Ali Babacan: TCMB morfin olarak devreye sokuldu

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Reuters ile yaptığı söyleşide, "Birkaç adım daha atarlarsa Türkiye kambiyo rejiminin değiştiği, sermaye kontrolünün geldiği kategoriye pat diye düşecek" dedi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, pandemi öncesi başlayan sorunlara ekonomi yönetiminin bütüncül yaklaşmadığını, kurallı ve üç yıl vadeli bir programa dönülmesi gerektiğini belirterek, Türkiye’den parasını çıkarana “vatan haini” diyerek sonuç alınamayacağını, birkaç adım sonrasının sermaye kontrolü kategorisi olacağı konusunda uyardı.

“En büyük risk TCMB’nin kural dışı kullanılmaya başlanması ve ne zaman normale döneceğiyle ilgili en ufak bir sinyal olmaması” diyen Babacan, Reuters ile yaptığı söyleşide, “Birkaç adım daha atarlarsa Türkiye kambiyo rejiminin değiştiği, sermaye kontrolünün geldiği kategoriye pat diye düşecek… Türkiye’den parasını çıkarana vatan haini derseniz, hamaset yaparsanız sonuç alınmaz” dedi.

Sermaye kontrolünün siyah-beyaz değil grinin tonlarından oluşan bir alan olduğunu, şu anda Türkiye’nin daha koyu bir değere doğru gittiğini söyleyen Babacan, sınırı geçmeye çok az bir mesafe kaldığını vurguladı.

“SORUNLAR PANDEMİ ÖNCESİ”
Babacan, pandemi öncesinde de ekonomide “ciddi sorunlar” olduğunu, genç işsizliğin ilk defa yüzde 27’yi gördüğünü, ekonomik durgunluk, inşaat, enerji, bankacılık sektörü bilançoları ile, devalüasyon, enflasyon ve TCMB rezervlerinin gündemde olduğunu belirtti.

Salgın öncesindeki sorunlara işaret eden Babacan, “Mali alan kalmamıştı. TCMB yıllarca birikmiş yedek akçeyi bir seferde bitirdi. Bütçede ciddi bir sıkışma vardı. Kurumlar itibarını yitirmişti; TCMB ve TÜİK gibi kurumlar itibarını yitirmişti. Ekonomide durum ‘pandemi geldi her şey oldu’ gibi değil” dedi ve şöyle devam etti:

“Ekonomide serbest piyasa mekanizmalarından uzaklaşılmıştı… kuru soğan, marul fiyatını dikte eden, döviz fiyatını dikte etmeye çalışan (bir yönetim tarzı)… manavı-kasabı korkutup belki bir şey yaparsınız ama uluslararası piyasalar öyle çalışmıyor. Kurumlarımız zayıflamıştı, TÜİK, TCMB olsun… Zaten tablo çok kötüydü, Türkiye ekonomik olarak zor bir dönemde pandemi ile karşı karşıya kaldı.”

Salgın sonrası ekonomi yönetiminin öncelikle tedbirleri bir bütünlük içerisinde açıklayıp uygulayamadığını, “parça parça, bölük pörçük” müdahale edilmeye çalışıldığını kaydeden Babacan, “Bir yangın var ama ‘oraya biraz su atalım, buraya biraz köpük sıkalım..’ Bir büyük resim içinde müdahale yapılmadı. Asıl planı kimse bilmiyor? OVP içinde yapılması gerekiyordu. Öyle bir tecrübe ve insan kaynağı yok. Yapamadılar, olmadı” dedi.

“REZERV SORUNU”
Babacan, yaşanan sorunlar karşısında ekonomi yönetiminin TCMB’yi kullanmayı istediğini ancak rezerv sorunu bulunduğunu vurgulayarak, “Likidite sağlanırken rezerviniz yoksa paranızın değeri düşer. Para basmaya başladılar, hemen arkasından devalüasyon dalgası geldi. Türkiye uluslararası mekanizmalardan kaynak sağlamalıydı. Ama bunlar olmadı. Uluslararası saygınlık açısından ciddi bir sorun da var. Döviz gerekiyor; TL basıyorlar ama döviz gerekiyor” dedi.

