Akşener, konuşmasının plastik atıklarla ilgili bölümünde şunları ifade etti;
Son yıllarda, atık sektöründeki, plastik ve geri dönüşüm fabrikalarında, nasıl ortaya çıktığı meçhul, yüzlerce yangından bahsediyorum.
Interpol bile, bu konu hakkında bir rapor yayımlayıp, çöp ticaretinin, artık bir suç faaliyetine dönüşmüş olduğunu, uluslararası dolaşıma giren plastik atıkların, yasa dışı şekilde bertaraf edildiğini söylüyor.
Plastik çöplerin, yasa dışı şekilde bertaraf edilmesi demek, çöplerin, geri dönüşüm kurallarına uyulmadan yok edilmesi demek.
Yani, geri dönüşüm tesisi olması gereken yerlerde depolanan, milyonlarca ton plastik çöpün, nasıl olduğu “belli olmayan” sebeplerle, bir anda yanmaya başlaması demek.
Yani, konumuz yine akıllı yangınlar.
Ama bu defa ormanlarımız değil, plastik atıkları yakılıyor.
Ben bu yangınlara da, akıllı yangınlar diyorum.
Çünkü ilginçtir, nedense bu tesislerin, sadece depoları yanıyor.
Bu yangınlar nedense, ana tesise hasar vermiyor, sadece depolardaki atıklar yanıyor.
Ya depolanmış plastik atıklar yanıyor, ya da normal şartlarda ithalatı yasak olan çöpler yok oluyor.
Böylelikle, yasaklı ithal malzemeye dair kanıtlar da, mistik bir biçimde, ortadan kalkmış oluyor.
Ne kadar ilginç değil mi?
Ben bunlara akıllı yangın diyince, konunun ilgilileri çok kızıyor ama, ne yapalım?
Veriler ortada.
2016 yılında, plastik ve geri dönüşüm fabrikalarında, yalnızca 8 kere yangın çıkmış.
2017 yılında, yalnızca 7 yangın çıkmış.
Peki sizce bu meçhul yangınlardan, 2020 yılında kaç kere olmuş?
15 mi?
20 mi?
Hayır.
2020 yılında, nedeni bilinmeyen, tam 65 yangın çıkmış.
Dahası var.
Bu sayı, 2021 yılının ilk 6 ayında, çoktan geçilmiş.
Ocak ayından Hazirana kadar, tamı tamına 68 yangın meydana gelmiş.
Yani bu plastik ve geri dönüşüm fabrikalarında, her 2-3 günde bir yangın çıkıyor.
İşe bakar mısınız?
Peki, yangınlardaki bu artışın sebebi nedir?
Geçen hafta itibariyle yeniden serbest bırakılan, çöp ithalatından başka bir şey değil.
“Çöpün de ithalatı mı olur?” demeyin.
Maalesef oluyor.
Batı dünyası ve Avrupa, kendi çöplerini az gelişmiş ülkelere gönderiyor.
2015 yılına kadar, bu çöplerin büyük kısmı, Çin’e gidiyordu.
Ancak Çin bile, doğasını, çevresini düşünerek, 2017 yılında, çöp ve atık ithalatını yasakladı.
Peki, artık Çin’e gitmeyen bu çöpler, nereye gitmeye başladı dersiniz?
Malezya, Bangladeş, Filipinler ve maalesef Türkiye’ye gelmeye başladı.
Ak Parti iktidarının, dış ticaret anlayışına bakar mısınız?
Sayın Erdoğan’ın ithalat sevgisinin, ulaştığı noktaya bakar mısınız?
Gerçekten ibretlik.
Ak Parti iktidarı sayesinde, güzel ülkemiz, dev bir plastik çöp ithalatçısı haline gelmiş durumda.
Son 16 yılda, plastik çöp ithalatımız 196 kat artmış.
Yanlış duymadınız, tam 196 kat.
Yani deyim yerindeyse, Avrupa’nın plastik çöplüğü olmuşuz.
Türkiye, 2016 yılında, 3 bin 600 ton, plastik çöp ithal etmiş.
Çok değil, dört yıl sonra, 2020 yılında, Türkiye, ne kadar plastik çöp ithal etmiş biliyor musunuz? Sıkı durun, tam 756 bin ton.
Yani, 2020 yılında, pandemiye rağmen, ülkemize çöp yağmaya devam etmiş.
Her gün 241 kamyon dolusu plastik çöp, sınırlarımızdan içeri girmiş.
Yani, geçtiğimiz aylarda, Adana ve İstanbul’daki yangınlarda yanan çöpler de, bizim değil, ithal edilen plastik çöpler.
Türkiye’de bu yangınların kayıtlarının nasıl tutulduğu, herhangi bir adli soruşturmaya, konu olup olmadığı, ve ortaya çıkan zehirli dumanın, hesabının sorulup sorulmadığı belirsiz.
Yalnızca geçtiğimiz iki ayda meydana gelen, rekor sayıdaki 28 yangın, ulusal basında yer almasına rağmen, sözüm ona çevreci sarayın, dikkatini nedense çekemediği için, yangınları çıkaran kişiler cesaretleniyor.
Ve her geçen gün, çöp ve atık yangınları, Türkiye’de bir alışkanlık haline geliyor.
Dava arkadaşlarım;
Her ay, nerdeyse onar onar çıkan bu yangınlar, bir güvenlik sorunu yarattığı kadar, çevre ve halk sağlığı krizine de yol açıyor.
Ortaya çıkan ekolojik tahribatın kalıcılığı düşünüldüğünde, bu yangınlar aslında, bizden sonraki nesillerin yaşam hakkına da, bir müdahale demek.
İYİ Parti olarak çok önemsediğimiz, “nesiller arası adalet” kavramının zedelenmesi demek.
Bu ekolojik tahribata karşı verilecek mücadeleyi, “çocuklarımızı seviyorsak” söyleminden, öteye taşımak zorundayız.
Gelecek neslin yaşam güvencesi, bizim onları ne kadar sevmemizle değil, onlara ne kadar sağlıklı bir hayat bıraktığımızla ölçülecek.
Bu çerçevede, yangınların yarattığı kalıcı ekolojik yıkımların, önüne geçmek için,
İktidardakiler sonuna kadar sorumludur.
Ve maalsef tedbir alınmayan her dakika, her saniye, bizlerin olduğu kadar çocuklarımızın,
onların çocuklarının ve sonraki onlarca neslin yaşam hakkını ihlal ve gasp ediyor.
Unutmamalıyız ki,
Avrupa’da hiçbir devlet, başkasının çöpünü geri dönüştürmek için teşvik vermiyor.
Tüm devletler, kendi vatandaşlarının çöpünü geri dönüştürür.
Halbuki Türkiye’de, geri dönüşüm tesis sayısı çok olmakla birlikte, vatandaşımızın atığını, çöpünü geri dönüştürme konusunda, Avrupa’da, Romanya ile birlikte, son sıradayız.
Yani iktidar, her zaman yaptığı üzere, geri dönüşüm gibi, çevreye daha az zarar veren bir konuda bile, hileye hurdaya bulaşmayı, kendi vatandaşımızı ikinci plana atmayı başarmış.
Kendilerini, böyle önemli konuda sergiledikleri, bu olağanüstü başarısızlıktan ötürü tebrik ediyorum.
Aziz milletim;
Buradan bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
İYİ Parti olarak geri dönüşüm tesislerine karşı değiliz.
Tam tersine, ülkemizdeki atıkların kaynağında ayrıştırılarak değerlendirilmesini, böylece sanayimizin kazanmasını önemsiyoruz.
Biz, serbest piyasa ekonomisini benimsiyor, özel sektör odaklı bir büyüme ve kalkınma modelinin, ülkemiz için, en uygun model olduğunu düşünüyoruz.
Ama kimse bize gelip de, geri dönüşüm sektöründe yaşanan bu başıbozukluğu, ya da enerji sektöründe yapılan, haftalardır gündeme getirdiğimiz vurgunu, serbest piyasa ekonomisi olarak yutturmaya çalışmasın.
Kimse bizden, devlet kurumlarının en temel işlevlerini yerine getirmediği, kontrolsüz, denetimsiz, çevreye böylesine zarar veren, iki günde bir yangınların çıktığı bir durumu, savunmamızı da beklemesin.
Bu vesileyle iktidarı, ülkemiz ve gelecek nesiller için hayati öneme sahip bu konuda,
3 maymunu oynamayı bırakıp, gereken adımları acilen atmaya davet ediyorum.
Bu konuda adım atmamak, bu suça ortak olmaktır.
Tüm ilgilileri bu gerçeğin farkındalığına davet ediyorum.