AKP Bölünür mü yoksa ''Oğul'' mu verir
Bu işlerin düzelmesi için tek bir olasılık var; AKP'nin kendi içinden çıkacak bir inisiyatifin "Evet, galiba biz bu ülkeyi yönetemiyoruz" diyebilmesi ve bu inisiyatif etrafında örülecek yeni bir siyasi ağ ve bu ağa destek olacak meclisteki diğer siyasi partiler. Recep Tayyip Erdoğan buna gerek kalmadan "Milli mutabakat hükumeti" şeklinde bir iradenin oluşmasına fırsat verirse; işte o zaman devlet adamlığına güvenebilirim.
...
Bugün AKP hükumetine ne yapılmak isteniyorsa, bir benzeri Bülent Ecevit'in 57. Hükumetine de yapılmıştı. Ne tesadüf değil mi; o zaman da Sayın Devlet Bahçeli önemliydi, bugün de önemli.
...
ABD Türkiye'ye karşı uyguladığı klasik tarzının üçüncü aşamasına geçebilir. Önce yaptırımlar; Ortadoğu bataklığına çekerek yanlış yaptırmak. Sonra ne oldu; bugün yaşadığımız gibi ülkemiz döviz yoluyla ekonomik kıskaca alınıp, bankalar batırılmıştı. Şimdi sıra geldi AKP'yi kendi içinde bölmeye; aynen DSP'nin bölünmesinde olduğu gibi. (Yukarıdaki ifademde kastettiğim ile bu aynı şey değil)
...
Son aşama ise bundan sonra iktidara kimin hazırlanacağıdır. Bugün siyasi arenaya baktığımızda CHP'deki iç kargaşa mide bulandırıyor. İYİ Parti pazar günü kongre yaptı; özellikle ana akım TV kanalları haber olarak bile geçmediler. Yani muhtemel ABD projesine teşne olabilecek hiç bir emare yoktur. Eğer zerre kadar olmuş olsaydı; Meral Hanım bugün ABD'de C. Zapsu gibi birisinin rehberliğinde ABD'de Yahudi lobileri ve düşünce kuruluşları ile görüşmeler yapıyor olurdu.
...
Bugün çok iyi anlamış bulunuyoruz ki; FETÖ'nün siyasi kanadı kendini gizlemek ve üzerlerine gelinmesine mani olmak için hedef şaşırtarak, Meral Hanım'ın ismini bilerek FETÖ ile ilişkilendirme alçaklığına cür'et etmişlerdir. Bilinmelidir ki; bunu zamanında en çok dillendirenler bizatihi FETÖ'nün siyasi kanadının içinde olanlardır.
...
İYİ Parti'nin, FETÖ'nün siyasi kanadının araştırılması ve ortaya çıkarılması için verdiği önerge AKP ve MHP tarafından red edildi. Eğer reddedilmemiş olunsaydı, muhtemelen ABD' nin süregelen klasik tarzına göre AKP sonrası arkasında duracağı siyasi irade ortaya çıkarılabilirdi, maalesef engel oldular. Oysa ki; Erdoğan buna müsaade etmiş olsaydı bugün için işi çok daha kolay olacaktı.
...
Velhasıl kelam; ABD için sıra geldi AKP'ye "Oğul" verdirmeye. Eğer kibri; kendine muhalif olanlara karşı öfke ve kinini terk edip, muhalefetin de ne demek istediğini önemseyip, kucaklayıcı bir dil ile ülkeyi yönetmeyi başarırsa; Türkiye bizatihi Erdoğan'ın içine ittiği badireden çıkabilir.
Allah Türk milletini korusun ve yüceltsin.
Önemli konumdaysan, ağzından çıkacak sözlerin yaratacağı etkiyi de hesaplayacaksın.
"Döviz alma yoluna gitmeyin; yoksa B ve C planını uygulamak zorunda kalırım" cümlesini duyan ve zerre kadar yatırım yapma zekasına sahip herkesin aklına iki şey gelecektir; döviz alanın dövizine el konulacağı veya kurun sabitleneceği ihtimalidir.
...
Şaşıp kalmamak mümkün mü. İddia ediyorum ki; muhterem üç beş gün hiç konuşmasa, belki de piyasalar rahatlayacaktır. Hadi dış güçler işlerini yapıyorlar diyelim; be muhterem sen ne yapmak istiyorsun Allah aşkına.
Kendi zenginini yaratma ekonomisi
AKP kendi zenginini yaratmak için özellikle ithalatı cazip hale getirdi. Çünkü bunu ihracat yolu ile yapsaydı, ilk önce ihracat ürünü elde etmek için üretim gerekiyordu. Üretim için de sermaye olması ve yatırım yapması gerekiyordu. Buna gerek yoktu, çünkü bankalarda kullandırılabilecek kredi imkanları vardı.
...
Bankalardaki hazır dövizler kredi olarak verilerek, özellikle başta Çin'den olmak üzere kalitesiz, üstelik de ülkemizde üretilen ürünlerin ithalatına izin verildi.
...
Bu ucuz ama kalitesiz ürünler ülkemizde kök salınca, aynı ürünleri yüksek maliyetle üreten yerli üreticiler tezgahlarını kapattılar. Bu durum ithalatı daha da cazip hale getirdi. Köyüne gitmesini beceremeyen bir takım insanlar Çin, Hindistan gibi ülkeleri adeta su yolu yaptılar.
...
Bir zaman sonra yerli üretimin kalitesine müracaat edilmiş olsa da; o tezgahlar kapanmıştı artık.
...
Demem o ki; bugün yaşadığımız döviz ve mali sıkıntı; AKP'nin üretmeden, tüketim yolu ile kendi zenginini yaratma düşüncesinden kaynaklanmıştır. İstediklerini de elde etmişlerdir ama ülkemizin son hali de belli.
...
Sizlere bir tek örnek vereceğim. Bu dünyadan bir AKP'li bakan gelip, geçmişti; Unakıtan. Sanırım cumhuriyet hükumetleri içinde sadece onun bakanlığı döneminde yüklü miktarda tavuk yumurtası pastörize şeklinde ithal edilmiş, yine sadece onun zamanında gene yüklü miktarda Arjantin'den mısır ithal edilmişti.
...
İthalatı yapan bizatihi bakanın aile şirketiydi. Onlar bu ürünlerin ithalatını yaptıkları günlerde mısır için gümrük vergisi yüzde 20 idi. Bu aile şirketi ithalatlarını tamamladıktan sonra; çok garip, bana göre kurgu gereği aynı ürünlerin ithalatına kısıtlama getirilmiş; gümrük vergisi önce yüzde 45 sonra yüzde 70'e yükseltilmişti. Umarım bu örnekle ne demek istediğim anlaşılmıştır.
...
Sonra yine katma değer üretmeyen taşa toprağa yatırım yaptılar. Sormak isterim; siz hiç Sayın Erdoğan'ın bir sanayi kuruluşunun veya fabrikanın açılışını yaptığına şahit oldunuz mu.
Yakışan transfer olmak değil, vekillikten istifa etmek olmalıydı.
Çok isabetli oldu. Vitrinimizi; kaldığı sürece kırık dökük gösterecek olan, öz güven yoksunu "Fakir"; gitmesi gereken yere gitmiştir. Ancak onun için en yakışanı vekillikten istifa etmek olmalıydı.
...
Son eylemini bir ilkeye, duruşa bağlayabilirdi. Mesela; "Siyasi aidiyet, insani ilişkileri bile derinden etkileyebiliyor. Benim mizacım bu anlamda siyaset yapmaya müsait değil" diyerek vekillikten istifa etmiş olsaydı; saygı duyulacak güzel bir davranış biçimi sergilemiş olabilirdi.
...
Şimdi sormak isterim; hangi "Bilgelik ahlakı" Bu transfere cevaz verir. Balgat müdavimlerine, yeni sisteme, AKP ve hükumetine sonuna kadar muhaliflik üzerine rezervi olan birisi için değişen ne oldu ki; her duruş, düşünce ve eylemini ters yüz edecek kadar kendini çelişkili bir sürecin içine soktu. Demek ki tüm keramet "Öpülen el"deymiş.☺️
...
Neyse, verdik gitti. Hayrını görsünler.
Dövizin yükselmesi döviz ihtiyacını karşılayacak ihracatın olmamasıdır
Eğer bir tarım ve hayvancılık ülkesinde samanı Bulgaristan'dan, canlı hayvanı Afrika'dan, mısırı Arjantin'den, buğdayı ABD'den ithal ediyorsan; dövizin yükselmesinin nedenleri dış güçlerden ziyade bunlardır.
...
"Dış güçler" söylemi gelmiş geçmiş tüm başarısız hükümetlerimizin kendilerini geleneksel savunma biçimi olmuştur.
...
ABD dış güç mü; sen de ona "Dış gücünü" göster bakalım. Mesela işe ilk önce Kürecik üssünü kaldırarak başlayabilirsin. Olmadı mı; Adana İncirlik üssünü kapatacaksın.
...
Efendim diyeceksin ki; "Kolay değil, yapamayız. Zira ordumuzun her türlü donanımı dahil ABD ile iç içeyiz" doğru, bizler de aynı şeyi düşünüyoruz ama devletimizi de bu bilinen gerçekler üzerinden yöneteceksin. Mesela BOP eş başkanlığı ne durumda, meçhul. Muhtemelen ABD de merak ediyor. Sahi ne durumda. Mesela "BOP denen şey aslında cehenneme giden yolmuş, yanlış yaptık" desene.
...
Velhasıl kelam, başımıza gelenlerin gerçek nedeni ülkeyi yönetememe sorunudur.
soralmehmet@hotmail.com