Ekonomi yönetiminin yaşanan durum karşısında swap anlaşmasıyla döviz bulmaya çalıştığını ve Katar ile anlaşmanın 5 milyar dolardan 15 milyar dolara çıkarıldığını belirten Babacan, “Swap anlaşmasından alınan nefes geçici; çünkü hazıra dağ dayanmaz. Rakamlar Türkiye’nin ekonomik büyüklüğü için yeterli değil. Türkiye’nin Fed ile 60 milyar dolarlık anlaşma yapan gruba girmesi gerekiyordu. İdeali Avrupa Merkez Bankası ile bir şeyler yapmaktır” dedi.

Babacan, 10 milyar dolar gibi bir kaynak geldiği farz edilse bile bu tutarların Türkiye ekonomisindeki sorunları çözemeyeceğini belirterek, “Havuzda delik var, siz buradan para koyuyorsunuz. Öncelikle Türkiye’de ekonomi yönetimini rasyonelleştirmek lazım.. Yeniden kurallı bir yönetime dönmek lazım; en az üç yıl vadeli bir programa geçmek, bağımsız kurumları güçlendirmek lazım” dedi.

“TCMB MORFİN OLARAK DEVREYE SOKULDU”
Son dönemde sorunların giderilmesi için TCMB’nin devreye sokulduğunu, bunun bir morfin olduğunu kaydeden Babacan, “Morfin kendimi iyi hissettiriyor ama acının çaresini bulmak lazım. TCMB’nin ne zaman nasıl devreden çıkacağının açıklanması gerekiyor. TCMB kullanılmaya başladıktan sonra paranın itibarı dikiş tutmaz. TL kolayına çevre ülkelerde kullanılmaya başlanmadı. En büyük risk TCMB’nin kural dışı kullanılmaya başlanması ve ne zaman normale döneceğiyle ilgili en ufak bir sinyal olmaması” dedi.

“Dünya yapıyor ama bastıkları para rezerv para, bizim paramız rezerv para değil. TCMB’nin ne zaman normale döneceğini bugünden ortaya konması gerekiyor. Yoksa Türkiye kısa bir süre sonra enflasyon-devalüasyon, devalüasyon-enflasyon sarmalına girebilir. Onu kesmek durdurmak da çok maliyetli olur” diyen Babacan, şöyle devam etti:

“Pandemi sonrası ilk devalüasyon-enflasyon dalgası geldi. Enflasyon talepten dolayı olmayacak diye bir hesap var ekonomi yönetiminde. Elde stok olduğu sürece eski fiyattan satılır. Ama yeni maliyetlerle üretim devreye girdiği anda kimse eski maliyetten satış yapmaz. Arz tarafından yaratılacak bir enflasyon olabilir çünkü maliyetler artıyor… Yeni döviz kaynakları bulunamazsa yeni bir dalga gelebilir.”

Katar ile swap anlaşmasının birinci dalganın hızını biraz azalttığını, yeni döviz kaynakları bulunamazsa yeni bir dalganın daha geleceğini vurgulayan Babacan, “Yeni dalgayı önlemek için (ekonomiyi) daha da kapatılırsa ayrı bir hikaye olur. O zaman Türkiye’de çift kur olur, bu işin karaborsası da olur. Türkiye’nin yapması gereken bir an önce ihtiyacı olan dövizi sağlaması” dedi.

Babacan, itibar ve güveni sağlayamayan bir ülkeye dövizin nasıl geleceğinin büyük bir soru işareti olduğunu, TÜİK verilerine olan güvenin yeniden sağlanması gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi:

“Yoksa durum felaket… Ekonomi tarafında bağımsız kurumları çok önemsiyoruz. Şu andaki iktidarın bağımsız kurumların çalışmasına imkan vermiyor. En bağımsız olması gereken TCMB ve TÜİK gibi kurumlar tamamen talimatla iş yapıyor ve bu da açık açık söyleniyor. Lafta bağımsızlık vardı, şimdi o bile yok.”