Bu güzel ülkenin bir ferdi olarak, gidişata bakıyorum ve üzülüyorum.
Hani bir deyim var ya: ’Doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı’. Tam da böyle bir şey…
Daha önceki bir köşe yazımda ’Aklımdaki Deli Sorular’ deyip birtakım sorular sormuştum.
O günden sonra,bu deli sorulara cevap bulamadığımız gibi, yenileri eklendi.
- Niçin biz ülke olarak, bu hallere düştük?
Bazı dostlarımız ‘Ne varmış halimizde, hamdolsun geçinip gidiyoruz ‘diyebilirler. Varsın desinler.
Ülke olarak maalesef prestijimiz sıfırlandı. Milli menfaatlerimize aykırı olan eylem ve söylemlerle karşı karşıyayız, kılımız kıpırdamıyor, niye ki! Bazı ülkelere karşı çekindiğimiz, ifşa edilmesinden korktuğumuz bir şeyler mi var?
- Biz Afrika’nın en ücra köşesindeki kabile devleti değiliz. Tarihe baktığımızda, Türk, cihan devleti iken, şimdiki Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğunun esamesi bile okunmuyordu. 80 Milyon nüfusu, 5 bin yıllık devlet geleneği olan kadim bir ülkeyiz. Ne oldu da artık ‘eyyyyyt!’ bile diyemiyoruz! Yapılanları duymazdan, görmezden geliyoruz?
- ABD’den başlayalım. Dostumuz Trump (!) parasını ödediğimiz, parçalarının bir kısmını ürettiğimiz 8 adet F-35 savaş uçağına niye çöktü? Hani onlar bizim için üretilmişti? Niçin el kondu, bu projeden niçin çıkarıldık?
- ’Eğitim için ABD’ye gönderdiğimiz pilotların, eğitimini tamamlayıp, uçaklarla ülkemize dönmelerine bir ay kala, S-400‘ler için Ruslarla anlaşma yaptık, işler tersine döndü. Sadece maddi kaybımız 15 milyar dolar‘ deniyor öyle mi?
- Yine bu stratejik ortağımız ABD, Suriye’deki PKK’ya binlerce TIR dolusu silah ve mühimmat gönderiyor. Bu silahları Kandil’deki hainler Mehmetçik için kullanıyor. Ne yaptık, dostumuz Trump’a (!) ne dedik?
- En son bu CONİ yine sahnede. ABD’li bir petrol şirketi, PKK/PYD ile ortak, Suriye petrollerini işletme anlaşması imzalıyor. (Ki bu petrol şirketinin daha önceki Dağlıca baskınından sabıkalı olduğu söylenir.) ABD anlaşmaya karşı olmadıklarını resmen açıklıyor…
Bizim Dışişleri haklı olarak tepki gösteriyor ve ‘Suriye sınırları içindeki yeraltı kaynakları Suriye’ye aittir, işletme hakkı da onlarındır’ diyor. El hak doğru. Eh, doğru da, buralar hangi Suriye devletine ait?
Dün kanka olduğumuz, bugün savaştığımız Suriye’ye mi ait? Emperyal devletlerin arenası olan ve göçmenlerle ilgili ceremesini bizim çektiğimiz Suriye’ye mi?
- Suriye demişken, sahi bu 5.5 milyon Suriyeli göçmenlerden ne haber? Yine bayram için şen şakrak memleketlerine gittiler, bayramı yapıp selametle döndüler mi?
Bu kutsal muhacirlere, Ensar olarak ne kadar harcama yaptık. daha ne kadar yapacağız?
- Dostumuz Putin’den güvenliğimiz için S-400’leri aldık. Karşı çıkan NATO ülkelerine de restimizi çektik. İyi de ettik. Ama bu füzelerin akıbeti nicedir? Aktif duruma niçin getirilmedi veya getirilemiyor? Yoksa Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan mı olduk?
Biz bu Rusya’ya da güzel jestler yaptık, hala da yapıyoruz. Fakat pek karşılığını göremiyoruz galiba…
Turistik Nataşalar hariç!
Milyar dolarlık Akkuyu NGS projesi onların. Onların bize jesti ne?
Avrupa’ya verdikleri doğalgazın iki katı fiyatına bize lütfedip (!) doğalgaz veriyorlar!
Bitmedi elektriğin kilovat saat ücretini bizden 15 yıl garantiyle, yani aynı fiyatla alıyorlar iyi mi?
- Hamdolsun Ayasofya‘yı açtık. Gerçi bir yıl önce ‘Sultan Ahmet’i doldur, 35 bin kişilik Çamlıca’yı doldur, sonra Ayasofya de!’ denmişti. Herhalde buralar doldu taştı çok şükür!
Ayasofya’nın açılışı niye 24 Temmuz!
DİB, (Diyanet İşleri Başkanı) hutbede Fatih’e izafeten Atatürk‘e ‘lanet’ diyor.
Bu cesareti kimden alıyor bilemiyorum (!)
Fatih’in bir sözü daha var: ’Fethettiğim yerlerden bir karışını yabancılara veren Allah’ın gazabına uğrasın‘ diyor. Aklıma geldi Kanal İstanbul’dan arazi alan Katar Emiri’nin güzel annesi TÜRK vatandaşlığına mı geçti (!)
Biraz da LOZAN: Bir yalanı ne kadar tekrar edersen o kadar çok kişiyi inandırmış olursun. Bu savı bizimkiler çok başarılı bir şekilde uyguluyor. İnatla Adalar elimizden Lozan’da çıktı diyorlar. Cahili cühela takımına bir kez de biz hatırlatalım.Yusuf Halaçoğlu Hoca’nın kulakları çınlasın.
Tarihlere lütfen dikkat. 1911’de İtalyanlar 12 Adaları işgal ediyor.
Balkan ülkeleri, Osmanlıya savaş açıyor. Edirne bile elimizden çıkıyor, Yunan Ege adalarını işgal ediyor. 12 adalar UŞİ Antlaşması ile Meis hariç, resmen İtalya’nın oluyor. Girit, Midilli ve Sakız da 14 Şubat 1914'te elimizden çıkıyor. UŞİ Lozan’da olduğu için ısrarla adaları Lozan’da verdik, zafer değil hezimet diyorlar. Resmen yalan söylüyorlar. Hadi Lozan’da adaları verdik, onlar gitti diyelim. Lozan’da bizim olduğu tescil edilen, burnumuzun dibindeki 18 ada ve adacığa ne diyelim? Yunan işgal etti, bayrağını dalgalandırıyor, gıkımız çıkmadı. Üstelik bir yetkilimiz pasaportla ziyaret etti...
Dedik ya mesele bağcıyı dövmek diye...
Niye, bu ülkeyi yedi düvele karşı savaştın kurtardın! ‘Keşke Yunan galip gelseydi’ diyen Fesli'yi hem de 10 Kasım’da, DİB ziyaret edip elini öpmedi mi?
Atatürk’e küfredene ziyaret Atatürk’e lanet öyle mi?
Atatürk’ün kurduğu, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ilk başkanı olan, kefen parasını kurtuluş mücadelesi için bağış yapan, Rıfat Börekçi’nin kemikleri sızlamıştır mutlak.
Bu kin niye?
Bu nefret niye?
Türk insanı vefalıdır. Kendisine hizmet edeni de ihanet edeni de unutmaz.
BİLİNE…
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE...