyi yönetmeye talipse başarılı olması mümkün değil.
AKP'nin ana omurgasını "Milli Görüş" geleneğinden gelenler oluşturdu ancak bu görüşe ilişkin ideolojik taassubu dayatmayı hiç düşünmediler. Milli görüş referanslı ana gövdeyi muhafaza etmeye özen göstererek liberalinden sosyalistine, milliyetçisinden kapitalistine, etnikçisinden mezhepçisine her kesimden birilerini serpiştirerek ilk girdikleri seçimde iktidar olmayı başardılar. Sonra ne yaptılar; bu strateji ile elde ettikleri iktidar gücüyle "Milli Görüş"ün hevesinde olan siyasal İslamcı mantaliteyi hakim kılıp devleti değiştirip dönüştürmeyi maalesef bugün için başarmış durumdalar. Şimdi sormak isterim; bu ayrılan üç CHP'li vekil CHP'nin yapamadığı neyi yapacaklar da bu mukadderatı değiştirecekler.
Yukarıdaki ifademe dönüyorum; AKP'nin amiralleri önce ideolojik taassubu terk ettiler sonra da gücü elde edince bu sefer de ideolojik anlayışlarını devletin ve milletin üzerinde hakim kıldılar.
CHP'den istifa eden vekiller cumhur ittifakı trollerine bulutlar üstünde sörf yaptırıyorsa; istifaların kime yaradığı ve kim için yapıldığı aşikar değil mi.
Kötü bile değil iğrenç bir senaryo
İntihar etmek isteyen insan bile bu denli kendine eziyet etme yolunu tercih etmez ama siyaset bu; böyle bir senaryoyu yazdırabiliyor işte ama Devlet Bahçeli yazdı oldu.
Siyasetin kahrolası iğrenç tarafı bu ki; Allah'ın insan diye yarattığı kuluna bahşettiği aklı devre dışı bıraktırarak niğmetine ihanet derecesinde, bir insanın kendine dayak attırması şeklindeki siyasi saiklerle yapılan bir yorum tüylerimi diken diken etti.
Aklı başında, aynı zamanda bir akedemisyen olan bir insan evinin balkonuna kamere yerleştiriyor, sonra üç beş adam tutup sokakta kendisine eziyet yolu ile kolu ve parmaklarını kırdırıp, kafasını gözünü yardırıyor sonra kafasına onyedi dikiş artırıyor ve tüm bu olup bitenleri kaydettiriyor. Evet, siyasi hırs ve hasımlık böyle akla ziyan bir senaryonu yazıp Türk milletinin de buna inanmasını bekleyebiliyor.
En üzgün olduğum husus; böyle bir senaryoyu yazabilen "Bilge insan"ın bu büyük ve yüce ülkenin mukadderatında verdiği kararlarla etkin ve yetkin olmuş olmasıdır.
Kılıçdaroğlu'nun kullandığı dilde sorun yok
Evet, ülkenin gerçek sıkıntılarını görülmez kılıp, tartışılmaması için Sayın Kılıçdaroğlu'nun AKP üzerine cuk oturan bir yorumu üzerinden hakkında dava açıldı.
Bu davadan çıksa çıksa, CHP'nin oylarını konsolide edecek sonuç çıkar. HDP'nin de oylarının CHP'de konsolide olmasını sağlayacaktır.
AKP hep böyle mağduriyetler yaratacak ve Allah'ın izniyle millet de seçimde sandığa gömecektir.
Devletin tepesinden talimat verip, atamasını yaptığın memurlarına "Gidin şikayetçi olun" diyeceksin; sonra seni masum, şikayet ettiğin kişiyi de suçlu göreceğiz öyle mi. Bizim aklımızı senin "militanın" mı sanıyorsun.
Asıl mesele Kılıçdaroğlu'nun sözlerinin hareket içermesi değil, asıl mesele; Kılıçdaroğlu'un hiç de hakaret içermeyen cümlelerinden anlam kaydırması ile oradan hakaret inşa edip "Herkes dava açmalıdır" hükmüne vararak, buradan da yandaşlara ve yargıya talimat yağdırmaktır.
