OYNARKEN ÇULUNU YIRTMAK
Malum yandaş ve çıkarı paylaş türü, sözüm ona günlük gazetelerin birinci sayfaları; Suriye üzerine işgal teorileri üretmekte, aynen sıtma nöbeti içersinde terlemektedirler. Bu arada Başbakan ve Dışişleri Bakanı (gerçi diğerleri de farklı değil ya) bir gün önce söylediklerini ertesi gün inkâr bile etmeden es geçerek, başka bir şey söylüyorlar. Ben buna ‘söylüyorlar’ değil de söyletiliyorlar diyeyim. Bunun en bariz örneğini Kaddafi’nin “hallinde” gördük. Bu demektir ki, bizim büyük devlet adamlarımız söylemiyor, sadece söyletiliyor. Yani dikte ettiriliyor. Emperyalist sistem çıkarları doğrultusunda Orta Doğu’yu bilinmeyen bir ateşin içinde yakıp kavururken, tüm komşuları ile sıfır problem yaygaraları içinde yönetilen bu ülkeyi de ateşin içine atmak için, gönül rızası alınarak arkasından itiliyor. ‘Hadi bakalım biz seni durup dururken mi BOP Eş Başkan’ı yaptık’, ‘Maşalık dediğin böyle günde belli olur’, ‘Hadi koçum, hadi aslanım, yürü ki kim tutar seni.’ Eh bu durumda da, bizim kocaman kocaman büyüklerimiz maşallah gazı yedikçe coşuyorlar ve her gün sanki; bir Afrika kabilesiymiş gibi hemen her gün, arkasında Çin, Rusya, İran gibi dev ülkeleri almış Suriye’yi işgal etme paranoyası içinde kıvrım kıvrım kıvranıyorlar. Oysaki bahsi geçen bu üç devletin başımıza ne işler açabileceğini hesap edemeyecek kadar dünyalarını unutmuş durumdalar. Biz küçük bir tespit yapalım da günah bizden gitsin. Çin: Dünya’nın en büyük iki üç ekonomisinden birisi; İran: Dandik işlerle değil nükleer programlarla uğraşıyor; Rusya’yı sorarsanız malumunuz. Bunların yanına birde Kuzey Irak ve PKK’yı koyarsak nasıl bir açmaza düşürüldüğümüzü anlamak için malumlarının uleması olmaya gerek yok sanırım. Kaldı ki unutulmaması gereken bir husus daha vardır ki, Arap milliyetçiliğinin odak noktasıdır Suriye. Başbakan daha düne kadar PKK terörü ile ilişkilendirmediği, kardeş gibi olduğu Esad’ı PKK terörünün en büyük destekçisi olarak, tükürdüğünü yalarcasına, lanse etmekten çekinmiyor. Emperyalist sistem herhangi bir enerji kaynağı durumunda olmayan Suriye’yi asıl olarak Arap Milliyetçiliği kaygısı ile uydu devlet haline getirmek istemektedir. Çünkü ABD emperyalizminin Orta Doğudaki temsilcisi İsrail’e, dikensiz bir gül bahçesi ancak bu şekilde verilebilir. Ayrıca, İran’a karşı koruyabilmek için, daha dün, “van minut” yaygaraları ile ortalıkta pehlivan gibi gezinenler, sırf İsrail’in güvenliğini sağlamak için Malatya’da füze bataryaları kurulmasına izin verirken, olası bir savaşta siyonizmin bekası için kendi ülkesini ateşe atmaktadır. Ki bu da, malum zatın pehlivanlığının yalancı pehlivanlık olduğunu kanıtlamaktadır. Bu örneklemelere, fırsat bulursam ilerdeki yazılarımda da yer vereceğim.
Peki şimdi ne olacak. İş anlaşıldı ki Suriye meselesi öyle “Köpeksiz köyde gezme” meselesi değilmiş. Elbette emperyalist sistemin bu çevirmelerine karşılık onlarda ellerindeki kozları bir bir oynayacaklar. İlk önce ABD’nin 30 yıldır el altından besleyip bu güzelim ülkeyi kan gölüne çevirttiği PKK ya, ülkemiz sınırlarına yakın il ve ilçelerde, bir nevi tampon bölge oluşturacak şekilde yurt edinmelerine olanak sağlandı. Diğer yandan, yıllardır PKK ya karşı verilen mücadelede ülkemize destek veren İran kendi sınırları içersinde bir kamp yeri bağışladı, eh Çin ve Rusya’dan yenilen fırçaların ardından ne hediyeler geleceği aşağı yukarı malum. Bunun Rusya tarafından yazılan girizgahını, taze meyve ve sebzelerin iadesi ile gördük. Bu arada fırsat bu fırsat ABD destekli PKK‘nın Şemdinli’ye saldırısı çorbaya tuz biber ekti. Muhalefet tüm siyasi partileri TBMM’ye çağırdı, ama gelen yok, sorulan sorulara cevap vermedikleri gibi, birde ’hastir’ çekildi, tabi gündemi değiştirmek adına Dünya’nın bilmem neresindeki bir ülkede Budistler Müslümanları katlediyorlarmış hemen oraya yardım, hemen hanımefendi hazretleri ve kerimeleri oraya gönderildi, bir sürü timsah gözyaşları… Şovmenlik… Neymiş efendim bu ülke 1.Dünya savaşında koskoca Osmanlı İmparatorluğu’na yardım etmiş. Gülmede kahrol. Acından ölen bir ülkecik bize yardım etmiş. Yani ayranları yokken içmeye tahterevan ile yardım göndermişler Osmanlı’ya. Elbette bu katliama karşı olmamak mümkün değil, ama bir sorsalar, yahu arkadaşlar, Somali’de ABD askerleri Müslümanlar’ı katlederken neredeydiniz, Afganistan’da kanayan yara nedir, Libya’da Müslümanlar’ın birbirini kırmasına, hatta bir tarafa da destek vererek kıyımın hızlanmasına niye maşalık ettiniz. Irak’ta ABD Müslümanlar’ı katlederken, İsrail, Lübnanlı Müslümanlar’ı katlederken ne yapıyordunuz, kimin önünde el pençe divan durmaktaydınız.
Her girdikleri veya sokuldukları işi yüzlerine gözlerine bulaştırmakta usta olan bu büyük büyük devlet adamlarımıza şu ata değimini hatırlatmakta yarar var. Son durumunuz meydanda beyler : “OYNARKEN ÇULUNUZU YIRTTINIZ .”