Bunun temelinde zımnen biz muhalifleri tehdit etme niyeti vardır; "Aleyhimde konuşmayacaksınız, eleştirmeyeceksiniz. Sakına sakın otoritemin olmayacağı bir Türkiye'yi hayal etmeye cüret bile etmeyeceksiniz" şeklinde ensemizde her daim canımızı almak isteyen bir ejderhanın nefesini hissetmemiz isteniyor.
Bu korku dolu sindirilmişliği kabullenmiş psikolojik hali kendi elleri ile giydirdiği bir gömlek gibi sürekli üzerimizde görmek istiyor.
Vallahi sana muhalif olmak bulutlar üzerinde sörf yapmak kadar bana haz veriyor. Sen öyle söyle ben de böyle sörf yapmaya devam edeceğim.
Akıl danışılmayacak danışmanlar
Cumhurbaşkanının baş danışmanı Mehmet Uçum "Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemeleri'nin kararları bağlayıcı değildir" dedi. Bu sözü ben söylesem darbe çığırtkanlığı yapmakla suçlanırım.
İşte bu danışılan akıllara güvensizliğim ve bu akıl ve zekaların yönlendirdiği muktedirin dayatmalarına yönelik tahminlerim nedeniyle geçen hafta "Seçim olsa ne yazar; endişeliyim" başlıklı bir yazı yazmıştım.
İşte bu "Danışılan akıllar" seçim günü öğleden sonra mühürsüz zarflardan çıkan oyları geçerli saydılar.
İşte bu "Danışılan akıllar", "Hiç bir şey olmamış olsa bile bir şey olmuştur" gibi Türkçemizde hiç bir anlamı olmayan bir cümleyi kullanarak aklı, izan'ı ve irfanı devre dışı bırakarak İstanbul Büyük Şehir Belediye seçimlerini iptal ettirmiştir.
Peki şimdi soruyorum; velev ki erken veya zamanında seçim oldu ve cumhur ittifakı kaybetti; sonuca razı olacaklarından ne kadar emin olabiliriz. Ne malum, bir danışılan aklın çıkıp da hava durumuna atıf yaparak seçimlerin iptal edilmesi gerektiğini bay muktedirin kulağına fısıldamayacağı(!)
Ümit Özdağ diyor ki
Ümit Özdağ diyor ki; "Ben İYİ Parti'nin ne millet ittifakı ile ne de cumhur ittifakı ile seçime girmesi taraftarı değilim. Türk milliyetçiliği yükselen bir değer olup, İYİ Parti tek başına iktidar olmalıdır"
Ümit Özdağ bu akşam Habertürk TV'de benim kendisi hakkındaki tezimi doğruladı; "Devlet Bahçeli MHP'de ne yapmak istiyorsa Ümit Özdağ'da İYİ Parti'de aynısını yapmak istiyor"; AKP iktidarının devamını sağlamak.
Yani; Ümit Özdağ sanki mevcut sistemden haberi yokmuş gibi İYİ Parti'nin yüzde 50+1'i aşıp aşamayacağının hesabını yapmadan sadece ideolojik ego tatmini peşinde. Fatih Altaylı gibi tecrübeli bir gazetecinin de "Tamam da Ümit Bey yüzde 50+1'i aşıp nasıl iktidar olacaksınız" demiyor.
Ümit Özdağ hangi siyasi deha ile İYİ Parti'nin bu sistemde tek başına iktidar olabileceğinin hesabını yaptı bilemem ama kesin olan şu ki; eğer İYİ Parti Ümit Özdağ'ın aklına uyarak seçim stratejisi yürütecek olsa, ikinci bir MHP olarak Recep Tayyip Erdoğan'ı hiç zorlanmadan yine cumhurbaşkanı seçmekten öte kendisi adına bir şey yapmış olamaz.
Değerli dostlar belki de bende bir geri zekalılık var ama farkında olmayabilirim; AKP'nin bile bu sistemde tek başına seçime girmeye yüreği yetmiyorken, Ümit Özdağ İYİ Parti'nin iktidar olması için bu sistemde tek başına seçime girmesinin doğru olacağını söylüyor değil mi.
Lütfen bana bir tavsiyede bulunun; ya rahatlatın, ya da doktor tavsiye edin. Ama şu anki aklım ile Sayın Meral Akşener'i bir daha, tekrar tekrar tebrik ediyorum; Ümit Özdağ'ı iyi çözmüş.
Uğur Mumcu'lar Gün Sazak'lar
Bugün artık çok iyi anlıyorum ki; bu iki insan gibi samimi ve sahici insanları lkeyi bugünkü günlere getirmek için tek tek katlettiler.
Lütfen, aşağıda Uğur Mumcu'ya ait ekli kısa video'yu izlediğimizde şunu fark ediyoruz ki; hangi siyasi görüşe sahip olursak olalım bizler için elzem olan üç husus dikkatimizi çekiyor "Güzel ahlak temelinde, vatan ve milletseverlik paydasında bütünleşmek".
Şimdi ülkenin geldiği nokta itibariyle daha iyi anladık mı; niçin bu ülkenin en aksiyoner kesimi solcuları ve Türk milliyetçilerini kavga ettirdiklerini. Çünkü önce yeşil kuşak devamında BOP projeleri, onun eş başkanlığı için görev tanımı yapılmış ve seçilmiş isimler ile ülkemiz üzerine emperyalist senaryolar yazıldığını.
Türk milliyetçileri olarak yanımızda namaza duruyorlar diye siyasal İslamcı güruha iltimas tanırken, Uğur Mumcu gibilere kör ve sağır olmayı bize dayattıklarını bugün çok iyi iyi fark etmiş durudayım.
Sol cenah da empati yaparak bunu fark ettikleri için artık ideolojik taassupların esiri olmadan aramızda "Güzel ahlak temelinde vatan ve millet severlik paydasında bütünleşme" şeklinde "Millet ittifakı" olarak ete kemiğe bürünülmüştür.
Bu vesile ile isimlerini andığım er iki abideleşmiş değere Allah'tan rahmet diliyorum. Ruhları şad mekanları cennet olsun.
Yandaşlar ve ötekiler
Son dönemlerde gelirinde ciddi bir düşüş olduğunu ve borçlarını ödeyebilmek için devlet bankasından kredi çekmek zorunda olduğunu ifade eden şarkıcı Serdar Ortaç;
"Valla en son aldığım krediyi ödeyemediğim için koskoca devlet bankası 'Sen, Serdar Ortaç'sın, seni mahkemeye verir miyiz evlat...' diyerek borcumu sekiz ay erteledi. Ama özel banka olsa belki donumu alırdı" demiş.
Adamın kendi itirafı; borcu kötü alışkanlıktanmış (kumar). Yani yandaşın kumar burcuna kredi desteği çıkılırken, çiftçinin ise borcundan dolayı traktörü haciz ediliyor, elektriğini kesiliyor.
Tek adamlı yönetimlere örnek
Rusya'nın tek adamı muhalefet liderini öldürmek istedi ama tesadüf o ya; adam ölmedi.
Şimdi Rusya'nın tek adamı aynı adam için "Madem ki ölmedin, hapise de mi atamam" diyerek tutukladı. Muhalefet tutuklanan liderleri için gösteriler yaparak kendisine moral desteği veriyorlar.
Trump da ABD'nin tek adamlığına oynadı, emareler gösterdi ama yemedi. Kendi partisinin vekilleri bile ABD derin devletinin gücünü sahnede görünce Trump'ı terk ederek ABD menfaati için "Aklın yolu bir"de bir araya geldiler.
Dünyanın hiç bir yerinde zulümle abad olana rastlanmamıştır. Ele geçirdikleri konjonktürel güç ve kuvvet kazanımı ile her türlü zevk ve sefayı yaşamış olsalar da; nihayetinde lehlerine sağladıkları tüm çıkar ve imtiyazlar günün sonunda kendilerine zehir zıkkım olmuştur.
Uygur kızımızın feryadı
Aynı TRT eli kanlı katil Osman Öcalan'ı ekranlarına çıkarıp dakikalarca cumhur ittifakı için oy istemişti.
Türk milliyetçiliği değil "Cumhur İttifakı milliyetçiliği" yapanlara arz olunur.